bb :: ten

1K 101 103
                                    

Küçüktüm.

Diğer çocuklar gibi dışarıya çıkıp onlarla oynayacağıma, sadece ablamın peşinde dolanıp dururdum. İlk saç topuzumu o yapmıştı. Saçlarım onun saçları kadar uzun olmazdı, saçlarıma yaptığı topuz onun saçında durduğu gibi güzel durmasa da o anlığına kendimi ablam gibi hissetmiştim.

O benim canımın yanmasına izin vermezdi, bir keresinde bisikletimden düştüğümde bile benim güçlü bir kız olduğumu söyleyerek ağlamamam gerektiğini fısıldayıp durmuş ve beni eve kadar taşımıştı.

O bana hep iyi bir kardeş, hem de iyi bir arkadaş olmuştu.

Onun şu an burada olmasını çok isterdim. Niall'ı, Bilinmeyen Numara'yı ona anlatmaya o kadar ihtiyacım vardı ki... Bilinmeyen Numara'nın, yani James'in mesajları hâlâ telefonumdaydı. Mesajlardaki cümleler ise aklımda... James kafamı fena derecede karıştırıyor fakat kafa karışıklığını unutmam için Niall'ın adını duymam bile yetiyordu.

İşte tam burada ablama, Niall'a gözlerini emanet eden güzel Faith'e ihtiyacım vardı.

Şu anda da burada olup bana yardımcı olmasını çok isterdim. Çünkü dakikalar önce belki de hoşlanıyorum dediğim çocuğun yıllardır sevdiği bir kız olduğunu öğrenmiş, üstüne de birkaç saniye öncesinde o kızın kim olduğunu bilmediğimi söylemişti. Tabii ki bilmiyordum! Onun sevdiği kızın kim olduğunu öğrenip ne yapacaktım? Kıza gidip onun hakkında güzel cümleler kurarak aralarını yapmamı mı bekliyordu?

Kim olduğunu sormamıştım çünkü daha fazla acıya yerim yoktu. İçimdeki dinmeyen acı, bu sorunun cevabını kaldıramayıp yeni acılarımı yanına eklemek istemeyebilirdi. Sımsıkı kapattığım gözlerimi yavaşça açtığımda vücudumu ona çevirmeden gözlerimi duvarda gezdirdim.

"Kapıyı kapatmayı unutma."

Elimdeki telefonu sıkarak hızlıca odama geçtiğimde kapıyı sertçe kapattım ve kendimi yatağın üzerine attım. Düşüncesiz bir uykuya ihtiyacım vardı.

Ve düşüncelere izin vermediğim uykuya dalmak üzereyken, evin kapısı sertçe kapandı.

İkinciye çalan kapı, ısrarını az da olsa azaltmayıp çalınmaya devam etti. Göz kapaklarım buna ne kadar inkar etse de yavaşça gözlerimi açarak tavanla birkaç saniye bakıştım. Kalkmam gerektiğini unutturmayan kapı yataktan kalkıp odadan çıkmama sebep olmuştu. Uyku sersemliğim ile koridordan geçtim ve kapıyı açtım.

"Ağaç oldum Zoe burada! Eve erkek attın da onu mu sakladın kızım? Tanrım, bacaklarım ağrıyor, tüm yolu yürüyerek geldim!"

Cece söylenerek kapıdan içeri girdiğinde, kapıyı açtığımda Niall'ın olmamasının hayal kırıklığını bir kenara bırakarak arkamdaki nefesler içinde kalan Cece ile salona yürüdüm. Sırtındaki çantasını koltuğun kenarına bırakarak evime ilk defa gelmiyormuş gibi kendini koltuğa attı. Şaşkınlığımı belli etmemeye çalışarak yanına oturduğumda gözlerimi yeşil gözlerine çevirdim. "Bana öyle bakma, okuldan beri yürüyorum. Yoruldum."

Kaşlarımı çattım, tam ağzımı açıp evin adresini nereden bildiğini soracaktım ki, "Şaşkın şaşkın bakma bana öyle. Evinin adresini tanımadığım bir numara mesaj atarak iyi olmadığını söyledi ve evin adresini yazdı." diyerek başını koltuğun yastığına yasladı.

"Numarayı bilmiyorsun?" diye mırıldandığımda, "Aynen." dedi, "Ağabeyin falan olsaydı kim olduğunu belirtirdi, değil mi?" Başımı onaylarcasına sallarken aklıma iki isim geliyordu. Niall'ın mesaj atmasına pek ihtimal vermediğim için onu kenara bıraktım ve James olma ihtimalini düşünmeye başladım. Benimle ilgili o kadar çok şey biliyordu ki, evimin adresini öğrenmemesi imkansız gibi bir şeydi. İyi veya kötü hissettiğim konusunda da nasıl yapıyordu bilmiyordum ama bir şekilde öğrenmiş olabilirdi.

Blue Breath | n.hHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin