bb :: twenty

730 68 74
                                    

Haydi, buraya benimle birlikte bir şarkı sözü bırakın.
"Now there's just no chance, for you and me, there'll never be."

"Cece..."

"İyi... iyiyim ben... Bir şeyim yok," Gözlerini bizden alarak etrafta gezdirdi. "Herkesten özür diliyorum, benim hatam..."

"Cece..." diyerek tekrar ettim, hızlıca yerimden kalkarken onun tek yaptığı ise bana gülümsemek olmuştu. Yanına gitmedim. Eski yerime oturdum sadece.

Sustum.

Ne denilebilirdi ki? Gözlerimi Louis'ye bile çevirmedim o an. Gözlerimi kapattım ve daha da kötü bir şey olmaması için dua ettim. Derin bir nefes aldığımda sakince gözlerimi açmıştım ama karşımda Louis yoktu. Arkama döndüğümde Louis'nin kafenin arka tarafına doğru gittiğini gördüm. Cece'nin yanına mı gidiyordu?

Louis'nin Cece'nin kolunu yakaladığını gördüm, uzağımda kalıyorlardı ama yine de net bir şekilde görebiliyordum. Louis'nin birkaç kelime söylediğini anladığımda, derin bir nefes aldım. Kötü bir şey olmasından korkuyordum, deli gibi korkuyordum.

Cece yüzünü yere eğmiş ve kolunu çekmemişti, onun için şu durum gerçekten çok zor olmalıydı.

Tabii ki zordu, sevdiği çocuk açık bir şekilde kendisini sevmediğini söylerken bunları duymuştu.

Başımı iki yana sallayıp ayağa kalktım, çantamı omzuma taktıktan sonra hızla adımlarla yanlarına adımlamaya başladım. Ne yapacağımı bilmiyordum ama, bu gergin durumdan herkesi kurtarmam lazımdı.

Buna gerek kalmadı.

Benim yanlarına varmama birkaç adım kalmıştı ki, Louis Cece'nin kolunu bıraktı ve Cece hızlı adımlarla ortamdan uzaklaştı.

Bu çift olamayan çiftimiz yüzünden yakında kafayı yiyebilirdim.

☁️

"İki gündür okula gelmiyor." Ellerimle yüzümü kapattığımda konuşmaya devam etmiştim, sesim boğuk çıkmıştı. "Neden böyle oluyor? Neden mutlu olamıyor bu kız Niall?"

Derin bir nefes aldığımda ellerimin üzerindeki o sıcak ten, bütün vücuduma anında bir etki bırakmıştı. Ellerimin üzerindeki elleri yavaşça onları yüzümden çekerken açtığım gözlerimi ona çevirdim. Ellerimi kucağıma indirdiğinde bırakmadı ve sımsıkı kavradı. İşte bu yaptığı şey, beni anında gevşetebilirdi.

"Ben daha aşkı yeni öğrenirken kavuştum, ama o yıllardır seviyor..." Söylediğim cümleyi bir an yanlış anlamasından korkmuştum ama Niall sadece gülümsemeye devam etti.

Gülümsenecek bir durum yoktu ama Niall biliyordu ki, onun her gülümsemesi benim kalbimin kanatlarını huzura açmasıydı.

Onun her gülümsemesi, benim hayatımın iplerini kendime daha da sıkı bağlayışım, bırakmamak için kendime söz verişimdi.

"Nasıl herkesin hayatı birbirinden farklıysa; içindeki sevgi, yaşadığı aşk da farklı." Ellerimi bıraktığında kendimi o anlığına da olsa boşlukta hissetmiştim ama hemen sonrasında ellerini belime sararak beni kendisine çekti. Ona yaklaştığımda başımı onun omzuna yaslamıştım, ellerimde belimin etrafındaki ellerinin üzerindeydi.

"Ben de bir kızı yıllarca sevdim..." Beni uzun zamandır sevdiğini söylemesi hoşuma gidiyordu, yüzümdeki hafif gülümsemeyi ona çaktırmamaya çalışarak onu dinlemeye devam ettim. "En yakın arkadaşlarımdan birisinin kardeşi olması hiçbir zaman sevgimin önüne geçemedi. Bir şekilde ona ulaştım ve bak, şu anda o kız kollarımın arasında."

Seslice gülerek ellerimi onunkilerin üzerinden çektim ve onun beline sardım. "O kız senden deli gibi hoşlanıyor."

"Sadece hoşlanıyor mu?" Başımı yukarı kaldırıp gözlerimi ona çevirdim.

"Sadece hoşlanıyorsan sen bilirsin, benim için yanıp tutuşan kızlar da var. Ben de onlara giderim."

Düşüncesi bile nefes almamı zorlaştırıyordu.

"Niall!" Elalarımı gözlerinden çektiğimde ellerimi de tekrardan ellerinin üzerine getirdim ama bu sefer ellerini belimden çekmek içindi. O an boşluğuna geldiği için kolayca kollarının arasından çıkmıştım ve hemen ayağa kalktım. Gülüyordu. Resmen bundan zevk alıyordu.

Onun için sadece bir şaka olabilirdi ama gerçek olduğunu düşünmek... Hayır, düşünmemeliydim. Öyle bir şey olamazdı.

Koltukta doğrulduğunda ellerinden birisini belime koydu ve beni kendisine çekti. Bir kolunun gücüyle çektiği için dengesiz bir şekilde kucağına düşmüştüm.

Farkettim de... Yüzlerimiz çok yakındı.

Heyecandan olsa gerek, nefes nefese kalmıştım ve tek yaptığım gözlüğün arkasındaki gözlerine bakmaktı. Dudağını yaladığını gördüğümde odağım artık tüm yüzüydü.

"Panik atak falan geçiriyorsan öpebilirim." Göz kırptı. "Ödeşmiş oluruz."

Dediğine sadece göz devirdim ama onu kendimden uzaklaştırma gibi bir eylemde de bulunmadım. Bir elimi yanağına getirdim, yanağını hafiften okşadığımda gözlerini kapatmıştı. Bunu fırsat bilerek gözlerini kapattığı gibi gözlüklerini çıkardım ve toparlanarak ondan uzaklaştım.

Gözlerini açtığında ayaktaydım ve elimdeki gözlükle ona sırıtıyordum. Sinsi bir gülüşle ayağa kalktığında adım adım geriliyordum.

"Sonunda gözlüksüz bir Niall." Gözlüğü kendime taktığımda geri adım atmayı da ihmal etmemiştim. "Tam bir James."

"Yakalarsam sana neler yapacağımı tahmin edebiliyorsun, değil mi?"

"Hıhımm..." diye mırıldandığımda geriye olan adımlarımı hızlandırdım, ama salonun duvarına yapışmam benim için pek de iyi olmamıştı. Sırıtarak bana yaklaşmaya başladığında ise artık kaçmanın bir anlamı olmadığını bilerek gelmesini bekledim. En fazla ne yapabilirdi ki? İkimiz de ilişkimiz içerisinde birbirimizden utangaçtık. Gerçi, bu aralar Niall'da pek utangaçlıktan eser kalmamıştı ama yine de içinde gizliden olduğunu biliyordum.

Aramızda sadece santimler denilebilecek kadar az mesafe kaldığında iki elini de başımın yanından duvara yasladı ve beni duvarla arasına aldı. Başımı aşağıya eğerek gözlerimi kapattığımda herhangi bir harekette bulunmamasını diliyordum, yoksa her an kalpten gidebilirdim. Çenemde sıcak bir ten hissettiğimde dileğimin olmamasına şaşırmamıştım, hiçbir zaman olmazdı. Başımı yavaşça yukarı kaldırmamı sağladığında, "Gözlerini aç." diye mırıldandı. Yapmak istemiyordum ama yavaşça açtım. Yüzü gerçekten çok yakınımdaydı.

Yüzünü benim için biraz daha eğdiğinde onun gözlüğünün ardından ona bakmaya devam ettim. Dudaklarımızın arasında sadece birkaç santim kaldığında ölmek üzereydim, gözlerim istemsizce kapanmıştı.

Dudaklarımın üzerindeki herhangi bir baskıyı beklerken, "Hassiktir." diye oldukça tanıdık birisinden küfürü duymam ile aynı küfürü ben de ettim ve o an hızlıca Niall ile ayrıldık.

Hâlâ duvarda yaslı bir şekildeyken bize salonun kapısından bakan ağabeyime dudaklarımı ısırarak baktım, ne bok yiyeceğimi bilmiyordum.

Blue Breath | n.hHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin