bb :: twelve

918 96 128
                                    

Hiçbiriniz de demiyorsunuz Zoe Niall'ın telefonunu kendi cebine koydu kdlemdldldmdod Çocuğun telefonunu arakladı iki ara bir derede yahu smldldmwdelmd

"Panik atak... Niall iyi mi?"

Ağabeyimin dediklerinden sonra ne diyeceğimi bilemedim, sadece başımı sallayarak cevap verdim. Sadece onun ela gözlerine bakıyordum, şaşkınlığımı gizleyemiyordum ve ağzımın açık kaldığından emindim.

"Liam onu evine götürmüş." Cece'nin sesiyle ona içimden binlerce kez teşekkür ettim. Hayatım boyunca umrumda olmayan ama yaşanmasıyla önem kazanan ilk öpücüğümü dakikalar önce bir sarışına sakinleşmesi için vermiş ve bunu arkadaşıma anlatırken ağabeyime yakalanmıştım. Bunun şokunu atlatamadan üzerine ikinci sayılacak bir şok da, Zayn'in duyduğu şeye karşılık sadece Niall'ın iyi olup olmadığını sormasıydı.

Çenemde bir el hissettim, parmaklar açık olan ağzımı kapattığında gözlerimi çenemdeki parmakların sahibi Cece'ye çevirdim. Ağzımı kapattıktan sonra Zayn'e bir gülümseme atıp başımı sahaya çevirdi ve kendisi de önüne dönüp beni daha deminki durumdan kurtardı.

Maçı izlemeye geri döndüğümüzde gözlerim Louis'yi aradı, bulduğumda da onu izlemeye başladım. Arkamda ağabeyim oturuyorken her bir hareketim onun gözüne batacakmış gibi hissediyordum ve bu yüzden Louis'yi izlemem bile yanlışmış gibi hissediyordum.(Abi daha yeni sarışını öptün bırak Louis de benim olsun)

Yine de gözlerimle Louis'yi takip etmeye devam ettim. Top ona geçtiğinde karşı takımın adamları etrafındaydı ve iki tanesi dibinde sayılırdı. Top ile biraz koştuktan sonra bizim tarafa yaklaşmışlardı, yakınımda onları daha net görürken bir adamın Louis'nin ayağına çelme taktığını gördüm. Bu bir çelme değildi, adamın kramponlarının Louis'nin bacağına geçtiğini görmüştüm. Gözlerim sonuna kadar açılırken hızlıca ayağa kalktım, Louis'nin acıyla bağırarak yere düşmesiyle gözlerimi kapatarak Cece'ye döndüm. Gözleri dolmuştu ve gözlerini bile açıp kapatmıyordu.

Ve vücudunun tek tepkisi göz kapağını kapatmasıyla bir damla gözyaşını göndermek oldu.

Yanımızdan hızlıca geçen ağabeyimi gördüğümde aşağıya indi ve sahaya daha çok yaklaştı. Louis'ye çelme takıp yere düşüren adama gözlerimi çevirirken üzerindeki siyah beyaz formayı fark ettim. Çizgili forma ve kalıplı bir vücut.

Louis'ye çelme takan, hatta tekmeyi atan adamın piçimsi bir gülümsemeyle bir takım arkadaşına baktığını gördüm. Hakem adama sarı kartı gösterirken bir yandan da sahanın içine sağlık görevlileri dolmuştu, Louis'yi bir sedyeye yerleştirip götürürken Cece de ayağa kalktı.

"Biz de..." Gözyaşlarının birisi düşüyor, hemen ardından diğeri geliyordu. "Gidelim..."

Gözlerimi sahadaki kalıplı adama çevirirken, "Sen ağabeyimle git." diye mırıldandım. Sinirliydim. O kadar sinirliydim ki öfkem üzüntünün önüne geçiyordu, öylece Louis'nin yanına gidemezdim.

"Öylece maçı mı izleyeceksin?" Ağlamaklı sesiyle bağırdığında gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Tabii ki de burada maçı izlemek için kalmayacaktım, yapmam gereken bir şey vardı; sadece onu yapmadan buradan ayrılmayacaktım.

"Cece, sen git." Gözyaşları göz renginin daha da yeşil olmasını sağlamıştı, su yeşili gibi görünüyordu. Akan yaşlarıyla beraber başını iki yana sallayıp çantamı bana verdi ve hızlıca ağabeyimin ardından tribünlerden kayboldu. Ben de derin bir nefes alarak tekrardan oturdum.

Dakika 35. Adam sarı kart yemekten gayet memnun bir şekilde oynamaya devam etti.
Dakika 40. Yüzünde hiçbir pişmanlık yoktu; aksine yüzü gülüyor, maçı zevkle oynuyor gibiydi.

Blue Breath | n.hHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin