Bölüm 12

184 106 16
                                    

Hero da ince, uzun, zarif parmaklarını Leandros'un göğüslerinde dolaştırıyor,parmağını değdirdiği her yere minik öpücükler konduruyordu.

Sessizce birbirlerine dokunup koklaşıyorlardı... Bir süre sonra Hero,ellerini Leandros'un göğüslerinden çekerek derin bir nefes aldı; gözleri pencereden içerisini aydınlatan ay ışığında, Leandros'a kimseyle paylaşamadığı bir sırrını anlattı... İçindeki bu olayı daha fazla saklayamıyordu; eğer,bu gece Leandros olmasaydı yaşlı köle Maria'ya anlatacaktı... Yaşadığı garip olayı, şu anda Leandros'a anlatınca kendisini daha da huzurlu hissedeceğine inanıyordu.

"Bazen, bazı geceler tuhaf bir ses duyuyorum... Biri sanki bana uzaklardan sesleniyor... Biri beni uzaklardan çağırıyor... Belki de aklımı kaybediyorum burada... Bundan yaşlı köle Maria'ya bile bahsetmedim..."

"Nasıl bir ses?"

"Bilmiyorum... Sadece bir çağrış. Ya biri, ya da birileri beni çağırıyor... Ne zaman başımı yastığıma dayasam, gecenin uyku melekleri odamı aydınlatan mum ışığını üflediğinde, birini görüyorum penceremde.."
"Kimi?"
"Onun kim olduğunu bilmiyorum"
"Sana kimin seslendiğini bilmiyor musun?"
"Onu görüyorum Leandros... Penceremden bana sesleniyor.."

"Şeytan mı fısıldıyor yoksa sana meleğim?"

"Hayır, Şeytan değil... Penceremden yansıyan bir surat. Onun masum sesi,korkutuyor beni; kendimi sesine versem, sanki ruhumu çekip alacak yalnızlık kokan odamın içinden... Onu dinlediğimde, içimi bir his sarıyor; Aphrodite'ye duyduğum histen farklı, aşk değil, senin gibi değil... Bir sevgi gibi... Bebeğine seslenen bir baba gibi.

nın sesi gibi... Hoş ve duygulu... Bana sesleniyor... Beni çağırıyor sanki..."
Leandros, Hero'nun ellerinden tuttu, gözlerinin içine baktı:

"Sana ne diyor meleğim? Sana nasıl sesleniyor?"
***
"Uyan... Uyan... Güzel kız... Uyan artık. Hangi âlemdesin, hangi âlemde yaşıyorsun?
Bilmiyorum, ama artık çaremiz tükeniyor, uyan... Seni bekliyoruz!"

"O, uyanmayacak" dedi
hemşire Nuray Hanım, her gün hasta yatağında uyanmasını bekleyip, ona yalvaran Doktor Erol Bey'e...

"O, uyanacak" dedi pencereden onu izleyen gözlerini şiddetle Nuray Hanım'a çevirirdi.

"O, artık uyanmayacak" kendinden emin sözlerle cevap verdi Nuray hemşire hanım Erol beyin kızgın gözlerinin içine baka baka.

Doktor Erol Bey çattı kaşlarını, Nuray hemşireye baktı; kızgınlığı okunuyordu gözlerinden, sanki Nuray Hanım hastanede onu adım adım takip ediyordu, bu da Erol beyi çok kızdırıyordu.

"O, uyanacak... Bunu hissediyorum!" Nuray Hanımın kendinden emin
sözünün üzerine, sert bir taş gibi vurdu Erol Bey bu sözleri.
Doktor Erol Bey'in bu inancı, güldürdü Nuray hemşireyi; yüzündeki o cadı gülümseme, Erol Bey'in deniz mavisi gözlerinden yansıyordu.
"Hissetmek mi? Aylardır hissediyorsun. Bugün tam altı ay olacak ve hala yaşam faaliyeti göstermedi. Belki de, ona farkında olmadan acı çektiriyorsun... Bence ötenazi onu rahatlatacak"

Nuray hemşireden ötenazi kelimesini duyduğunda, bitkisel hayatta, yatağında gözlerini yeniden açması umuduyla Fatma'yı bekleyen Erol Bey'in, deniz mavisi gözlerinde fırtınalar koptu, yüzüne bir tokat patlatacak kadar kızdırmıştı bu sözü onu.

"Ötenazi mi? Yaşayan bir insana ötenazi mi istiyorsun? Görmüyor musun hala nefes alıyor! O yaşıyor, ölüler nefes almaz! Sen delirdin mi?"
"Ben delirmedim! Bu, bir gerçek. Kabullen artık bu gerçeği, o nefes alan bir ölü"
"O, ölü değil!"
Fatma'nın uyanmasını beklediği Kuzey Sinir ve Ruh Hastalıkları Hastanesi'nin 144 numaralı odasında, Erol Bey ve Nuray Hanım arasında büyük bir tartışma başladı... Nedeni ise, gene Fatma'ydı...

Cennete Suikast Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin