1 . Bölüm "Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi"

35K 1.7K 94
                                    

Yepyeni bir aşk macerası ile karşısınızdayım . Bu hikaye biraz daha farklı olacak umarım keyifle okursunuz . Entrikalara ve sırlara hazırlıklı olun . Tabi birde yakışıklı psikiyatristimiz Kırat Harzemoğluna :) Hadi keyifli okumalar .

Gecenin keskin ayazı adamın tenine çarpıp siyah kapşonundan içeriye dolarken hızını yavaşlatıp kalan yolu yürümeye karar verdi. Kulağında ki kulaklığı çıkarıp insan kalabalığının oluşturduğu gürültüyü dinledi. Bu gürültü ona  anlamasız bir haz veriyordu . Tıpkı yanından geçtiği her insanın ister istemez tavırlarını incelemesi gibi. Bu onda bir tür alışkanlık olmuştu. Bunda beden dili konusunda yüksek lisans yapmış olmasının ve iyi bir psikiyatrist olmasının da etkisi yok değildi ama insanları okumayı da seviyordu. Çünkü beden dili yalan söylemezdi. Dudaklar yalan söylerdi hatta bazen gözler bile ama gerçek beden dili yalan söylemezdi. Kırat belki de bu yüzden seviyordu beden dilini . Çünkü bu sayede karşısında ki kişi yalan söyleyemiyordu.

Genç adamın adımları iyice yavaşlarken  her akşam yaptığı gibi sahilden evine giden ara sokağa saptı ve ona selam veren dostlarına , komşularına sıcak kanlı bir şekilde karşılık verdi. Yıllardır bu sokakta bu evde otururdu ve çevresinde ki herkes ona bayılırdı. Ona saygı duyarlardı. Bazen ona deli gözüyle baktıkları da olurdu ama Kırat artık buna alışmıştı. Neredeyse tüm zamanını hastanesinde geçiriyor ve insanların yaklaşmaya dahi korktuğu insanlarla yaşıyordu. Ve bazıları gerçekten tehlikeli olan hastalarla , eh halk arasında psikog ve psikiyatristlere deli doktoru denildiği de göz önünde tutulursa arada ona sorulan değişik sorulara ve tuhaf bakışlara alışmıştı artık.

Kırat tenine düşen yağmur damlalarına aldırmadan evine doğru ilerledi ve yaşadığı dört katlı apartmanına girmeden hemen önce  köşede ki kahveci Halil Abi den taze çekilmiş kahvesini aldı.  Evine girer girmez kendini sıcak duşun altına attı ve kısa bir duşun ardından eline aldığı acı kahvesiyle camın önündeki masasına oturdu. Bakışları kısa biran geceye saklanmış denize kaysada çok geçmeden önünde ki kağıtlara odaklanmış , yeni tezinin konusu hakkında araştırmalara gömülmüştü.

...

Tamda bu dakikalar içinde İstanbul'un bambaşka bir köşesinde ki bir mahallede genç bir kızın sessiz hıçkırıkları yağmurlu gecenin ayazına karışıyordu.

Genç kız bir fare deliğini andıran ufak odasının camından dışarıya bakarken kendine çektiği dizlerine sıkıca sarılmış ağlıyordu. Boğazından bir hayvanın acı inlemesini anımsatan garip sesler çıkarken akıp giden gözyaşları sanki yağmurun hızıyla yarışıyordu.

Göğü yararcasına çakan şimşeğin ışığı odayı aydınlatıp , genç kızın yüzüne vururken solgun beyaz teni ortaya çıktı. Minik yüzünde yer alan kahve gözlerinin çevresini esir alan kirpikleri o solgun tende adeta parlıyordu. Yeterli beslenmediği çelimsiz vücudundan anlaşılırken gözlerine yansıyan acı ile kafese hapsedilmiş bir serçe kuşunu anımsatıyordu. Demirliklerin ardından kurtulmayı bekleyen , özgürlüğe hasret bir serçe kuşunu..

Kızın bedeninden yayılan acı dalgalar odanın içine giren hatta ona yaklaşan herkesi kendi girdabına çekecek kadar kuvvetliydi. Narin yüz hatlarına yerleşen o korku dolu ifade yaşadıklarının onda bıraktığı bir kaç izden belki de en masumuydu ama o küçük narin yüzde bir ayrıntı daha vardı. Korku ve acının yanı sıra keşfedilemez bir umut , bir güç ..

Şimdi büzüldüğü yatağında başını yastığa koyup gözlerini kaparken yarının ona neler getireceğini düşünmek istemedi . Çünkü geçen günlerin ona getirdiği hiç iyi şey olmamıştı . Yani en azından on yıldır böyleydi. Yani ailesi öldükten sonra..Yani bu eve , bu cehenneme geldikten sonra . Aslında liseyi bitirene kadar bu kadar kötü değildi ama ne zaman lise bitti Serçe bu kutu gibi yere hapsoldu. Hapsedildi. Ve neredeyse yedi yıldır dışarı çıkmıyordu . Sessizliğiyle mahkum olmuştu bu odaya . Hayır ! Mahkum olmamıştı ! Mahkum edilmişti . Hemde bizzat yengesi ve amcası tarafından .

Bir Serçe  MasalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin