Güneş Gözlükleri

43 3 5
                                    



3.Bölüm
Lobide otururken geleni geçeni mi izleyeceğim hışmıyla danışmaya yaklaşmış daha sonrasında pekala diyip tam olarak da bunu yapmaya başladım. Çenemi yumruğuma dayalı aptal küçük kardeşimi bekliyordum. Onu tuvalet sırasında bile beklemezdim, klozetin üstünden alır kapının önüne atar ve öncelik sırasının kimde olduğunu hatırlasın diye kapıyı kitlerken telefonunu da yanımda mahsur bırakırdım. Doğrusu iyi bir ağabey olmadığım bir gerçek hele de bu hatıra kafamda canlanmışken. Yine onu ezmekle iyi ettiğimi şimdi görebiliyordum, çok azıcık para koklatman demen kıçının kalkması demekti. Görünen o ki küçükken onu daha az kendini beğenmiş olması için terbiye etmiştim.
Isındım, sıcak üfleyen klimadan kaçsam da her yerdeydi sanki ve öyle üflüyordu ki anlımı birkaç kez elimin tersi ile sildim. Beyaz gömleğimin kollarını kıvırmaya başladığımda beş oldu. Beşinci güzel topuklu kadın, yürüdü, gülümsedi, göz kırptı.
Gülümseyip el salladım ve "Merhaba hayatım."dedim sessizce. Danışma da ki zeytuni tenli uzun boylu ve bana kalırsa görevi içeri de değil de dışarı da olması gereken bu adam benden hiç hoşlanmamıştı. Her defasında kim olduğumu hatırlamıyor yine de benle hatırlamadığı on karşılaşmasında da ters düşmeyi başarıyordu. Gözlerinin hapsindeydim ve beni bu beşinci kızın flörtüne de karşı koyamazken yakalayınca elimi indirdim.
"Bu daha devam edecek mi?"diye sordu.
"Sana gelmiyorlar diye kıskanıyorsun."
İç geçirdi ve çalan telefonu açtığında önümde duran deri sehpa haya ayaklarımı takıp onu daha fazla kışkırtarak kendimi öne aldırmak gibi sinsi planlar içine girdim.
Elimde ki dergiyi rulo yapıp bir avucumun içinde ezip dururken altıncısının yaklaştığını görünce lobide oturmanın o kadar da kötü bir fikir olmadığı kanaatindeydim artık. Kız bariz bir şekilde öpücük attı, sanırım kazadan sonra aldığım façalar yüzündendi.
Ağzımı açacakken "Son bir kişi daha var, on dakika sonra Bay Jarmin ile görüşebilirsin."dedi.
"Kulakları kepçe olan adamdan söz ediyorsun hala değil mi?"
Cevap vermedi. Güldüm ve "Onları çok sever,"dedim ellerimi kafamın iki yanına koyup "Hatta o yokken dedikodusunu yapıp yapmadığını merak ettiği için masana dinleme cihazı bile koymuş olabilir."dedi.
Gözlerini kıstı, sanırım bu sefer kendimi dışarı attırıp Logan'ı mahcup duruma bırakabilecektim.
Derken bir topuklu ayakkabı sesi daha yükseldi. Hemen kulakları dikmiş kafamı geleceği yöne çevirmiştim ki kırkını devirmiş bir kadın görünce hayal kırıklığına uğradım. Dergiyi açıp yüzümün ekşidiğini görmesin diye yüzümü kapattığımda "Merhaba Bayan Poulter, hoş geldiniz."dedi hemen yalakalığa geçerek.
İç çamaşırı sayfasına geldiğimde sahiden dergi dikkatimi çekmeye başlamıştı ki lastik ayakkabıların parlak zeminde ki cikleyip durması sinirime dokundu. Kafamı kaldırdığımda topuklu olmayan şeyin dişi yerine erkek olması izlenimi oluşmuştu kafamda, tamamen buradakilerin yarattığı izlenimden olmalıydı.
Altında bol bir eşofman, üstünde atlet ve beyaz spor ayakkabılarıyla her an hiphop şovu sergileyecek gibi görünen kadının kapalı yerde gözlük takmasından çok dikkat çeken şey saçlarıydı, kırmızı ve parıl parıldılar. Yine de o gözlükleri alıp ayağımın altında ezmek istedim, sahiden bunu neden yapıyordu ki insanlar? Etrafı o mor gözlüklerle resmen filtreli görüyor olmalıydı.
Kız bana baktığında yanında ki yaşlı kadın onu dirseği ile dürtükledi ve kız gözlükleri çıkarttı. Büyük kahverengi iri gözler, rimel bile yok. Ve kaşlar gibi kirpikler de simsiyah. Kesinlikle saçı boya.
"Müsait mi?"dedi kız ince sesiyle.
"Evet, öyle bayan, geçebilirsiniz."dedi adam.
"Sağ ol, Damon."dedi ve kız yürümeye başlamıştı ki "Hey, Damon! Kırk beş dakikadır burada bekliyorum ben!"dedim.
Kızla yaşlı muhtemelen annesi olabilecek kadın durup bana baktıklarında Damon öldüreceğim seni der gibiydi.
"Bu kim?"dedi yaşlı olan.
"Merhaba,"dedim elimi sallayarak "Bende bir Jarmin'im. Daha havalı ve seksi olanından."dedim.
"Jarmin mi? Yoksa sen şu tuhaf olan çocuk musun?"
"Ayıp olmasın diye seksi yerine öyle demişlerdir, Logan çok narin."dedim gülümserken tüm tiksintimi belli ederek.
"Adın neydi?"derken kız daha hiç konuşmamıştı, bana bakarken bana bakmıyordu bile. Bir an önce içeri girmek isterken onu oyaladığı için arada bir annesine sitem eden bakışlar attı.
"Brandon. Brandon Jarmin. Sizler de..."dediğimde "Yakında akraba olacağız denebilir. Doğrusu düğüne geleceğini annen söylememişti."dedi.
"Ah, o kısımda hala biraz belirsizlik var. Demek sen küçük kardeşim ile evleniyorsun he?"dedim koltukta iyice kaykılıp bacak bacak üstüne atarken bütün ağırlığımı koluma verdim.
Kız hala bana boş bakıyordu.
"Konuşmayı bilmiyor galiba, kardeşim ile iyi anlaşırsınız bak. Cümle kurmak konusunda o da fena beceriksiz."
"Acelem var."
"Benimde, kibarlık edip sıranı bana verirsen düğününe gelir çiçeği yakalarım."
"Ben gidiyorum."dedi annesine ve gitti gerçektende, kapıyı açtı ve görünen o ki hiç aşkım, gelinliğime yorum yapmadın ama sence saçımı nasıl yapayım ya da balayında şuraya da gitsek mi konuşması olacağa benzemiyordu. Doğrusu evlenmeden önce ne konuşulur bilmiyordum, bence konuşulmamalıydı da. Ölüm fermanı gibi bir şeydi besbelli ve tarafların birbirine daha fazla acı vermesi ancak birbirlerine bunu hatırlatmalarıyla mümkün olurdu.
Kadın yakınımda ki kanepeye yerleşti.
"Bize neden kahve söylemiyorsun, Damon? Bir işe yara."
Damon bir şey diyemedi, kadın bana gülümsüyordu, artık yalnız değildim.
"Adınızı bahşeder misiniz diye sorsam iğrenç olur."
"Evet, öyle."
"Kardeşinizden daha kolay döküleceğinize eminim."
Kadın şuh bir kahkaha ile boş lobiyi aydınlattı resmen ve kahverengi saçlarının üstünden eliyle geçip "Kardeşi mi? Ah, hayır ben annesiyim."dedi.
"O halde o çok kart gösteriyor."dedim kapı kısmını işaret edip.
Yine güldü ve "Biliyor musun, bende seni merak ediyordum. Senin pis bir uyuşturucu tüccarı olduğunu hatta..."dedi ve sesini daha da alçaltıp "Hırsızlık yaptığını bile söyleyen var."dedi.
Yutkundum, tutup da polis çağırmalarını göze alamazdım ya.
"İyi adam öldürmemişim."
Kahkaha attığında en inandırıcı palavra gülüşümle eşlik ettim ona.
"Sanırım Logan seni sevmediği için fazla abartıyor, kardeşler arasında gayet normal, bende kendi kız kardeşimle anlaşamıyorum."
"İçeridekiyse ve beni annesiyim diye kafalamıyorsan nedenini anlayabiliyorum. Kız gülümsemeyi bilmiyor, annesi bu kadar iyi gülerken hem de."
İç çekse de iltifat seven bir kadındı, kesinlikle polis çağırmayacaktı. Hatta içinden Logan yerine keşke bunu yakalasaydı aptal kız diye geçirdiğine bahse girerim. Tamam biraz fazla egoistlik ediyor olabilirim ama ben varken ikinci seçenek ikinci seçenektir, birinci varken ikinciye ne gerek var?
"Biraz gergin, birbirlerini bir senedir tanıyorlar ve evlenmek için erken olduğunu söylesem de yapacak bir şey yok. Kafaya koymuş durumdalar."
"Bence yaşları geçiyor, Logan erken çökecek bir tipe benziyor."
"Bende öyle düşünüyorum."
"Doğru bilgi böyle ortaya çıkar zaten."diye parmağımı kaldırırken hayatımda hiç görmediğim kızla hayatımda görmek zorunda kalırken parmak saldığım küçük kardeşimi çekiştiriyordum. En azından lobide ki iki sevgili kavgası sonsuza dek sürecekken yalnız değildim.
"Düğün konusunda ne yapacaksın? Gelecek misin?"
"İşim başımdan aşkın ve..."derken Damon kahveleri getirdi. Tepsiyle tepemde dikilirken "Ne? Ben mi alayım?"dedim.
Eğilecekken "Şaka şaka,"dedim ve kupaları saplarından yakalayıp yüzüne doğru kocaman bir öpücük attım "Eşek seni!"dedim.
Kahveleri önümüze bıraktığımda "Sahiden, Brandon. Ne işle uğraşıyorsun?"dedi.
Bu soruya nasıl bu kadar hazırlıksız yakalanabiliyordum bilmiyorum, bu sefer de bir karambole getirip sağlam bir yalan söyleyecekken yaratıcılıktan uzak her zaman ki yalanımı sıktım.
"Dünyayı geziyorum."dediğimde aldığı yudumdan sonra elini ağzına yelpaze gibi salladı.
"Yandım."
Ben büyük bir yudum alırken hiç tepki vermeyince gülmeye başladı.
"Önce bakmak gerek."dedim ve derin bir nefes alıp kanepenin yanında ki cam ince uzun sehpa da duran pet şişeyi yakaladım.
"İster misin?"
"Hayır, seni uyarmakta geç kaldım."
Güldüğü sıra da "Neyse, dünyayı geziyorsun demek. Eğlenceli olmalı, arkadaşlarım ile ufak bir tura çıkacağız. Nereleri önerirsin?"dedi.
Yapma!
Güldüm ve sakin tavrımı koruyarak "Meksika!"dedim.
"Gittin mi?"
"Hayır, ama sen gitmelisin."
Elini savuşturdu ve "Nerelere gittin?"dedi.
"Çin, Japonya... Kore..."dediğimde "Uzak doğuya ilgin var."dedi ağzı açık.
"Hem de nasıl!"dedim ve yüzümde ki çizik ve patlakları gösterip "Belli olmuyor mu? Sırf kibarca hayır demek için sağlam bir kılıç dövüşünü bırakıp geldim."dedim.
"Bir gün-"
"Doğrusu Logan'dan hoşlanmıyorum, evleneceği kız da ona benziyor, yanlış anlama. Zamanla belki yanlış değerlendirdim diyebilirim ama o zamanı Logan için tanımadım ki başkası için tanıyayım. O yüzden-"
"İyi de kızım için değil, kardeşin için gelmelisin."
"Onun için adım atmam."
"Bir saattir bekliyorsun ya?"derken üfleyip yudum aldı ve tek kaşını kaldırdı.
"Telefon sapıklığı yapıyor."
O sırada kapı açıldı. Asık suratlı kız daha da asık suratlı bir hale geldi ve bir hışımla dışarı çıktı. Koşar adımlarla yürüdüğünde annesi "Ben gitsem iyi olur."dedi.
"Tabii tabii."dedim ve kadın topuklularla kızına seslene seslene peşinden gitti. Adının R ile başladığına yemin edebilirim ancak kesinlikle tam olarak ne dedi anlayamadım ve arkalarından baktım.
Gülebilirdim, en azından artık düğüne gel diyen olmayacaktı.
"Bay Jarmin sizi bekliyor, Bay Jarmin."
"Bugün yine yaratıcı günündesin, Damon."dedim kafamı kaldırıp kupadan üç büyük yudum aldıktan sonra. Kalktım, danışmaya kadar gidip kupayı önüne koydum ve "Üfleyerek iç, olur mu hayatım? Dilin yansın istemeyiz."dedim.
Burnundan alev çıkartan ejderha gibi bakmayı sürdürdü.
"Aferin kızıma."

⚜Son Bir Kez⚜Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin