Genç adam üzerinde ki beyaz önlüğün yakalarını düzeltip , hastanenin sessiz koridorlarında ilerlemeye başladı. Gideceği yer belliydi .
Adımları biraz daha hızlandı ve sonunda 2001 nolu odanın önünde durdu . Oldukça yorucu geçen nöbetinden dolayı dağılmış bir halde odanın kapısını açıp içeriye girdi . Odaya adım atmasıyla birlikte adamın ciğerlerine dolan bahar kokusu hastanenin ilaç kokusunu bastıracak kadar kuvvetliydi ya da genç adam artık bu ilaç kokularına alışmıştı ve bu bahar kokusu bu yüzden ona bu kadar keskin geliyordu.
Yorgun kahveleri gözyaşları ile parlayan açık kahveler ile buluşurken genç adam derin bir soluk daha aldı. Sakin adımlarla odayı arşınlayıp da kızın yatağının başında durduğunda onun duvar dibine büzülmüş küçük bedenine baktı önce , daha sonra bakışları kızın yatağın başlığına zincirlenen incecik bileğine kaydı. Kızarmıştı. Kaşları hafifçe çatılırken , "Sen yine mi ağlıyorsun ? " dedi. Bu cevap beklemediği ve öylesine sorulmuş bir soruydu .
Genç adam yorgun bir şekilde bakışlarını sadece bir masa , bir yatak , bir dolap ve bir kaç kitaptan ibaret olan boş odada gezdirdi . Ve gözleri tekrar o ürkek , yaşlı kahvelerle buluşurken , "Ağlama . " diye mırıldandı. "Çünkü serçeler ağlarsa ölür "
Bu benim yeni hikayem ama yazmaya "Kalbimdeki minik sevdam " adlı hikayem bitmeden başlamayacağım :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Serçe Masalı
RomanceYorgun kahveleri gözyaşları ile parlayan açık kahveler ile buluşurken genç adam derin bir soluk daha aldı. Sakin adımlarla odayı arşınlayıp da kızın yatağının başında durduğunda onun duvar dibine büzülmüş küçük bedenine baktı önce , daha sonra bakış...