bb :: five

1.3K 116 75
                                    

Yalnızlık.

Bir kelime, milyonlarca farklı anlam.

Zenginsindir, kimse seni sevmez; yalnızsındır. Fakirsindir, kimse sana saygı göstermez; yalnızsındır. İyisindir, herkes ile iyi geçinirsin ama hiçbiri en yakının değildir; yalnızsındır. Kötüsündür, etrafındakiler senden korkar; yalnızsındır.

Ben daha da farklı bir grubun içinde yer alıyordum; çevresinde sadece tek bir önemli kişi bulunan ama onu da her an kaybedecekmiş gibi hisseden bir yalnızlık.

Ailemi kaybetmiştim, eğer onu da kaybedecek olursam delirirdim. Ağabeyimi kaybetme korkusunu hücrelerime kadar hissediyordum, bu his hiçbir zaman benimle olmaktan vazgeçmeyecek gibiydi.

Oturduğum klozetin üzerindeki birkaç dakikamdan sonra tuvaletin dış kapısının sesi duyuldu, ardından da adım sesleri. Hayatımdaki tek insanın sesi.

"Zoe, aç kapıyı."

Ağabeyimin görmeyeceğini bildiğim halde başımı iki yana salladım, bir yandan da hıçkırıklarımı susturmaya çalışıyordum.

"Zayn, git." Zar zor söyleyebildiğim bu iki kelimeden sonra, yüzümü ellerimin arasına alıp ağlamama devam etmiştim. Dediğimin üzerinden çok geçmemişti, tekrardan kapının açılıp kapanma sesi sessiz lavaboda ağlayışıma eşlik etti.

"Zoe." Onun sesini duymam ile gözlerimi kapıya diktim, o da mı buradaydı?

"Eğer sen bile burada olmazsan..." O iç gıdıklayıcı sesiyle şarkının bir kısmını bana kapının arkasından mırıldandı, ben de gözyaşlarımın akmasına engel olamazken ona katıldım.

"Eğer sen olmazsan, hiçbir şeyim olmaz."

Klozetin kapağından yavaşça kalktıktan sonra gözlerimi elimin tersiyle sildim. Kapının kilidini açtım aynı bir yavaşlıkla, sonrası için kendimi çoktan olacaklara bırakmıştım.

Kapıyı açtığımda beni ela gözler yerine gözlüklerin arkasında saklanan maviler karşılamıştı. Üzerinden çok geçmedi, birkaç saniye sonra bedenime mükemmel kokan adamın kolları sarıldı.

Sanırım benim de ihtiyacım olan şey tam olarak buydu.

Burnumu çekerek kollarımı omuzlarının üzerinden boynuna sardım. Yüzümü de boynuna yaklaştırdığımda kokusu tamamen önüme sunulmuş gibiydi, ben de bunu değerlendirerek derince içime çektim. Onlarla tanışmamın üzerinden iki hafta bile geçmemesine rağmen bağlanmıştım. Aralarında en soğuk olanı Niall olsa bile sevgisini bir şekilde gösteriyordu.

Tekrar ve tekrardan kapının sesini duyduğumda Niall'ın boynundan ayrıldım ve istemeden geriye çekildim. Zayn ve tayfası görüş alanıma girdiklerinde istemsizce güldüm.

"Sayemde beşiniz de kızlar tuvaletine girdiniz."

"Kızlar tuvaletini severiz." diyen Harry'ye gülmeye devam ederken Liam da, "Burası bizim mekan." diyerek 'sıkıntı yok' anlamındaki yüz ifadesiyle ona destek verdi. Ben de sadece onları gülerek izlemeye devam ettim.

Onlarla beraber isem, yüzümdeki gülümseme eksik olmuyordu.

Bir pazartesi günü ağabeyimle arabaya binmiş, okula gidiyorduk. Ağabeyimle bir süredir babamlardan kalan parayla idare ediyorduk ama o da elbet bir gün bitecekti. Bir işte çalışma konusunu Zayn ile konuşmalıydım.

Belki de şu an tam zamanıydı.

"Abi," diyerek ona döndüm, o da gözlerini yoldan kısa bir süre ayırıp bana baktı.

Blue Breath | n.hHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin