Kar beyazı kanatlarına yağan kara yağmuru silkeledi ve cennetin reti ağaçlarından yapılmış dev kapının önünde durdu,çırılçıplak bedenini bir tül gibi örten cennet bulutuyla.
Gözlerinde kin.Aklında sevdiği adam.Dudaklarında onun dokunuşları.
Cennet unutulmuş mezarlıkların geceleri kadar sessizdi.
Tüm gözler dev reti ağaçlarının en sağlam gövdelerinden yapılmış cennet'in kapısının üzerindeydi; Sestos'un güzel kadını Tanrı'nın varlığını hissetmişti bile burnuna doğru esen cennet rüzgârında.Tanrı kokuyordu cennet buram buram;nasıl bir kokuydu ki bu,Şeytan'ı âşık ediyordu Tanrı'ya. Yolunu şaşırsa, dünyada esse cennetin bu kokusu, fazla değil, bir saniyeden az bir vakit yeterdi dünya insanlarının Tanrı'nın huzurunda diz çökmesine.
Öyle güzel, öyle şahane, öyle eşsiz ve benzersiz bir kokuydu insanın ruhuna işleyen.
Cennetin bu eşsiz kokusu istemedense olsa, ona eski günlerini hatırlattı,Şeytan'ın alevli gözlerinin içinde.
Zaman zaman cennetin güzelliklerine dalıp dalıp gidiyor, etrafta beyaz güvercinler gibi uçuşan meleklerin arasında dolaşıyordu gözleri sessizce."Uzun zaman oldu cennete gelmeyeli eskisinden de güzel cennet"
dedi içinden gözleri cennetin en güzel çiçeklerinin üzerinde durduğunda.
Şeytan çok severdi cennetin bu çiçeklerini, Âdem yaratılmadan önce toplardı bu çiçekleri Tanrı'ya.
Böylesine güzel bir dünyadan, bir insan için kovuldu; sadece bir insandı, onu cennetten kovduran.Sadece Şeytan değil, cennetin tüm güzellikleri birbiriyle yarışır,cennetin en güzel çiçeklerini toplarlardı Tanrı için.
Dağıldı anıları Şeytan'ın ağlamaklı gözlerinin önünde; çok özlemişti cenneti, en büyük acı ise böylesine güzel bir dünyadan o cehenneme geri dönmekti bir "İNSAN" uğruna.Melekler, Tanrı'ya açılan kapının önündeydi. Herkes susmuş onu bekliyordu, o biraz sonra burada olacaktı; isyanının sebebini verecekti.
Yüzleşme zamanı gelmişti. Cehennemde gelmişti cennete,her şeyiyle.
O bile çağırılmıştı Cehennemden cennete bugün için. Onun asırlardır beklediği gündü bugün;o herkesten daha heyecanlıydı,titreyen meleklerin arasında terlemeye başlamıştı bile. Çünkü aklında büyük bir suikast planı vardı.Teninin cehennem kokusu melekleri rahatsız ediyordu.
Kutsal bakire bir meleğin kanı cehennem ateşlerine daha fazla güç verip, Şeytan'ın dünyayı yakıp kavurmasına neden olacaktı; bu da kovulduğu cenneti yok etme intikamını ateşliyordu, Şeytan'ın kaynayan alevli kanının içinde.Şeytan ne kadar heyecanlı olsa da, Tanrı'nın onun kutsal bakire için hazırladığı tuzağı hissetmesinden korkuyordu. Çünkü Şeytan herkesten daha iyi biliyordu; Tanrı'nın, yerin göğün yaratıcısı, sonsuz kâinatın tek efendisi olduğunu ve onun gücünün üstünde başka bir güç olmadığını da.
"Bu yüzden çok dikkatliydi."
Belki de ölümlü insanların yaşadığı dünyada, Şeytan'dan başka kimse Yaratan'ın gücünü bilemezdi. Şeytan cenneti de görmüştü, cehennemi de. Çünkü o ateşlerden yaratılan tek melekti.
Büyük bir soru işareti taşıyan bir melek!O kendisini ateşlere gönderen varlığı herkesten iyi tanıyordu ve unutmamıştı da, Yaratılış başlamadan önce, meleklerin huzurunda cehenneme gönderildiği o utanç gününü.
Bu onun için büyük bir utançtı;bunu,Tanrı kadar melekler de biliyordu.
Şeytan, Tanrı'nın yarattığı insana diz çökmediği için kovulmuştu cennetten;Şeytan'ın insan kini de, o zaman başlamıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/87033378-288-k621941.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cennete Suikast
Kinh dị"Cennetten sevdiği erkek uğruna saçlarından sürüklenerek cehenneme atılan bir kadının hikayesine çağırıyorum seni." dedi doktor Erol bey....... !!! Cennet'e Suikast bir LUCİD çalışmadır!!!