Bölüm 17

243 100 5
                                    

3 Hafta sonra.

Öğle yemeğinden sonra görevli olduğu bölüme döndü Erol Bey. Onun içeri girmesiyle beraber, görevli hemşire Erol Bey'e kendisini bir kadının sürekli aradığını, fakat ulaşamadığını söyledi.

"Kimmiş beni sürekli arayan kişi?"

"Kendisi Fatma'nın annesi olduğunu söyledi"

"Fatma'nın annesi mi?"
"Evet. Size cep telefonunuzdan ulaşamaya çalışmış ama kapalıymış"

"Evet, telefonun şarjı bitti. Herhangi bir mesaj bıraktı mı peki?"

"Evet, bir telefon numarası bıraktı. Geldiğinizde mutlaka onu aramanızı istedi. Yoksa dedi ki..."

"Yoksa neymiş? Ne dedi?"

"Yoksa her şey için artık çok geç olacakmış! Verdiği numara masanızın üzerinde, telefonunuzun tam yanında"
"Peki, teşekkür ederim"

Görevli hemşire odadan çıkıp kapıyı kapattığında, Erol Bey hemen telefona sarılıp, Fatma'nın annesinin verdiği numarayı aradı.

"Her şey için çok geç olacakmış..Şaşırtmıştı Erol beyi"

İlk aramasında kimsenin çıkmaması bir anda Erol Bey'i meraklandırdı. Fakat birkaç arama sonra, Fatma'nın annesi telefonu açtı; sesi tuhaftı.

"Merhabalar, ben Doktor Erol. Nasılsınız?"
"Hemen gelin lütfen... Lütfen... Dayanamıyorum artık.."
Erol Bey,
'Nasılsınız?' sorusuna böyle bir cevap alınca, başka bir soru sormadan evin adresini istedi. Hastaneden çıkarak elindeki adrese doğru yol almaya başladı. Arabada 'Acaba ne oldu?' sorusu aklını kurcalarken, annesinin tuhaf ses tonu, gene Fatma ile ilgili garip bir şeylerin yaşandığını belli ediyordu.Erol az sonra minik kızdaki ilk tuhaflıkla temas edecekti.

Adrese geldi;

Üç numaralı kapının önünde içinde bir merak.Elini zile uzattı ama bir anda nedendir bilinmez, vazgeçip kapıya vurdu. Sanki annesi, kapının arkasında bekliyormuş gibi, kapıya vurmasıyla onun açması bir oldu.
Annesinin gözlerinin altı simsiyah olmuştu. Gözlerinin etrafında oluşan geniş daireler, onun günlerdir uyumadığını gösteriyordu.

İlk karşılaşmalarının üzerinden üç hafta geçmişti ve annesi sanki daha da yaşlanmıştı bu geçen üç hafta içinde.

"Merhaba, içeri gelin" dedi.

Erol Bey, içeri girer girmez buz gibi bir hava esti.
"Burası ne kadar da soğuk" dedi Erol Bey.
"Biliyorum" diye kısık bir sesle cevap verdi annesi.
"Oturun" dedi bir eliyle koltuğu göstererek.

Erol Bey koltuğa oturdu, annesi de tam karşısına. Erol Bey'e gene bakmıyordu, gözleri yerdeydi annesinin.

"Ne oldu?" dedi Erol Bey,
"Neden beni çağırdınız?"
"Fatma" dedi...
"Fatma gene tuhaflaştı. Onu görmenizi istedim; hiç bu kadar kötü olmamıştı"
"Ne oldu?"
"Fatma çıldırmış bir halde Doktor Bey. Kızımı hiç böyle görmemiştim...
Ağza alınmayacaklar laflar edip, bana küfrediyor...
Sanki kızımın içine bir canavar girmiş gibi Erol Bey. Gerçekten çok korkuyorum.."
"Tam olarak ne diyor size?
"Nasıl hakaret ediyor?"
"'Seni öldüreceğim... Seni öldüreceğim!', diye bağırıyor.
Korkunç kahkahalar atıyor.
"Beni sen öldürdün diyor!
Hesap günü gelecek!' diyor"
"Ne anlamı var bu sözlerin?
"Bilmiyorum, inanın neden böyle konuştuğunu bilmiyorum!"
"Ne kadar zamandır bu halde?"
"İki günden beri!"

Erol Bey, Fatma'nın annesinden olan biteni öğrenmeye çalışırken, Fatma'nın odasından yükselen bir çığlık, Erol Bey'i adeta o tarafa doğru çağırıyordu.

"Aman Tanrım! Bu da neydi?"

"Fatma'nın odasından geliyor" dedi annesi, ağlayarak.

Erol Bey, salonun sonundaki kapıdan Fatma'nın odasına doğru yürüdü ve odanın kapısını açtığında, eve ilk girdiği anda esen o soğuk rüzgar esti tekrar. Fırtınalı denizlerin rüzgarını andıran tuzlu bir rüzgardı bu.

Böylesine bir rüzgarın, küçük bir kız çocuğunun odasında ne işi var ki?

Odanın zemini sırılsıklamdı; tavanı kaplamış olan o berbat rutubet, insanın midesini kaldıracak kadar iğrençti. Fatma yatağında ellerinden ve ayaklarından bağlı vaziyette uzanıyor, bir yandan da çırpınıyordu. Onu bu halde gören Erol Bey, kızına yaşlı gözlerle bakan annesine sordu:
"Onu sen mi bağladın?"
"Evet" dedi yorgun sesiyle annesi. "Neden?"
"Tekrar kaçmasını engellemek için"
Küçük bir kız çocuğunu, bu odada elleri ve ayakları bağlı gören Erol Bey çılgına dönerek, annesine olanca gücüyle bağırdı.
Kızın ellerini ve kollarını çözmeye çalışırken, annesi de bir yandan, Erol Bey'e engel oluyor, onu yataktan çözmemesi için yalvarıyordu.
Annesi, Erol Bey'e engel oldukça, Fatma da masum kız çocuğu sesiyle yalvarıyor, ellerini ve ayaklarını çözüp, kendisini kurtarmasını istiyordu.

Erol Bey, Fatma'nın ellerindeki sımsıkı düğümlenmiş ipleri çözmeye çalışırken, bir yandan da annesinin yalvarışları karşısında ne yapacağını bilemiyor; ama kızı da çözmek ve bu odadan biran önce çıkarmak istiyordu.
"Neden bana engel oluyorsunuz?!
Onu çözmek istiyorum!"
"Lütfen, biraz bekleyin. Onu şimdi çözmeyin!"
"Siz delirdiniz mi?
Bu kadar berbat bir odada, ellerinden ve ayaklarından onu bağlayarak tutmanız, anormal bir durum! Bu insanlık dışı bir şey!"

Annesi, doktorun ayaklarına kapanıyor, kızını şimdi değil, daha sonra çözmesini istiyordu.
"Peki, ne zaman çözeceğimi de söyleyecek misiniz?"
"Odanın zeminindeki sular çekilene kadar! Lütfen bilmediğiniz başka şeyler de var, anlatacağım size!"
Fatma'nın bu berbat odanın atmosferinde attığı çığlıklar, doktorun beyninde yankılanıyordu.

Erol Bey, annesinin yalvarışlarına karşı, içi ne kadar sızlasa da, Fatma'yı yatakta bırakarak odadan dışarı çıkmıştı; Fatma ise hala bağırıyordu!

"Lütfen çöz beni Erol ağabey!
Lütfen çöz beni!
Anne söyle, çözsün beni!
ONLAR gelmeden çöz beni anne!
Anne ONLAR gelecek lütfen anne!!!"

Annesi, insanoğlunun asla inanamayacağı kızının üstündeki doğaüstü güçleri anlatmaya başladığında, Fatma odasından tekrar çığlıklar atmaya başlamıştı. Erol Bey doğaüstü güçlere inanan bir insan değildi ama ruh hastası bir insan kendisinin bedenen doğaüstü güçler taşıdığına inandırabilirdi ve ruh hastalığının yaşı yoktu.

Ruhhastalığı, anne rahminde bebeğe ruhun üflendiği anda da çıkabilirdi. Erol Bey, Fatma'nın yaşadıklarına doğaüstü olaylar olarak görmüyor, ruh hastalığı açısından, bilimsel bir gözle yaklaşıyordu.
Ve o gün annesinden, insanın kanını donduracak sözleri dinlediğinde, bu küçük kız çocuğunu içinde olduğu durumdan kurtarıp, kendisini vahşileştiren bu hayata geri kazandıracağına dair yemin etti.

Cennete Suikast Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin