bb :: six

1.3K 115 139
                                    

Ders başlayana kadar Cece ile sohbet etmiştik. Genellikle o konuşmuştu, ben dinlemiştim. Louis'yi anlatmıştı genellikle, anlatırken ise gözlerinin içi gülüyordu. Anlattığı şeyler gülümsenecek şeyler olmasa bile...

Cece'nin bu okulda ilk senesi iken, Louis de son sınıfa gidiyormuş. Cece hiçbir arkadaşa sahip olmamış, ilk kantinde görmüş onu, bütün yıl boyunca da onu izlemiş. Arkadaşı oymuş gibi... Louis futbol oynamış, o izlemiş. Louis arkadaşlarıyla şakalaşmış, o izlemiş. Louis sevgilisine gülümserken bile, o izlemiş...

Öğretmenin sınıfa gelmesiyle sohbetimiz 40 dakikalığına sona ermişti. Şimdi ise Biyoloji dersinin son dakikalarındaydık. Birazdan ders bitecek, teneffüse girecektik ve ben Cece ile konuşmaya devam edecektim. Şu anki tek amacım lanet Biyoloji'den kurtulmaktı. Belki de Cece'nin platonik aşkını merak ediyor olabilirdim.

Dersi her zamanki gibi dinlemedim, Biyoloji öğretmeni anlatmaya devam ederken zil çaldı ve öğretmen son cümlesini bitirip çantasını masadan aldıktan sonra sınıftan çıktı. Karakterime zıt bir şekilde hızla Cece'ye dönerek, "Devam et," dedim. "O mezun olduktan sonra hiç karşılaştınız mı? Seni tanıyor mu?"

"Aramızda üç yaş vardı," derken ellerini sırada birleştirmiş, yüzünü bana dönecek şekilde başını da kavuşturduğu ellerinin üzerine koymuştu. "Beni ne yapsın."

Ben de onu taklit edip ellerimi sıraya koyarak başımı da üzerine koydum. O da devam etti. "Doncaster Rovers. Şu anda futbolcu. Erkeklerin onun futbol oynayışına hayran olduğu kadar kızların da tipine hayran olduğuna eminim."

Ne olsun gülümsemesini kesmiyordu, gülümsemesi için Louis'yi aklına getirmesi yeter gibiydi. "Zaten onu bir sene izleyebildim. Her teneffüste futbol oynardı, ben de olabildiğince onu izlemeye çalışırdım. Göz göze gelme korkusuyla çoğu kez sadece sahanın tribününde oturur, kitap okurdum. Başımı kitaptan ara sıra ona çevirir, izlerdim. O büyük tribünde çoğu zaman sadece ben olsam bile, bir kere bile yanıma gelip orada ne yaptığımı sormadı." Acı dolu gülüşüyle devam etti. "Gerçi sorması için de hiçbir neden yoktu."

Acısına ortak olmak güzel bir şeydi. Birileriyle paylaşmak iyi gelirdi.

"En son ne zaman gördün?"

"Geçen sene..." Gözlerinin dolduğunu gördüğümde konuyu değiştirmek istedim ama fırsat vermeden devam etti. "Okulun sonlarına doğruydu, abin için gelmişti. Okula bile girmedi zaten, bahçede Niall ile Zayn'i bekledi. Onlar geldiğinde de beraber okuldan gittiler."

Geçen seneki okul döneminden bahsediyorsa en az üç aydır görmüyor demekti.

Şu an ne kadar Louis ve Cece'ye odaklanmam gerekse de aklım istemeden Niall'a kayıyordu.

Tamamen istemsiz gerçekleşen bir şeydi.

"Okul çıkışı bir işin var mı?" diye sordum, olmayacağını tahmin etmesi zor değildi. "Seni bir yere götüreceğim."

Sıkıcı derslerin meşgul ettiği bir okul gününü daha bitirmemiz ile beraber kitaplarımı çantama tıkmış ve sınıftan itibaren Cece'yi kolundan çekiştirmeye başlamıştım. O anlamaz gözler ile okul çıkışına doğru kendisini çekiştiren beni izlerken, ben de telefonumu çantadan çıkarmış ve Zayn'i tuşlamıştım.

Her gün beni okuldan alan ağabeyim bugün eve kendim gitmem için mesaj atmıştı. Benim de işime geldiğinden sesimi çıkarmamıştım.

Telefonu birkaç kere çaldıktan sonra kapatıp tekrar arayacaktım ki, son anda açmıştı.

"Söyle." dediğinde gözlerimi devirerek ilerlemeye devam ettim.

Canım ağabeyim. Aynı ben.

Blue Breath | n.hHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin