ON SEKİZİNCİ BÖLÜM

44.5K 1.7K 70
                                    

Keyifli okumalar. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.


MASAL

Sedat'la olan ilişkimizin üzerinden tam bir hafta geçmişti. Ben adına ilişki demeyi tercih etsem de giderek umudumu kaybediyordum artık. Sürekli bir aradaydık. Bir şeyleri denemeye karar verdiğimiz o günden sonra neredeyse her gün benim evimde kalmıştı. Birlikte uyuduk, birlikte duş aldık, beraber yemek hazırladık. Kendi alanımıza sahip olduğumuz o anlarda her şey gerçek olmayacak kadar yolunda gidiyordu. Ama hâlâ birlikte dışarı çıkmamıştık. Sokakta el ele tutuşarak yürümeyi geçtim, yan yana bile yürümemiştik.

Kızların aramızda geçenlerden haberi yoktu. Sürekli beni arıyorlardı. Ve her aradıklarında giderim diye beş karış suratını asan Sedat yüzünden onlara çeşitli bahaneler uyduruyordum. Fakat bu sabah artık kaçışım yoktu. İşe gitmediğimi de bildiklerinden ötürü onlara sunacak hiçbir bahanem kalmamıştı. Aniden evime baskın yapmalarını da zaten asla göze alamazdım. Sedat'ın ne zaman bende olacağı belli değildi ve bunu riske atamazdım.

Yanımda yüzüstü uzanmış, iki kolunu başının altına alarak derin uykuda olan adama baktım. Dün, gecenin bir vakti beni aradığında suratımda salak bir sırıtmayla telefonu açmıştım. "Uyuyor musun?" diye soran sesi sıkıntılıydı sanki. "Daha yatmadım," dediğim anda kapıyı açmamı söyleyerek telefonu kapatmıştı. Telefonu nereye koyduğumu bile hatırlamıyordum. Koşarak gidip kapıyı açtığımda gördüğüm Sedat bambaşkaydı sanki. Dışarıdan bakınca aynı adam gibi duruyor olabilirdi ama o uzun kirpiklerinin altından bana bakan koyu gözleri acı çekiyorum diye bas bas bağırıyordu. Zaman zaman dalıp gitmelerine alışmıştım aslında. Bazen bir anda sertleşmesine ya da aniden sevgi yumağına dönüşmemize de alışmıştım. Ama onu böyle görünce canım yanıyordu. Bir şey de anlatmıyordu. Ben de artık sormuyordum. Kapıdan girip bana sarılmıştı. Yatağıma gittiğimizde üzerindekileri çıkarıp yatağa girmişti ve beni de kollarına alıp sımsıkı sarılmıştı. Öylece uyumuştuk.

Sabaha karşı henüz hava aydınlanmamışken onun sert parmaklarının narin dokunuşlarıyla gözlerimi aralamıştım. Usulca sevişmişti Sedat benimle. Her bir zerremi hafızasına kazımak ister gibiydi sanki. Bu çok hoşuma gitse de korkmuyor da değildim. İçten içe bir yanım çekip gidecek diyordu sürekli. Bastırması çoğu zaman kolay oluyordu o lanet sesi ama bu anlarda tedirginliğim artıkça o ses avazı çıktığı kadar bağırıyordu, korkutuyordu beni.

Uyurken yüzüne yerleşen huzuru görebiliyordum. Yanımda her zaman böyle olmasını içten içe deli gibi istiyordum. Onu uyandırmamaya dikkat ederek yataktan kalktım. Odamdaki banyodan gelen su sesinden rahatsız olmaması için diğer banyoya girip kısa bir duş aldım. Şansım yaver giderse eğer ona bir not bırakıp kaçabilirdim. Sedat bazen oldukça huysuz olabiliyordu. Tamam, herkesin de anladığı gibi yapısal bir huysuzluk sorunu vardı bu adamın ama benim bahsettiğim huysuzluk bu değil. Çocuk gibi huysuzlaşıyordu. Bu zamanlarda onun dediğini yapmaktan başka çarem yokmuş gibi hissettiriyordu bana.

Fakat artık kızlarla görüşmekten başka çarem yoktu. Sedat'ı atlatıp gitmeliydim. Zaten başıma geleceklerden korkuyordum. Sedat'ı öğrenmemeleri gerekiyordu. En azından henüz...

Odaya geri döndüğümde Sedat hâlâ uyuyordu. Derin bir nefes alıp sessizce dolabımı açtım. Kalın taytımı ve kazağımı alıp yine sessizce kapattım. Yatağın üstüne kıyafetlerimi bırakıp çekmecemden iç çamaşırlarımı alıp geri kapattım. Hiç bu kadar sessiz olabileceğimi düşünmemiştim. Kendi kendime içten içe sevinirken elimdeki sutyenin askısı makyaj masamın üzerindeki ince uzun parfüm şişeme çarptı. Donup kaldım, şişe azcık sallandı ve yeniden kıpırdamadan durdu. Derin bir oh çektim. Tam yine ajan sessizliğinde hareket etmeye kendimi kaptırmışken gürültülü bir zil sesi evin içinde yankılandı. Yerimde o kadar hızlı zıpladım ki az önce hafif sallanan parfüm şişesi benim kolumun çarpmasıyla tüm makyaj masasını şiddetli bir deprem misali yıktı geçti. Sedat yerinde dönüp gözlerini kırpıştırdı. Lanet olası zilin bir kez daha çalmasını bekledim ama büyük ihtimal yanlış çalmışlardı geri zekâlılar. Üzerimde hâlâ havluyla ve elimde tuttuğum iç çamaşırımla dönerek uyanan adama baktım. Önce benim ne yaptığıma anlam veremiyormuş gibi baktı ama sonra bakışları kısa havludan gözüken bacaklarımda gezinince dudakları aralanıp bakışları değişti.

Beklenmedik AndaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin