bb :: sixteen

950 95 116
                                        

*Bu bölüm yazarın en dibe battığı döneminde yazılmıştır ve bunun sorumlusu tatlı yazarınız değil, insafsız sevdiceğidir.*

"Anlat," diye mırıldandım, "Merak ediyorum... Anlat."

Derin bir nefes alışını duyduğumda ve başımın onun omzunda oluşundan hissettiğimde bacağımın üzerindeki elimi bankın üzerindeki boş eline kaydırdım. Elini kavradığımda, parmaklarını parmaklarımla sarmıştım ve bu ona güven vermiş olacak ki; gevşediğini hissetmiştim.

"Seni yıllardır sevdiğimi biliyorsun... Yıllardır sevdiğimle beraber aylardır da takip ediyordum. Yani... aileni kaybettiğinden beri... Evden çıkmasan da seni gözleyecek bir yerim her zaman vardı ve ara sıra çocuklar benim için nasıl olduğunu ağabeyine soruyordu. Biz seninle tanışmadan önce de seni tanıyorduk, benim yıllara sahip olmamla beraber çocukların da benden aşağı kalır yanları yoktu. Yani... yok."

Başımı omzunun üzerinden yukarı kaldırdığımda o da yüzünü bana çevirdi ve ben de gülümsedim.

"Bir yerden cesaret ederek sana mesaj atmak istiyordum ama o cesareti kendimde bulamıyordum. Niall olarak mesaj atamazdım, ağabeyinin en yakın arkadaşlarındandım ve bu hoş görülmezdi. Ben de sana gizli birisi olarak mesaj atnaya karar verdim. Okuldan çıktın, alışveriş merkezine giderken ağabeyin ile konuştun ve alışveriş merkezinde kitapçıya girdin... Yedek telefonum, yedek hattım; her şey hazırdı. Tek yapmam gereken basit bir mesaj atmaktı ama o cesareti kendimde bulamadım." Gözlerini gökyüzüne çevirdiğinde gözlerinin gözlüklerinin arkasından ışıldadığına emindim. "Yıllardır aşık olduğum kız ile ilk defa konuşacak olmak kolay olmasa gerekti."

"Sonra cüzdanımı çalmak isteyen bir adam yanıma yaklaştı ve..."

"Ve ilk mesajımı gönderdim."

İkimiz de aynı anda güldük, yarım saat önce hastanenin kantininde yaşananlar ve şu an anlattıklarını hâlâ sindirebilmiş değildim.

"James seni seven tarafımken, bu tarafımı Niall'a vurmamam gerekiyordu. Eğer benim seni sevdiğimi anlasaydın, benden uzaklaşabilirdin. Buna dayanamazdım, sana yaklaştığım için kendimi suçlardım ve bu yüzden olayların hiçbirini dışımdaki Niall'a yansıtmadım; bu yüzden de Niall hep soğuk olan tarafımdı." (Burayı yazarken benim beynim bile error verdi anlamazsanız pek şey etmeyin)

"Beni seviyorsun..." diye fısıldadım, bunu ona değil kendime söylemiştim çünkü sindirmeye çalışıyordum. Yeni yeni idrak ediyordum çoğu şeyi... Beni seviyordu, yıllardır sevdiği kız bendim. James'in profil resmi... Niall'ın gözlüksüz portresiydi! Aptaldım, bunu defalarca belli etmiş ve açıklamaya çalışmıştı fakat hepsini elimin tersiyle itmiştim. Az önce zorlukla fısıldadığım o cümle kendimi inandırmak içindi ama bunu anlamasına mümkün olmadığından cevap verdi.

"Seni seviyorum."

"Kalbim..." Etraf yavaştan kararırken gözlerimi kapatmamak için son mücadelemi vermiştim ama sonuç, başarısızdı. "...atmayı unuttu."

"Ne demek 'o sana anlatır zaten' Niall! Niye bayıldı kız diyorum sana, ne yaptın kıza?"

"Bir şey yapmadım, sanırım yorgun düştüğünden tansiyonu düştü."

"Yorgun düştüğünden tansiyonu düştü ve tansiyonu düştüğünden bayıldı?" Yanlış duymuyorsam bu Cece'ydi, dediği cümleden sonra güldü ve devam etti. "Tıp'ı katlettin Niall."

"Seni Zayn'in haberi olmadan bir şeyler yapalım diye çağırdım," O huzur verici ses... "Yani bir şeyler yapalım."

Sanırım gözlerimi açma zamanım gelmişti, ben de yavaşça göz kapaklarımı araladım. Cece anında yattığım yatağa yapışıp kendime gelmemi beklerken, Niall da tam karşımda duvara yaslanmış bir şekilde beni izliyordu. Kolumda bir serum takılıydı ve başımı yukarı kaldırdığımda bitmek üzere olduğunu farkettim.

"Zoe! Gözlerini bana çevir ve hemen neden bayıldığını söyle."

Gözlerimi Niall'dan ayırmadan mırıldandım. "Yorgun düştüğümdendir..."

Gülümsedi.

"Tanrım, neden Louis ve benden önce bu ikisi bana söyler misin? Yıllardır manyak gibi seven benim ama hâlâ çocukla aram kötü, neden Tanrım, ne yanlış yaptım?" Cece'nin yatağın yanından kalkışı ve sabır dilercesine odadan çıkışından sonra arkasından gülümseyerek tekrar Niall'a döndüm.

O gülümserken benim gülümsememem mümkün değildi.

"Yorgun düşmedim," dedim, "Bütün sorumlusu sensin, birkaç hafta içinde bana bu yaptıkların..."

"Ya sen..." Pürüzlü ama pürüzsüz sesiyle mırıldandı o iki kelimeyi, karar verememiştim. "Sen yıllardır yapıyorsun."

Ve kapı açıldı.

"Ağabeyin seni soruyor, kantinde olduğunuzu söyledim ama artık odaya gelmenizi istedi. O odada bulunmak zaten hiç bana göre değil, o uyurken sorun değildi ama şu an hiç duramayacağım." Niall'a döndü, "Hepiniz anlamışsınızdır zaten olayı, bu yüzden bu kadar rahatım."

Güldüğümde derin bir nefes alarak kapıyı kapattı ve kapıya yaslandı. "Yüzsüzün ve eziğin tekiyim. Çocuk kıçıma tekmeyi bastığı hâlde hâlâ buradayım. Neden böyle oluyor?" Gözlerini kapattı. "Neden ondan vazgeçemiyorum, neden yapamıyorum?"

"Louis... bize bu tür konularda pek konuşmaz. Ama benim onunla konuşma zamanım geldi." Niall'ın dediğiyle Cece anında gözlerini açarken ve yaslanmış pozisyonundan vazgeçerken hızlıca konuştu.

"Niall, sakın! Onunla futbol hakkında konuş, kız kardeşleri hakkında konuş ama sakın benim ilgili bir şey söyleme! Ben bitirdim zaten kafamda, kalbime de söz geçiririm yakında..."

"Tabii tabii," diye araya girdim. "Bugün iki kahveyi de soğutan benim zaten."

Bir anlığına güldü ama sonra eski ciddi hâline dönerek devam etti. "Rica ediyorum, lütfen benim hakkımda bir şey demeyin. Zaten ben birazdan gideceğim, gergin bir ortam olmaz. Ben yokken bir de benim konuyu açıp ortamı germeyin. Değmez cidden, boşverin."

Ah Cece, ne güzel sevdin be güzelim.

Sessiz kaldığımızda Cece başıyla selam vererek tekrardan odadan çıktı, ben de aynı şekilde başımı Niall'a çevirdim. "Şey... Kimler biliyor? Yani Harry arabada şey demişti, yani sormuştu..."

"Liam ve Louis biliyor, ağabeyine zaten söyleyemezdim, Harry de derslerine çalışıyor diye söylemedim."

"Liam..." dediğimde, "Telefonumun şarjı bitmişti ve sendeydi, hatırlıyorsun." dedi. "Liam beni maçtan sona eve götürdüğünde senin için olan yedek telefonu da ona vermiştim. Üzerimde şort vardı ve cebi yoktu. Sonrasında benim mesaj atacak durumum olmadığı için telefon onda kaldı ve kantindeki olayı da nasıl başardığını bilmiyorum." Son cümleyle yüzü sahte bir sinire bürünmüştü ve bu beni güldürdü.

"Serum bitti, ağabeyim daha fazla kızmadan gitsek iyi olur."

Başını onaylarcasına salladığında kapıdan çıkacak ve herhangi bir görevliyi çağıracak zannettim fakat kapının aksine yanıma, yatağa yaklaştı ve vücudunu üzerime eğdi.

"Zayn yüzünden senden uzak duracağımı sanıyorsan yanılıyorsun, Malik." Yüzümün yakınındaki yüzüne çarpık bir gülümseme yerleştirdi. "Çünkü kesinlikle durmayacağım."

Sadece ama sadece senin için Deniz'im. liveforniall8

Blue Breath | n.hHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin