Londra, Aralık 2016
İri bedenini saran kusursuz takım elbisesi dağınık kumral saçlarına tezattı adamın. Yüzünde tuhaf bir gülümseme vardı, içten olmak üzereyken yarı yolda kibirle karşılaşmış gibi.
Kolunu omzuna attığı diğer adam da hemen hemen onunla aynı boydaydı ama saçları için aynı şey söylenemezdi, uzun siyah bir örtü gibi kıyafetinin üzerine salınmıştı. Onun yüzündeki ifade de garipti, orada bulunmaktan hoşlanmıyormuş gibi.
Oysaki iki erkeğin arasından başını uzatmış mor saçlı kadın arka plânda zıpladığını belli eder şekilde kollarını havaya açmış gülümsüyordu, hem içten hem de orada bulunmaktan gerçekten hoşlanıyormuş gibi.
Ama tuhaf olan, fotoğraf karesindeki kişiler değildi, hayır, fotoğrafın hemen köşesinde gösterişli bir şekilde Matthew S. Jr adına atılmış imza da değildi; muhtemelen kumral adama aitti imza.
Ekran koruyucusundaki yanıp sönen ışıklarıyla açık haldeki laptop, hiç değildi.
Masada duran bir kitaptı tuhaf olan, muhtemelen uzun saçlı adama aitti.
Eski püskü görüntüsüne rağmen gösterişli bir kapağa sahip olan kitabın başındaki tekir kedi sabırla sahibinin gelip kitabı ona okumasını bekliyordu uzun süredir.
Sonunda dayanamayıp kızgın bir miyavlama koyuverdiğinde fotoğraftaki uzun saçlı adam odaya girdi.
"Sabırsız olma Jeanine."
Onu beklettiği halde elinde kahveyle sakince gelip masaya oturan adama küskünlüğünü belli etmek için başını kış yağmurunun dövdüğü perdesiz pencereye çevirdi kedi. Önceki gün o kitabı tuhaf yeşil gözleri olan bir kitapçıdan aldığını anlatırken bıkmadan dinlemişti sahibini oysaki. Bir süre sonra yumuşak sesiyle anlamadığı bir dilde kitabı okumaya başlayan sahibine göz ucuyla baktığında açık sayfada bir resim gördü.
Bir adam, başında taç vardı. Saçları da uzundu hani.
Bir kadın, tacı olan. Saçlarının adamdan kısa olması tuhaftı doğrusu.
Ve bir erkek çocuğu, onun da bir tacı vardı. Kaşları neden çatıktı acaba?
Sahibi parmağını adamın resminin üzerine koydu.
"Tsangdera Kralı (II) Giustino."
Kedi mırıldandı, Tsangdera da neresiydi ki?
Parmak, kadının resmine kaydığında titriyordu.
"Tsangdera Kraliçesi Krizia."
Ne kadar tuhaf isimlerdi bunlar...
Parmak, çocuğun resmine kaydığında sahibinin gözleri buğulandı. Bir çocuk neden kendisine bakanda ağlama hissi uyandırırdı ki? Belki sorun ismindeydi, sahibinin titrek bir sesle okuduğu isim de diğerleri kadar tuhaftı çünkü.
"Tsangdera Prensi (I) Adauto."
Sonrasında yaşananlara da bir türlü akıl erdiremedi tekir kedi. Birkaç gün boyunca sahibinin parmaklarının gezindiği klavyedeki tuş sesleri dışında ev oldukça sıkıcıydı üstelik.
Yine yağmurun Londra'yı yıkadığı bir günde uzun saçlı adam gülümseyerek ayağa fırladı.
"Tamamdır, Jeanine, sonunda bitirdim."
Kedi huysuzca mırıldandı; yüzüne bakılmadan konuşulmasından hoşlanmazdı, yine kitaba bakarak konuşmuştu sahibi.
Fakat bu kabalığı hemen affetti, çünkü sonunda bitiren sahibi, nedense kedisini lezzetli bir mamayla ödüllendirmeyi tercih etmişti.
Ama belli zaman aralıklarıyla mail geldiğini haber veren seslerin de sahibinin ödülü olduğunu anladı, çünkü her mailde uzun saçlı adam biraz daha mutlu görünüyordu.
Masaya zıplayıp merakla ekrana bakmaya başladı.
18.20/ Gönderen: Matthew S. Jr
Bir saattir okuyorum, Dolor... Bu... İnanılmaz. Ben devam ediyorum.
20.30/ Gönderen: Matthew S. Jr
K*çım koltuğa yapışacak, altıma yapmak üzereyim ama hâlâ okuyorum.
22.30/ Gönderen: Matthew S. Jr
Dostum... Vay canına! Parmaklarında böyle bir yetenek saklıyordun ve şimdi mi aklına geldi taslağı göndermek? Şimdi her ne halt ediyorsan k*çını kaldırıp yanıma geliyorsun.
Hemen!
22.32/ Gönderen: Matthew S. Jr
Bu arada yeni fark ettim ithaf kısmındaki ismi.
Gerçekten tüm kitabı kedine ithaf etmek istediğine emin misin?
***
Not: Bu hikayedeki son notumla karşınızdayım; okuduğunuz için teşekkür edip Victoria Dönemi'ne ilgisi olanları Le Château Bleu adlı kurguma davet ediyorum. Okur kalın! (:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MYTH
FantasyGelecekten geçmişe, edebiyattan savaşa, nikotin arzusundan kan arzusuna uzanan bir yolculuk. Ve aşk... Onun yolculuğu ise hiçlikten sadakate doğru.