5.Bölüm
Kapıdan içeri girerken lobinin aksine burası fena halde ruh sıkıcıydı. Kahverengi ve siyah mobilyalar birbirine girmişti, yer döşemeleri kahverengi fayanslardan duvarlar ise daha koyu kahve kağıtla sarılıydı. Siyah deri koltuklar ve daha fazla ruh karartıcı kitaplıklar. Kitaplıklar sadece dekor amaçlıydı besbelli, her rafta aynı kitaplar sıralanmıştı ve yerlerinden hiç kaldırılmadıkları ahenkli duruşlarından belli oluyordu.
Masanın üstünde bir laptop, küçük bir mumluk, açıkta bekleyen yanında ki dolma kalemle bir defter ve masanın arkasında çok sevgili kardeşim.
Elinde telefon ile parmaklarıyla masada ritim tutarken karşısında ki sallanan deri sandalyeye kendimi attım. Ayaklarımı masasına taktığımda her ne canını sıktıysa aldırış bile etmedi ilk defa.
"İşte en sevdiğim kardeşim! Ne var ne yok?"
Bir şey demedi ve elini çenesinden indirdi. Onu son gördüğümden beri kirli sakallarını kesmişti, saçları biraz uzamıştı. Perçemleri hafif anlına düşüyordu. Sağ yerine de sol tarafa doğru taramaya başlamıştı saçlarını. Sürdüğü jöleyle fırtına çıksa saçı dağılmazdı.
Burnunda minicik bir sivilce çıkmıştı ki bunun da düğün hediyesi olduğunu görmemek için kör olmak lazımdı.
Dirseğinin tekini gevşek bırakırken "Gelebildin demek? Boşuna geldin, düğün falan olmayacak."dedi.
"Beni niye aradın o halde?"
"Olacaktı, şimdi olmayacak."
"Kesinleştirmeden beni araman hem de saatin üçünce dangalaklık değil mi sence de? Sen dangalak mısın, Logan?"
Homurdandı ve telefonu bir köşeye bıraktığında "Ayrıca neden evlenemediğini biliyor musun?"dedim.
Onu baştan aşağı süzdüğümde aynısını o da yaptı.
"Kamyon mu çarptı sana?"
Duymazdan gelip devam ettim.
"Burada oturduğun için, arkasından gitmen gerekirdi. On beş yaşında bir ergen gibi mesaj atman değil."
"Ona mesaj atmadım."
"Sesli mesaj mı bıraktın?"
"Seni ne ilgilendirir?"
"Ben sadece söylüyorum, her iki şekilde de yolum buraya düşecekti zaten. Aslında o kısa boylu velet buradan çıkıp gittiğinde bende gidecektim, ne de olsa düğün yok değil mi? Benim merak ettiğim düğünü kim iptal etti."
"Soru mu bu? Tabii ki ben."
Kaşlarımı kaldırıp "Bu dangalak mısın sorusunun cevabı mıydı?"dedim.
"Bak, Brandon. Gideceğin yere kadar seni arabayla bıraktırabilirim. Ne dersin?"
"Babam nerede?"
"O şehir dışında."
"Şehir dışında?"
"Belki de yurt dışındadır."
Yakaladığım kalemin kapağını sinir olduğunu bildiğim için açıp kapattım hızlı bir şekilde. Aldırış etmiyor gibi yaparken gözleriyle odayı taradı.
"Ondan haber alamadın değil mi?"
"Hayır."
"Annemle kavga mı ettiler?"
"Evet!"
"Annem onu kapının önüne mi koydu?"
"Yine evet."
"Koskoca kurduğu şirketi de sana mı bıraktı? Bu adam deli ya da yemeğine bir şey koyup onu arka bahçeye gömdünüz."
"Bu senin anlayacağın bir yöntem, bunu yapmak için seni bekledik. En iyi nasıl suç ört pas edilir sen biliyorsundur."
"Hiçbir fikrim bile yok."
"Yüzündekiler ne?"
"Dün gece ki kızın farklı yöntemleri vardı. Normalde annen yaptı derim ama anlarsın ya ne yazık ki kardeşiz."
Küçümser bir şekilde güldü ve "Niye geldin?"dedi.
"Ne haltlar yediğin beş dakika önce dikkatimi çekti. Kızı oyalıyor musun yoksa çok mu zengin?"
İç çekip cevap vermediğinde güldüm ve başımı geri atıp "Zengin değil mi?"dedim.
"Ne önemi var?"
"Palavra!"
"Kes şunu!"
"Elbette ki var,"dedim ve masaya uzanıp kalemi önüne fırlattım "Tabii beni alakadar etmez, şu arabayı çağır da gidelim."dedim.
"Gidiyorsun, ben kalıyorum."
"Her zaman olduğu gibi yani, hiç yerinde saydığın hissine kapıldığın oldu mu, küçük kardeşim?"
Telefonunu açtığında "Ayrıca eve gidiyorum."dedim.
"Adresi ver."
"Evinin adresini bilmiyor musun?"
Ağzı açık "Şaka yapıyorsun değil mi? Adresi ver."derken şaka yaptığıma emindi ama ihtimali bile onu korkutmuştu.
"Ben ciddiyim, annemi görmek istiyorum. O yaşlı kadını görmeyeli çok oldu."dedim.
"Korkunç şakanı gereksiz uzattığını diliyorum."
"Sen ne zaman bu kadar kırık oldun? En yaratıcı küfrü kim bulur oyunumuz yok muydu? Tabii ki ben kazanıyordum ama senin de azımsanamaz bir yeteneğin yok değildi."
Parmağıyla burnunun kenarını kaşırken tırnağıyla oymaya çalışıyordu.
"Ne o? Geliyorum diye memnun değil misin?"
"Hala çok konuşuyorsun, işim var Brandon. İstersen kendi arabanla git."
"Arabam yok."
Tek kaşını kaldırdı ve "Nasıl?"dedi.
"Yok işte."
"Ne oldu?"
"Bozuldu."
"Taksi tut o halde."
"Ben şaka yapmıyorum, eve gideceğim. Kendi evim ve hazır babam ortalarda yokken huzurlu birkaç gün geçirebilirim."
"Neden? Bir sebebin olmalı."
"Neden işi yokuşa sürüyorsun."
"Biliyorsun."
Kahkaha attım ve ellerimi iki yana açıp "Aydınlat beni! Niye?"dedim.
"Gene ne bok yedin de saklanacak yer arıyorsun."
"Ah, yapma. O kadar düşmedim, sen korkuyorsan da bir otelde kalabilirsin."
"Tony ile aran mı açıldı?"
"Tony denen adamdan ödün patlıyor olmalı."
"Seni görmüşler."
"Benim merak ettiğim öyle pis bir adamın yanındakileri görebilecek arkadaşlara niye sahip olduğun."
"İş toplantılarında kimlere denk geldiğime inanamazsın, ister istemez kötü haberler kulaktan kulağa yayılıyor."
"Hele ki seninkilerin radar gibi olduklarını göz önüne alırsak, başka birisinden duymana gerek yok. Anten ayarı yapıyorsundur."
"Nasıl yaptığımı görmek ister misin?"derken meydan okur tavrına karşılık güldüm ve "Bir dönem altını ben bezledim, Logan. O yüzden araba çağır, yoksa annemi ararım ve kızı buradan ağlatarak çıkarttığını anlatırım."dedim.
"Bunun hakkında tek bir kelime etmeni istemiyorum, Brad!"
"Sende benim hakkımda duyduğun yalan yanlış bilgileri sağa sola saçma, olsun bitsin. Dudaklarım o zaman mühürlü."
"Öyle bir şey yapmıyorum."
"O cadalozun annesi bana uyuşturucu tüccarı dedi."
"Sende ona gezgin olduğunu mu anlattın?"
"Zaten öyleyim, artık benden duyduklarına bak. Pis heriflerin etrafında ki yalakalara değil. O sözü edilen her kimse çok şanslı, en az benim kadar yakışıklı ve ateşli olmalı."
"Daha fazla çenene dayanamayacağım. Arıyorum."dedi ve telefonu kulağına koyduğunda zafer gülüşüyle durdum.
"Ben de daha fazla baş ağrıtamam, en azından elim de kalan kelimelere senin dağarcığın yetmez. Seni zorlamanın bir anlamı yok."
"Üç saniye sadece!"
"Tamamdır."dedim ve parmaklarımla masada ritim tutum. Emreder sinir bozucu tavrıyla şoförüne konuştu. Ben o adamın yerinde olsam uçurumdan aşağı sürüp kapıyı aniden açarak atlar ve onu ebediyete yollardım, hele de o sonda ki hemen diyişinden sonra.
"Seninle çalışmak güzeldi."dedim ve zıplayarak ayağı kalktım "Ayrıca Damon'u oradan al, fıstıklardan birini koy. Müşteri kaybediyorsun."dedim.
"Çalışanlarımın her geldiğinde başını ağrıtıyorsun. Sen döndüğünde ne diyorlar biliyor musun? Bir daha gelmeyecek değil mi?"
"Bu bir daha gelecek mi sorusuna çok benziyor, bence o kadar emin olma."diyip göz kırptım ve köşede duran dolu sigara paketini kaptığımda ağzımı açacakken "Anneme sigara içtiğini söylerim."dedim.
"Pekala."
"Öptüm."dedim ve kapıdan çoktan bir sigara yakmış, dudağımın kenarına takmış Damon'a sürpriz yapmanın heyecanı ile dışarı adımımı attım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
⚜Son Bir Kez⚜
Romance*. *. *. *. *. * "Hiç şansın yok." "Bu teklif değildi." "Teklifti." "Kırmızı sevmem." "Bende yalan konusunda iyiyimdir, özellikle de gözlerini üstümden alamayanlara karşı." "Bak tatlım benim prensiplerim var." "Neymiş onlar?" "Ben aşık olmam aşık ed...