Arabayla kapıya yanaşıyordum ki aniden kafamın sağ yanında soğuk birşey hissettim. Bir süre algılayamadım. Sonrasında "Ah, Tanrım."dedim.
"Garantim."
Ona döndüm ve ellerim havada "Seni tanıyamıyorum."dedim.
Diana kaşlarını çattı ve "Bebeği geri ver."dedi.
"Ben ne yapıyorum?"
"Oyun istemiyorum, Brandon. Hiçbir şekilde bir oyun olmayacak."
"Benden beklenmeyecek bir hareket olsa da gerçekten bebeği en temiz duygularımla sana getirdim, Alice."
"Alice?"
"Pardon, Diana. Aklım nerede?"
"Farklı bir yerlerde olduğu kesin."
"Her neyse. Tombik senin, bir anlaşma yok. Sana dayatacağım bir şartta."
"Yani öylece onu bana geri mi vereceksin?"
Başımı salladığımda yavaş yavaş tabancayı indirdi. Dağılmış sarı saçlarını gözünün önünden çekerken hala rengi normale dönmemişti. Frank ise hiç aldırmadan ayaklarını sallıyor, göğsünü saran kemeri kemiriyordu.
"Aşık falan mı oldun sen?"
"Sana mı?"
"Ah, bir dakika. Ciddisin yani. Doğru mu duyuyorum? Çünkü yedek şarjörle geldim."
"Bu kadar kötü nişancı olduğunu bilmiyordum. Hem de bu mesafeden..."
"Brandon!"
"Evet, öyle. Franky'i çok sevdim, bu benim değil Tony'nin fikriydi zaten."
"Tony mi?"
"Sana bir tavsiye, hırsızlık yapacağın partnerini iyi seçmeye bak."
Güldü ve uzanıp yanağımı öptü. Dudakları soğuktan çatlamıştı, kupkuru bir öpücüktü ancak yüzünde ki minnettar ifade göz ardı edilemeyecek kadar samimi ve saftı.
"Özür dilerim, Brad. Sanırım doğru bir karar vermemişim. En iyisi seninle olan planı hiç bulandırmamaktı."
"Eh, belki sözüne sadık kalabilirsin."
"Hiç sanmıyorum."
"Peki. Hiç değilse avans?"dedim kaşlarımı kaldırıp.
"Hiç şansın yok."
Ellerimi iki yana açıp "Demek ki yumuşak karnımı gördün."dedim.
Arabadan indi ve kapıyı açıp bebeğin önüne diz çöktü. Kemerini açarken "Nasılsın hayatım? Yakışıklı bebeğim."derken annem ve Roxy gibi kendinden geçerek konuşuyordu.
"Adı ne?"
"Oğlumun mu?"dedi yüzüme bakarak "Logan."dedi.
Ağzım beş karış açık durdum.
"Daha korkunç bir isim yok muydu, çikolatalı kurabiyem."
Güldü ve "Suratıda ki ifadeyi görmeliydin."dedi.
"Çok komik."
"Sen ne seçmiştin? Az önce Frank gibi birşey söyledin."
"Evet, ne olmuş? Gibi birşey de değil, tam olarak Frank dedim. Bence güzel bir isim."dedim direk savunmaya geçerek.
"Logan'ı neden korkunç bulduğunu şimdi anlayabiliyorum."
"Söyleyecek misin yoksa gün doğumunu beraber izleyelim mi?"
Bebeği kucağına alıp uzun öpücüklere boğdu, her yeri yerinde mi diye mobilya kontrol eder gibi evirip çevirdi. Nihayetinde işi bitmişti ve bana bakıp "Adı Simon."dedi.
"Gerçekten de çok az farkla kaçırmışım."
"Kendine iyi bak, bu işleri de bırak ve gerçekten bir iş bul. Ben öyle yapacağım."
"İhanetin uykularını kaçırmayacak yani."dedim tek kaşımı kaldırıp.
Bir süre durdu, ciddileşti. Yüzüme baktı baktı ve nefesini gürültü ile verip "Sanmam."dedi sadece.
"Kaybol."dedim ve kapıyı kapatmasının hemen ardından kontağı çalıştırdım.
"Kendine iyi bak, Brandon."
"Bakacağıma emin olabilirsin, tatlı kurabiyem."dedim imalı imalı ama o anlamadı, gülümsedi. Üstüne Simon'un elini kaldırıp bana el sallamasını sağladı.
Gaza basarken en içten pazarlıklı gülümseyişimi attım, o bebeği sevmiştim. Onun adı kesinlikle Frank'ti ve paramı alması gibi onu da benden alması son derece adice geliyordu.
Son süratle arka tarafa dolandım ve Diana'nın binasını gören ara sokakta ki iki maskeli adama elimi salladım. Camı indirdiğimde maskeleri çıkarttılar ve bana doğru yürümeye başladılar.
Zafer öyle tatlı öyle ağız sulandırıcı olsa da bu iki çam yarmasın elinden gelen pek tat vermiyordu, zafer bile denemezdi. Gülüyorlar, küfrediyorlar ve nasıl halletik diyorlardı birbirlerine. Beyin ben olduğum halde.
Kapıyı açıp Clint yanıma oturdu. Para dolu çantayı bacaklarının arasına koydu ve "Seni dinlediğimiz için kuşkularım vardı ama sanırım iyi birşey yaptık."dedi.
"Kelime haznen ne kadar da geniş."
"Sana çarptığım için hala kızgın olamazsın."dedi ağzı açık, sahiden şaşkın göründüğüne inanamıyordum.
Terslenerek "Ah, yapma Clint! Ölsem umurumda olurdu ama ölmediğime göre öfkelenecek birşey de göremiyorum."dedim.
Vergil arka koltukta kahkahayı patlatıp çamurlu botlarını benim koltuğuma dayayınca sakin kalmaya zorladım kendimi. Araba artık benimdi, Logan'ın göremeyeceği kadar uzağa götüreceğim için artık temizlik sorumluluğu tamamen bana aitti. O pis kokuşmuş ayakları ensemde dururken bunun kısa süreceğine ikna etmeye çalıştım kendimi.
"Sana da merhaba Vergil!"
"Bu adamla böyle iş yapılır işte. Başından beri planının bu olduğunu söylediğinde biraz bile şüphe etmemiştim."
Clint iki cümleyi bir araya getiremese de kurnazdı, Vergil ise tam bir ahmak! Dar görüşlü, fikri olmayan, gazla çalışan ve birazcık destekli atsan hemen sazan gibi atlayan bir tipti.
"Bir türlü benim kafama yatmadı, yine de ödeştik denebilir."dedi Clint.
"Üstünden araba ile geçtiğimde asıl ödeşme sağlanır."
"Büyütme lütfen. Hadi gidip para sayalım ve sonsuza dek defolup gidelim buradan."
"Hep aynı laf, defolup gidelim buradan."dedim onu taklit edip.
Saçımı iki parmağıyla okşayıp "Ters tarafından mı kalktın, hayatım?"dedi ve sesini inceltti.
Elini sertçe ittim ve "Parmağını kopartırım."dedim.
"Ya yapamazsan?"
"O halde sende birazcık daha yaratıcı olmayı deneyebilirsin."
"Sen bunu benden rica edersen niye olmasın."
"Ne konuşuyorsunuz siz?"dedi Vergil kafası karışmış bir ifadeyle. Aynada ki ifadesine bir süre bakıp "Az önce birbirimizi tarttık."dedim.
"Az önce saçını okşadı."
"O yüzden okşama sırası bende."
Clint homurdanınca "Hadi, gidelim artık."dedi.
"Defolup gidelim o halde buradan."dedim.
Ağzını açmaya çalıştığı anda "Benden rol çalmana izin vermem."dedim.
![](https://img.wattpad.com/cover/85445939-288-k731654.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
⚜Son Bir Kez⚜
Romance*. *. *. *. *. * "Hiç şansın yok." "Bu teklif değildi." "Teklifti." "Kırmızı sevmem." "Bende yalan konusunda iyiyimdir, özellikle de gözlerini üstümden alamayanlara karşı." "Bak tatlım benim prensiplerim var." "Neymiş onlar?" "Ben aşık olmam aşık ed...