vi ► new life and job

1.5K 149 86
                                    

Yeni işimin ve daha doğrusu hayatımın ikinci günündeydim. Bundan 3 gün önce bir gece kulübünde sürtüklük yapmaya zorlanacağım kimin aklına gelirdi. Böyle bir şeyde akla gelecek son kişi ben olurdum sanırım. Çünkü kimse Bruce Wayne'in böyle birini sekreter olarak çalıştıracağına olanak vermezdi. Ben de vermezdim. Bu travma ölene kadar benimle birlikte olacaktı sanırım.

Mutfağımdan gelen kahve kokusundan kahvenin olduğunu hissettim. Bu sırada üstümü giyiniyordum. Evet Bay Wayne beni sadece işe almakla kalmamış, üstüne üstlük muhteşem bir yalı, son model bir Porsche, yine aynı şekilde yeni MacBook, iPhone ve iPod tahsil etmişti. Bu kadarının da fazla olduğunu, gururumun kırıldığını kendisine söyleyince ise bir sorun olmadığını ve kendimi rahat hissetmem gerektiğini söylüyordu. Kendimi rahat hissetmeye zorlamıştım. Sanırım buna zamanla alışacaktım. 8 yıl içinde falan.

Hızla dün dolabımdan çıkardığım -evet zaten eşyalı olan evime gelince bir de bu muhteşem ötesi şeyleri görmüştüm- buz mavisi eteği beyaz yarım bluzu ve eteği tamamlayan şık buz mavisi ceketimi giydim. Takı olarakta elmas sade bir küpe ve yine sade bir elmas kolye taktım. Bu zenginliğe bayılmıştım doğrusu. Umarım kovulmazdım.

Ayakkabılarımı da giyerek hızlı adımlarla aşağı indim ve kahveyi termosuma doldururken Bay Wayne'i aradım. 4. çalışta açtı.

"Günaydın Bay Wayne. Umarım Bay Alfred sizi uyandırmıştır. Çünkü görünüşe göre fazla yoğun bir programınız var. Yaklaşık 4 toplantı ve 8 iş görüşmesiyle birlikte akşam üzeri Washington'da bir toplantınız var. Bu arada siz şirkete gelir misiniz ben sizi alayım mı?"

Bunların hepsini nasıl bir anda söylediğimi çözebilmiş değildim. O da öyle olacaktı ki konuşmaya başladı

"Sana da günaydın Jane. Uyandım ve hazırım. Beni alabilirsin."

"Tamam Bay Wayne, 10 dakikaya oradayım."

Gerekli eşyalarımı çantama attım ve anahtarlarımı alarak evden çıktım. Hemen arabaya atlayıp buraya kısa mesafede olan Bay Wayne'in evine sürdüm. Bu adamın 20 tane falan arabası yok muydu? Neden benden onu almamı istemişti?

Sadece kendi kendime kafa salladım. Zengin alışkanlıkları işte ne yaparsın. Bu sırada Bay Wayne evin kapısından yeni iniyordu. Araba önünde durunca bindi.

"Merhaba Jane."

"Merhaba Bay Wayne."

Daha konuşmadık ve şirkete sürdüm. Şirkette yine o kadar uzak değildi. Kısa bir sürede simsiyah binaya ulaşmıştık. Arabayı park yerine indirdim ve düzgün bir şekilde park ettim.

"Pekala efendim. Öncelikle saat 8.45'te toplantınız var. Yani 15 dakika sonra. Bu yüzden hızlıca hazırlanmanız gerek, kahvenizi ben yaparım."

"Teşekkürler Jane."

Asansör bizi hızlıca 60. kata ulaştırdı. Ardından ben hızlı adımlarla ondan önce odasına girdim ve kahve makinesine su doldurarak tuşuna bastım.

O da odasına girince ceketini çıkardı ve masasının yanındaki dilsiz uşağa astı. O sırada kıravatının hala takılı olmadığını yeni farketmiş gibi aynasından yansımasına bakıyordu.

"Jane, işin yoksa şu çekmeceyi açar mısın?"

Kahve makinesinin başından ayrılıp dediği çekmeceye yürüdüm ve açtım. İçinde değişik renklerde ve o renklerin tonuna göre sıralanmış ve müthiş bir şekilde dizilmiş kıravatlarla karşılaştım. Kendimi birden Christian Grey'in ofisinde gibi hissetmedim değildi. Bu düşünceme tek olsaydım saatlerce gülebilirdim. Boğazımı temizledim ve Bay Wayne'e döndüm.

"Bay Gr- Aman şey Bay Wayne hangisini vereyim?"

Tanrım utancımdan ölebilirdim. Bay Grey ne demekti?! Bu seriyi okurken fazla takmıştım sanırım. Ah, Wayne'in Elli Tonu ha? Rüyamda bile göremezdim!

"Grilerden bir tanesini verebilirsin."

Ona bakmıyordum ama sesindeki tını gülümsediğini açıkça belli ediyordu. Bu iyi bir gülüş değildi, daha çok fesat olarak yapmıştı bunu. Aynı şekilde griyi seçmesi de öyle. Yani sanırım.

Daha fazla düşünmedim ve bir tanesini elime alıp Bay Wayne'e uzattım.

"Teşekkürler Jane."

"Önemli değil efendim."

Yüzüne bakmadan kahve makinesinin yanına gittim. Isıtıcının tıklamasıyla kahvenin hazır olduğunu anladım ve Bay Wayne'in termos kupasının içine boşalttım. Bu sırada kolumdaki saate baktım ve kalan süremiz artık 8 dakikaydı.

"İsterseniz çıkalım Bay Wayne."

Kıravatını bağlamış tekrardan ceketini giyiyordu. Yanıma birkaç adımda geldi ve elimden termosu aldı.

•••

"Bay Wayne, gelmemi istemediğinize emin misiniz? Belki işlerinizi hafifletebilirim?"

Hafifçe gülümseyerek bana baktı. Ardından bağırarak cevap verdi çünkü helikopterin devasa kanatları yüzünden dibimde durmasına rağmen dediklerini anlayamıyordum.

"Gerek yok Jane, sen evine git ve güzelce dinlen. Sen yarın uyanana kadar ben çoktan burada olmuş olacağım."

Fazla ısrar etmedim. Başımı salladım ve elimdeki dosyayı daha sıkı sararak helikopterden uzaklaştım. Ben geri gittikçe helikopter pistte havalanıyordu. Bana tekrar oturduğu yerden selam verdi. Bende ona saçlarımı zapt etmeye çalışırken gülümsedim. Ardından bir süre boyunca helikopterin karanlık Gotham gecesinde kaybolmasını izledim. Temiz hava iyi gelmişti. Tüm gün bu şirkette Bay Wayne'in peşinden ayrılmamıştım. Artık dinlenmem lazımdı. Ayaklarımı uzatarak televizyon izlemeyi ve daha da önemlisi topuklu ayakkabıları giymemeyi o kadar özlemiştim ki!

Hızla çatı katındaki asansöre bindim ve Bay Wayne'in yanındaki ofisime gitmek için 60. kat tuşuna bastım. Bu sırada ayağımla ritim tutuyordum. Ve işte gelmiştim. Hemen ceketimi giydim ve eşyalarımı çantamın içine atarak ofisten tekrar çıktım.

O sırada bu katta tamamen yalnız olduğum aklıma geldi ve ışıkların hepsinin açık olması beni daha da korkuttu. Karanlık olsaydı eminimki beni daha az korkuturdu. Bu düşünceleri sadece günün yorgunluğuna verdim ve kafamı salladım. Asansöre tekrar bindiğimde ise korkumdan eser kalmamıştı. Çünkü asansör tamamen camdı ve diğer çalışan herkesi görebiliyordum.

Tabi bu rahatlığım kısa sürmüştü.

Binanın park alanında arabama doğru yürürken kulaklarım tanıdık, buz gibi bir kahkaha sesiyle dolduğunda kalbimin nasıl durduğunu bir ben biliyordum.

"Pudingini özledin mi hayatım?"

Psycho ❃ [joker/batman]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin