"Oyunu tek taraflı oynayacağını mı sandın bebeğim"
"Oyun felan oynayan yok. Kafanda senaryolar yazmaktan vazgeç. Ayrıca orada oyuncağım demiştin. Şunu kafana sok bay byun. Ben senin oyuncağın değilim. Ben bi insanım benim de canım yana biliyo. Bi kalbim var oyuncakların aksine."
Bana yaklaştı kulağıma eğildi.
"Bi kalbi olan ve canı yanan birinin insan olduğunu öğrenmişsiniz bayan kim. Büyük gelişme"
Kulağıma o korkutucu sesle fısıldadıktan sonra göz teması bile kurmadan çekip gitti.
"Eiiiyy şu velet ne kadar korkutucu olmuş"
Arkamı dönüp eve gittim. Canım sıkıldığı için bahçede çiçeklerle uğraşmaya başladım. Adamlardan biri yanıma geldi.
"Hanımefendi bu kutu size geldi"
"Tamam sen gidebilirsin"
Bana verdiği kutuyu açtım. Koskoca kutuda sadece küçük bir kağıt parçası vardı. Üzerinde bi numara yazıyodu. Aramalımıydım. Numaraya uzunca baktıktan sonra aramaya karar verdim. Telefonu açıp numarayı çevirdim. Garip bi ses geldi. Alo bile demediler benim konuşmamı bekliyodular.
"Kimsiniz"
Cevap veren olmadı.
"Evimin adresini nerden biliyosunuz"
"Sana adress göndereceğim o adrese gel"
"Gelmem gerektiğini düşünmüyorum"
"Sen bilirsin evin etrafında normal bi insan gibi gözüken kaç adamım var biliyomusun ve herşey ağzımdan çıkacak kelimelere bağlı. E bide bahçene lalede ek. Güzel gözükür."
Kafamı çitlerden dışarı uzattım bir sürü insan vardı biri bana bakıp güldü ve göz kırptı
"Öldürmeye o çok sevgili arkadaşın tiffany ile başlıya bilirim"
"Ondan uzak dur tamam geleceğim"
Telefonu kapattım az sonra mesaj geldi üzerimi giydim. Arabama binip evden çıktım. Verdiği adres çok ıssız bi yerdi. Kocaman bi yere girdim. Arkamdan kapı kapandı. Terk edilmiş bi fabrikaydı. Bulunduğum yerde bir sürü kapı vardı. Kapıların hepsi sonuna kadar açıktı.
Ortada öylece dururken biri gelip arkamdan ittirdi beni. Arkamı döndüm kimse yoktu. Kendi etrafımda dönmeye başladım. Sırtımı duvara yasladım. Hızlı bi şeyin bana geldiğini görünce gözlerimi kapattım açtığımda kafamın hemen yanında duran tahtaya saplanmış bi bıcak vardı. O an korkmak yerine ölmek istedim. Duvarlardan ses gelmeye başladı. Kulaklarımı kapatıp yere oturdum. Silah sesleri gelmeye başladı. Her silah sesinden sonra sanki biri vurulmuş gibi cığlık atıyodu. Sonra bi gülme sesi keldi. Cığlıklar atmaya başlamıştım.
Etraftan yardım istiyodum ama kimsenin sesimi duymadığını biliyorum. Sadece onun adını sayıklıyodum 'baekhyun' istemsizce onun adını tekrarladım. Birden sesler kesildi. Ve adını sayıkladığım adam bana yaklaştı. Görüntü bulanıklaştı sonra netleşti. Yanıma oturdu.
"Baekhyun. Ne işin var burda"
"Sen adımı sürekli sayıklarken gelmemek mümkünmüydü"
Ve karanlık. Gözlerimi kapatmıştım. Bunu ben istemedim vücudum isteklerimi yapmayıp kendi kafasına göre takılmaya başlamıştı. Acı içinde çığlık atmak varken bayılmak nerden çıktı. Yada ordan koşarak çıkmak yerine neden bayılmıştım. Yada... Ona sarılmak yerine bu bayılma neyin nesiydi...
Gözlerimi tekrar açtığımda evimdeydim. Arkası dönük biri vardı. Telefonla konuşuyodu.
"Biraz fazla abarttınız kalpten gitmesini mi isyiyosunuz"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OTEL ODASI~~baekyeon
Fanfictionİlk kitap aradan yıllar geçti cringe yerler olabilir çok şaapmayın😂 "Kimin aklına geçe ikincı katta bi otel odasının penceresini çalan ve kızlardan kaçtığını söyleyen bir şerefsizin okulda popi olduğunu gelir ki"