Burnuma iğrenç bir kokunun sürülmesiyle birlikte uyandım. Gözlerimin ışığa alışması için birkaç kez kırpıştırmam gerekmişti. Olanları hatırlamak ve anlamak içinse birkaç saniye yeterli olmuştu. Her şeyi hatırlıyordum ve karşımdaki bu genç kız da beni uyandırmak için burnuma o iğrenç kokuyu tutan hemşireydi.
İstemsizce öğürerek doğruldum. Tam kusacak gibi olmuştum ama kendime son anda hakim olmuştum. Her tarafı berbat etmek istemiyordum.
"Ah, Bayan Crow, sizi yeniden aramızda görmek ne güzel!"
Bir yerlerden bana tanıdık gelen bir adam elinde bir dosyayla hemen hemşirenin yanında dikiliyordu.
"Bay J buna sevinecek."
Ah tabi ya! Bu adam o doktordu. Hayal meyal bir şeyler hatırlıyordum. Bu adamı da sadece bulanık bir şekilde gördüğümden tanıyamamıştım.
"Durun kendinizi yormayın. Bizim işimiz bitti zaten. Yaklaşık beş on dakika içinde akşam yemeğiniz gelecek. Kendinize dikkat edin, bir şey olursa yanınızdaki acil durum sinyaline basın lütfen."
Ardından ateşimi ölçermiş gibi elini alnıma ve yanağıma bastırdı. Sonra kendi kendine keyifle bir şeyler mırıldanarak hemşireyle birlikte çıktılar.
Ah, olanlar... Neler olmuştu öyle? Kaç gün olmuştu? En önemlisi -ya da benim en çok merak ettiğim- Bruce Wayne'in yokluğumdan haberi var mıydı? Yani normalde onu helikoptere bindirdiğim gecenin ertesi sabahı gelecekti. Ah, aptal kafam tabii haberi vardı. Yani olması gerekirdi. Peki şimdi neredeydi? Yoksa çoktan başka bir sekreter mi bulmuştu kendine? Bendeki de soru! Adam koskoca Bruce Wayne! İşi gücü yoktu da beni arayacaktı, hah!
Kızım kendini bu kadar fazla büyütme bence. Sonra bulutların üzerinden yere çakılırsın. Tıpkı şimdi olduğu gibi.
Bu da neydi? Kim konuşmuştu?
Ah, hiçbir şey bilmiyorsun Jane. Ne kadar da safsın.
Neyi bilmiyordum?
Sesler kesildi. Hiçkimse yeniden konuşmadı. Odada kimse yoktu. Ben de konuşmamıştım? Ah hiç iyi değildim. Bence daha fazla dinlenmeye ihtiyacım vardı. Yerimden yavaşça doğruldum. Gücüm geri gelmeye başlamıştı. Yanlışlıkla kolumla ters bir hareket yaptım. Bir anda keskin ama zayıf bir acı tüm kolumu sardı ve anında kayboldu. Vücudumu yine aynı şekilde birden sıcak bastı ve yok oldu. Koluma bakarken bunun biraz hoşuma gittiğini farkettim. Yani, bu histen bir an için -korkutucu da olsa- hoşlanmıştım sanırım. Kolumda kırmızı bir şey dikkatimi çekti. Hafif bir şekilde kanamıştı. Serumun takıldığı iğne kolumun derisini birazcık yırtmıştı. Dayanılmayacak bir şey değildi. Hatta verdiği çok minicik uyuşukluk hissi bile bunu sevmeme neden olmuştu.
"Kendine gel Jane!"
Kumandayı aramaya başladım bu sırada komodinimdeki vazoya birkaç kırmızı gül konduğunu gördüm. Bir an için bunun Bay Wayne'den gelebileceğini düşünmek gibi bir aptallık ettim. Hızla vazoyu alıp üzerinde bir not var mı diye kontrol ettim. Tahmin ettiğim gibi vardı. Ama istemeyeceğim bir kişi tarafından yazılmıştı.
Hastaneye gelemiyorum, bunları o yüzden gönderdim. En büyük korkunu bilen birinin en sevdiğin çiçeği bilmesine şaşırma ;) Seninle yeniden oynamak için sabırsızlanıyorum. -J
Birkaç gün önce olsa bu notu gördüğümde korkup, yırtabilirdim. Ama içimden sadece gülmek gelmişti. Öylesine, boş yere, karnıma kramplar girene kadar. Öyle de oldu. Kendime hakim olamadım ve sayısız kahkahalar seline kapıldım. Bir türlü durduramıyordum. Ta ki, kapı açılana dek. Tıklamaya bile tenezzül etmemişti dışarıdaki kişi. Kimdi bu saygısız?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Psycho ❃ [joker/batman]
FanfictionJane Crow sadece sıradan bir gazeteciydi, Sadece basit bir makale yazmak için bir fabrikaya gitmişti, Peki gittiği zaman orayı kendini Gotham'ın Kralı diye tanıtan bir psikopat bir adam basacağını nereden bilebilirdi? Bilemezdi. [Joker-Jane-Batman/B...