"Bazı yıkılışlar daha parlak kalkınışların teşvikcisidir." - William Shakespeare
***
Tsangdera Karargahı, Ekim 16, 1068"Eğer açık havada olsaydık sana Berenis'in Saçı'nı gösterirdim."
Gökyüzü, başı ve sonu belli olmayan bir kitaptı; ben ise kahramanları güneş, ay ve yıldızlardan oluşan kitabın her gün yeni bir sayfasının açılışına ilgi duyan okur sadece. Aynı zamanda başkalarına ait hikayeleri kendi kitabına sığdırmaya çalışan bir yazardım ki Matt' e göre elindeki hikayeleri başarılı bir şekilde birleştiremeyen yazar müsveddesi.
"Yazdıklarının sana ait olduğunu mu düşünüyorsun? Betimlemek istediğin bir iğneyi bile sana kendi hakkında fısıldadıkları olmadan kaleme alamazsın, J. Şanslısın ki yazılarında kullandığın her nesne senden telif istemiyor. Senin onların izni olmadan aldığın hikayelerine rağmen..."
Belki dinlemeyi bilmiyordum, çünkü yazmaya her çalıştığımda hikayelerinde bir şey eksik kalıyordu. Bu yüzden daha dikkatli dinleyicilerin derlediği hikayeler ve efsaneleri internetten okumayı nispeten kolay buluyordum. Aklımdakileri boşaltıp sadece uzandığım yerde aylakça izlediğim gökyüzünün sakinlerinin -takımyıldızlarının- hikayeleri de bunlara dahildi.
Buraya gelene dek.
Tsangdera'da, yıldızların altında geçirmek zorunda kaldığım gecelerde, gökyüzüne baktığımda gördüklerimden çok görmek istediklerime odaklanıyordum. Yıldızların parlaklığı değil, sönüp yerini gün ışığına bırakması oluyordu beni keyiflendiren.
"Uzun saçlı kadınlar güzeldir ama iri kalçalı olduğu sürece kel bir kadını tercih ederim."
Benim cılız bedenimle kadınları etkilemem ile Domitus'un realizmi romantizme tercih etmesine rağmen kadınlar arasında bu kadar popüler olması -anlattığı maceralara göre- aynı kafa karışıklığına neden oluyordu Pertz'ler arasında muhtemelen.
"Hadi ama Domitus, benim bile kırık dökük Latinceme rağmen Coma Berenicus'tan haberim var."
Kulübede, ayaklarımızdan sandaletleri bile çıkarmadan sırt üstü uzandığımız yerde, bazı kısımları nemden kararmış ahşap tavanı izliyorduk. Onu taklit ederek kollarımı başımın altında birleştirmiş, ince yer yatağına uzanmıştım ama zırhım yine üzerimdeydi Domitus'un aksine.
"Kırık dökük demişken kış gelmeden şu kirişlere el atmamız gerek evlat. Hem, kim bu Berenis?"
"Askere giden eşinin geri dönmesine karşılık dillere destan saçlarını kesme adağında bulunan güzel bir kadın olduğu söylenir."
Yattığı yerde rahatsızca kıpırdandı.
"Kadınların bir şeyleri kesme tutkusunu hiç anlamamışımdır."
"Bir şeyler derken?"
Bu kez kollarını başının altından çekip kendini korumaya alır gibi göğsünde kavuşturdu.
"Gençlik yıllarımdaki bir sevgilim, beni, gittiğim çarpışmadan canlı dönersem değerlimi kesmekle tehdit etmişti."
Saçlarımı kolayca kestirme kararı verdiğimde sonrasında yaşadığım pişmanlık bile sadece birkaç gün sürmüştü. Bu yüzden, Domitus'un gençliğinde aldığı bir tehdidi hâlâ böyle korkuyla anımsaması bana komik geliyordu.
"Saçlarını bu kadar önemsemen çok hoş. Belki bir gün tokalarla süslememe izin verirsin."
"Değerlim derken saçlarımı kast etmemiştim Jean."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MYTH
FantasyGelecekten geçmişe, edebiyattan savaşa, nikotin arzusundan kan arzusuna uzanan bir yolculuk. Ve aşk... Onun yolculuğu ise hiçlikten sadakate doğru.