YİRMİNCİ BÖLÜM

47.7K 1.7K 100
                                    

Keyifli okumalar. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.


MASAL

Sedat'tan bir daha cevap gelmeyince bir yanım eve gitmek istedi. Belki de çoktan çekip gitmişti. Buraya gelirken kızlarla kafamın dağılacağına çok emindim ama lanet adam yine aklımı işgal etmeyi başarmıştı. Oya mutfaktan çıkıp yanıma geldi, arkasından da Alara.

"Kızım sen elinde telefonla neden öyle suskun oturuyorsun?" Gözlerinden bir şey kaçsa şaşardım zaten. Oya cümlesini bitirdiği anda Alara devam etti.

"Beş dakika önce de deli gibi dolanıyordu bu. Yine elinde telefonla..." derken elimdeki telefonu işaret etti. Hâlâ elimde duran telefona garip bir yaratıkmış gibi bakıp sinirle koltuğa bıraktım.

"Siz beni takip etmekten zevk mi alıyorsunuz Allah aşkına?"

"Biz seni takip etmiyoruz, sen kendini ele veriyorsun."

"Bir şeyi ele verdiğim falan yok, abartmayın."

Oya derin bir nefes aldı. "Sanki anlatmadığın bir şey varmış gibi hissediyorum, Masal." Neden beni biraz kendi halime bırakmıyorlardı sanki...

"Kızlar, keyfimi kaçırmayın olur mu? Hadi ne yapılacaksa yapalım, bakın adamlar gelecek şimdi." Oya mutfağa giderken sanki ben orada değilmişim gibi Alara'ya bakarak konuştu.

"Şimdilik bu konuyu kapatalım sonra konuşuruz," dedi. Alara, "Bence de," derken ikisinin de saçlarından tutup asılmak istedim.

Hep beraber geniş masayı hazırladık. Masaya her şeyi yerleştirdikten sonra gözüm bir tane fazla tabağa takıldı.

"Fazla koyduk galiba kızlar," dedim.

Bir anda sanki kaçın deprem oluyor, diye bağırmışım gibi dördü de bir yerlere kaçmak istercesine etraflarına bakındı. Sonra İdil boğazını temizledi. "Yok, Kerim'in iş yerinden bir arkadaşı da bize katılacakmış, onun için o tabak," dedi.

Hayır, bunu söylerken neden kaynar suyun altında kalıyorlarmış gibi kıpırdanıp duruyorlardı? Anladım, der gibi başımı salladım. Tam içeri girip yerimize oturmuştuk ki kapı çaldı. İdil gidip kapıyı açtığında neşeyle cıvıldayan sesinden nişanlısının geldiğini anlayıp hepimiz gülümsedik. Salon kapısından içeri el ele girdiler. Kerim hepimize gülümseyerek, "Hoş geldiniz kızlar," derken elimi kaldırıp ona selam verdim.

Sonra arkasından biri daha girdi içeri. Kerim'den biraz daha uzun, hafif kumral saçlara sahip otuz yaşlarında bir adamdı. Kerim arkasından gelen adama yol vermek için kenara çekilip nişanlısının beline kollarını doladı.

"Kızlar, Tufan benim iş arkadaşım. Bugün bayağı bir çalıştık ve ben de sizin güzel ellerinizle hazırladıklarınızdan yiyip kendine gelmesi için onu davet ettim." Adam başıyla bir selam verip önce Oya'ya elini uzattı. Sıra bana gelene kadar herkesle tek tek tanıştı. Oturduğum koltuğun önüne doğru gelmeye başlayınca ben de ayağa kalkıp tanışmak için elimi uzattım. Adam benden önce herkesle tokalaşmıştı ama benim uzattığım eli tuttu, gözlerime baktı ve elimi çevirip dudaklarına götürdü. Şaşkınlıkla kaşlarım çatıldı. Bakışlarım kızlara kaydığında bizi garip bir ifadeyle izlediklerini fark ettim. Kaba davranmak istemediğim için adamdan elimi usulca çektim ve biraz gülümsedim.

"Ben Masal," dedim gülümsememi yüzümde tutmaya çalışarak.

"Memnun oldum," dedi ve bana kocaman bir gülümsemeyle baktı. Garip bir atmosferin oluştuğunu düşündüm. Herkeste bir gerginlik hissediyordum ama sebebini de çözemiyordum bir türlü. Neyse ki tam zamanında yeniden zil çaldı da bu garip durumdan kurtulduk. İdil kapıyı açmaya giderken herkes yerine oturdu. Tufan tam karşımda duran tekli koltuğa yerleşti. Bu sefer gelenler Fırat ve Tony oldu. Yeniden bir selamlaşma faslı başladı ve Serkay'ın gelmesini beklerken hepimiz muhabbete daldık.

Beklenmedik AndaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin