ii ► promise

2.1K 181 173
                                    

Sıcak şeker kazanının içine düştüğümde ilk olarak bunun suda yüzmekten daha zor olduğunu farkettim. Yoğun sıvı beni daha çok içine çekiyordu ve şekerin sıcaklığı beni aşırı bunaltmıştı. Evet ölmediğime seviniyordum. Ama buradan çıkamayınca zaten ölecektim. Bari acısız bir yolla öldürseydi beni aptal yosun kafa!

Çırpınışlarım beni daha çok derine batırıyordu. Gözlerimi açmıyordum çünkü bu su değildi ve zarar verebilirdi. Ayrıca yaklaşık 10 saniyedir nefes almadığım varsayılırsa gerçekten öleceğimin farkındaydım. Kollarımı havada sallarken çubuk gibi şeylerin tuttuğunu farkettim. Anında daha da çok yapıştım ona. Ama çubuklar yukarı doğru kırılarak beni yukarı çekemezdi değil mi? Bu dev kazanın içinde başka biride mi vardı?

Beni çeken kişiye zorluk çıkarmadım ve herkimse ikimizide yukarı çekti. Yukarı çıktığımız ilk anda derin bir nefes aldım ve gözlerimi açtım. Ah, Tanrım, yaşamayı gerçekten seviyorum! Buradan çıkar çıkmaz ilk işim o lanet Bay Nolan'a istifa dilekçemi vermek olacaktı.

Etrafa alıştıktan sonra beni kurtaran kişiye bakma zahmetinde bulunmuştum. Bir saniye...

Adamın yüzünü dikkatle inceledim. Yüzünün şekere bulanması biraz onu tanımama engel olmuştu ama saçlarını kapatamamıştı. Bugün gerçekten bir kamera şakasına dahil olmuştum sanırım. Gülerek ağlamak istiyordum.

"Sen... Beni önce buraya attırıp sonra da beni mi kurtarıyorsun?! Tanrım, sizin zorunuz ne?"

Şuan karşımda bir seri katil bulunuyor olabilirdi ama ölümü gören ve onun sadece bir adım uzakta olduğunu hisseden biri için verdiğim tepki azdı bile!

Adam ifadesini bozmadan sadece güldü. Öyleki neredeyse tüm binada kahkahasının yankılarını duydum diyebilirdim. Tekrar bana döndü.

"Soru iki, benim için yaşar mısın?"

Düşündüm. Yani yaşamayı seviyordum. Ama onun için deyince tabi işler değişiyordu. İlkinde dediği cevabı vermediğim için beni buraya attırmıştı. Bunda da istediği cevabı vermezsem herhalde beni gerçekten öldürürdü. Tanıdığı birine benzediğim için kendime defalarca lanet ettim.

"Eh, şey, böyle garip hareketler yapmazsan neden olmasın?"

Başını geri atarak kahkahalarla güldü. Ardından tekrar bana döndüğünde yüzünde ciddi bir ifade vardı.

"Pekala Jane, o zaman bundan sonra istediğim sürece benimle birlikte olacaksın." Havuzun dışında bir yere dönüp bir şeyler derken ben hala dediği şeyleri idrak edememiştim. Ne demek 'Ben istediğim sürece.'? Tamam Gotham'ın en ünlü suçlularından biri olabilirdi ama sırf birini ona hatırlatıyorum diye beni yanında gezdiremezdi, hele ki onun istediği sürece. Beni kukla falan mı sanıyordu? "Bizi buradan çıkarın."

Sesi katı ve sertti. Ama ben sadece dediklerini düşünüyordum. Böyle bir şey olamazdı, istediğim zaman istediğim kişiyle birlikte olma hakkına sahiptim. Tanrım, burası özgür bir ülke ve özgür bir şehirdi. İnsanlar birbirini böyle bir şey için alıkoyamazlardı. Biri beni koltuk altlarımdan yukarı çekerken umursamadım ve kendimi o kişiye bıraktım. Hayır üstümün şeker kaplı olması umrumda değildi.

"Ben istediğim sürece derken neden bahsettin?"

Sesim titreyerek çıkmıştı çünkü şuan, her an ağlayabilirdim. Kendimi ağır bir şekilde grip olacakmış gibi hissediyordum. Çünkü genellikle öyle zamanlarda sanki regl dönemindeymişçesine duygusal olurdum.

"Benim istediğim sürece benimle birlikte olacaksın demek. Şeker kazanına düşünce beynini falan mı kaybettin?"

Yaptığı kabalığa karşı kaşlarımı çattım. Hah! Hem beni zorla yanında tutacak hem de aşağılayacak mıydı? Bu biraz da olsa, içimdeki feminist ruhu dışarı çıkarmama sebep oldu. Bunun için kendime daha sonra da sövebilirdim.

Bahsettiği kadın her kimse aşağılanmayı seviyordu sanırım. Ama benim hiç hoşlanmadığım bir gerçekti!

"Ah öyle mi? Kusura bakmayın bayım ama şuan Joker olmanız umrumda değil, tamam her bu diyeceklerim yüzünden beni öldürtebilirsiniz ama böyle bir şeye sessiz kalamam. Burası özgür bir ülke, ya da özgür bir şehir. Beni zorla alıkoyamazsınız, benim bir işim ve bir hayatım var. Sırf size birini hatırlattım diye bana bir kuklaymışım gibi davranıp bir de üstüne üstlük hakaret ediyorsunuz! Buna izin vereceğimi mi sanıyorsunuz?"

En sonunda diyeceklerimi bitirdikten sonra derin bir nefes aldım. Sanırım adamın bir zaafını bilmek beni cesaretlendirmişti. Ama şuan yeterince korktuğum için daha fazla korkamazdım sanırım. Yumruklarımı sıkıp adamın diyeceklerini bekledim. Ama beklediğimin aksine, sadece güldü. Beni öldürmek için herhangi bir emir falan vermedi. Neden hareketlerini kestiremiyordum? Neden bu kadar sağı solu belli olmayan bir adamdı Joker?

"Ah gerçekten çok tatlısın J. Benim hakkımda böyle düşünmen ne kadar hoş." Adamlarından birine döndü. "Ona temiz kıyafetler bulun, yıkansın. Ona benzetin."

Yanlış mı görmüştüm yoksa 'Ona' derken gözlerinde bir anlık bir üzüntü kırıntısı mı görmüştüm? Hadi ama, Joker'da duygularını dışa vuramaz mıydı? Hayır vuramazdı, o çok ünlü bir suçluydu, suçlular duygularını belli edecek kadar salak olmazlardı. Ya da ben yanlış görmüştüm. Peki benzetileceğim kadın nasıl biriydi? Joker'ın sevdiği bir kadın olduğu için normal biri olamazdı herhalde. Bu şehirde toplam 3 yıldır yaşadığım gerçeği düşünülürse, burada neredeyse çok az suçlu tanıyordum. Evet suçluların şehrinde sadece Joker adlı kötü adamı biliyordum. Ve o da kabusum olmuştu. İçimden 'Bari düzgün bir şeye benzesem' diye geçirdim ve başka bir şey demesini bekledim.

"Umarım soytarıya falan benzemem."

Bu adamın beni her an öldürebileceğini bildiğim halde neden hala sınırlarını zorluyordum bilmiyorum. Herhalde ölüme susamışlıktan olmalıydı. Kafasını sinirle geriye çevirdi ve hızla üstüme yürüdü. Pekala, şimdi korkmalıydım.

"Ah, evet. Tam da bir soytarıya benzeyeceksin."

Tek eliyle çenemi kavradı ve yanaklarımı sıktı. Dudaklarım ister istemez büzülünce kendimi aşırı derecede fena hissettim. Her an titreyen dizlerim beni tutmamaya başlayabilirdi. Çünkü adamın dokunuşu bile beni korkutacak cinstendi. Sonuçta sağı solu belli olmayan bir adamdı. Bunu irdelememem gerektiğini biliyordum ama böyle bir şeye izin veremezdim.

Psycho ❃ [joker/batman]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin