♪6♪

1.4K 106 26
                                    

♪6♪

Gözlerim, bu kadar fazla ışığa maruz kalmamıştı hiç. Bu yüzden uyandığımı hissettiğimde, hemen sımsıkı kapanmışlardı.

Sağ tarafa esneyerek döndüğümde başımdaki ağrı da hemen kendisini belli etmiş, buna ek olarak da burnuma gelen ve beni gülümseten koku uyumaya devam etmemi engelleyerek gözlerimi de açmama sebep olmuştu.

Göz kapaklarım aralandığı an, hemen doğruldum.

Burası benim odam değildi. Bu koku benim değildi. Bu yatak benim yatağım değildi.

Ama... Benim yatağımdan daha yumuşak ve konforlu olduğunu kabul etmeliydim.

Aklıma dün gece gelirken yavaş ve silik anılar eşliğinde, dudaklarımdan, "Oh siktir."diye bir fısıltı çıktı.

"Sonunda uyandın."diyerek birden yatağın kenarından Calum doğrularak kalktığında, çığlığıma engel olamadım. "Senin burada ne işin var?!"

Omuz silkti rahat bir tavırla. Onun konuşmasını beklemeden, "Peki benim ne işim var?"dedim. Yabancı biri yerine Calum ile aynı odada olmayı tercih ederdim.
"Dün geceyi hatırlamıyor musun?"

Onun kahverengi gözlerine baktım. "Hatırlıyorum. Ama buraya nasıl geldiğimi... Hatırlayamıyorum."dedim ve kaşlarımı kaldırdım. "Sen neden yerdesin?"

Gülerek ayağa kalktı. Yüzü uykulu, saçları birbirine girmiş, tişörtü de düz karnını gösterecek kadar yukarı kaymıştı.

Yutkundum.

Calum'a aşık olduğumdan beri sabah uyandığımda asla ilk onu görebileceğimi düşünmezdim. Çünkü o imkansız olandı, benim ulaşmamı bırakın yüzüne bakabilmem bile olanaksızdı. "Burası benim odam. Ve senin yanında yatsaydım, bunu iyi karşılamazdın diye uyanmanı yerde bekledim."

"Bayıldım mı?"dediğimde yanıma oturup, sırtını yatak başlığına dayamadan yastığı sırtına koydu.

"Bayılmaktan çok, kucağımda uyuyakaldın."

Ben onun dediklerinden çok, yanıma oturup ayaklarını uzatmasından dolayı hızlı atan kalbimin sesini duyuyordum. "Sonra da seni buraya getirdim, kendi odama. Başkası girmesin diye de kapıyı kilitledim."

"Troye biliyor mu?"dedim sakin kalmaya çalışarak. Ağzım kokuyor olabilirdi, bu yüzden sesimi de biraz alçaltmıştım.

"Evet. Ona burada kalacağını söylediğimde erkek arkadaşıyla bir oda bulmaya başladı."

Hafifçe güldüm. O da bana bakarak gülümsedi.

Kalbimden kelebekler fışkırdı.

Bedenim uçuyor gibi hafifleşti. Huzur kelimesi vücudumu ele geçirdi.
"Sevgilin ile ilgilenmen gerekirken benimle uğraştığın için üzgünüm."dedim aklıma tekrar dün gece gelirken.

"Onunla ayrıldık."dediğinde gözlerim kocaman açıldı. "Zaten yürümüyordu."diye açıkladı ona şoke olmuş gözlerle baktığımda.

"Ama dün-"

"Luke bir aptal. Sadece senin yazını şarkı olarak söyleyecektik ama gruptan ayrı hareket ederek öyle söyledi. Ben... Onu sevmiyorum."

Bana ümit vermek için mi böyle söylüyordu? Eğer değilse, ben neden ümitleniyordum?

Ümitlenmemeliydim.

"Yine de yazımı şarkı olarak kullanacağınızı bilseydim, daha iyi hissederdim. Sadece sen istedin diye vermiştim."

"İlham gelince kendimi durduramadım."deyip içimdeki kelebeklerin hızla kanatlarını çırptırılan o güzel gülüşünü bana gösterdiğinde şu anın ölmek için güzel bir an olduğunu fark ettim.

"Güzeldi."

"Birazcık."dedi ve bir gözünü kısıp tatlı bir gülümseme yüzüne yerleştirdi.

İçim eriyor gibi olduğunda, iç çekmemek için kafamı başka yöne çevirdim. Gözlerim yerdeki eteğimi görünce kocaman oldu. Yerdeki eteğimden sonra kendi üstüme bakmamla ellerimle üstümü kapatmam bir olmuştu. "Neden çıplağım?!"

Halime gülerken içtenlikle, ben şaşkınlıktan dilimi yutacaktım. Ama şöyle bir şeyde vardı ki Calum gözlerini hiç yüzümden ayırmamıştı. 

Bu iyi miydi?

Yoksa bedenimi beğenmediği anlamına mı geliyordu?

"Dün gece, seni buraya getirdiğimde kendin soyundun ve hemen kendini yatağa attın."dedi gülerek. "Halin çok tatlıydı."

Yanaklarım yanarken, hemen ellerimle yüzümü, kollarımla da biraz bile olsa göğüslerimi kapatmaya çalıştım. Bana tatlı dediğine göre bugün pek kendinde değildi. Ve uyanır uyanmaz beni böyle iyi hissettirmesi de iyi olamazdı.

"Utanıyor musun?"dedi hafifçe gülüp ellerini ellerimin üstüne koyarak. Ellerinin, ellerimin üstünde olduğunu idrak etmem, ellerinin sıcaklığını hissetmem, sadece kalbimi değil, tüm sistemimi alt üst etmişti. Ciğerlerim soluklarımı topluyordu ama nefesimi dışarı üfleyemiyordum.

"Utanma."diye fısıldadı ellerimi ellerinin arasına alarak. Gözlerim yavaşça onun yüzüne dönerken yutkunmaya çalıştım ama çok zordu. Boğazımdaki yumruğu yutması... Gerçekten imkansız gibi hissettiriyordu.

Onun gözleri ellerimizdeydi. Kucağıma doğru bırakırken ellerimi, gözleri dolmuştu. Gözlerim boğazındaki hareketliliğe kayarken, yutkunamadığını fark etmem kafamı karıştırdı.

"Ben..."diye fısıldadı ama sonra ellerini ellerimden çekip ayağa kalktı. "Gitsem iyi olacak."demesinin hemen ardından yüzüme bile bakmayarak arkasını döndü ve kapının kilidini açtıktan sonra odadan çıktı.

Arkasında bıraktığı bana hiç bakmamıştı.

Birkaç saniye onun ani gidişini ve ellerimi tuttuğunda neden birden öyle değiştiğini düşünmemin ve hiçbir cevap bulamamanın ardından bende yataktan kalkıp giyinmeye başladım. Eteğimi ve üstümü hemen giyip, ayakkabılarımı da ayağıma geçirdikten sonra odadan çıktım.

Yüzümü bile yıkamamış, lavaboya gidememiştim ama o an bunlar önemsizdi. Aklımdaki tek şey Calum'dı.

Saçlarımı dağıtarak merdivenlerden aşağıya inerken, basamaklarda uyuyanlara, duvara yaslanan ve korkuluklara sarılanlara basmamaya çalışıyordum.

Yarı çıplak kızlar, erkekler, içkiler, bardaklar, evin eşyaları... Her şey zemini kaplamıştı.

İç çekerek birilerine basmamaya çalışarak ama genelde basarak ilk önce çantam ile ceketimi aldım, bıraktığım gibi dolapta değil yerde olduğu için içlerini de kontrol etmiştim şüpheyle ama bir eksik olmadığı için bu sefer çıkış kapısına ulaşmıştım.

Koltukta uyuklayanlarda şanslı değildi çünkü birden fazla kişiyle aynı koltuğu paylaşmak rahatça uyumalarını sağlamazdı.

Sadece ben rahat uyumuştum. Ama şimdi, evden çıkarken, Calum'ın gereksiz tavrı yüzünden tüm rahatlığımı kaybetmiştim.

İç çektim ve uykulu halimi göz ardı ederek, eve gitmenin yollarını düşünmeye başladım.

*

Fazla okunmuyor ama ben okuyan birkaç kişiyle de mutluyum

💙💗

For Him. [Calum Hood.]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin