bb :: twentythree

674 67 61
                                    

Bu bölümden önce 8. bölümü okursanız bölümü daha iyi anlarsınız, aşırı dejavulu bir bölümdür de kendisi.

Okul çıkışında, normalde bahçe kapısına kadar Cece ile yürüdüğüm yolu tek başına yürüyordum. Bahçeden çıktığımda dalgın bir şekilde gözlerimi etrafta gezdirdim, bildiğim kadarıyla ağabeyim beni almaya gelecekti.

Arabayı gördüğümde arabaya yönelerek yürümeye başladım, bir yandan da Cece'yi düşünüyordum. Bugün de okula gelmemişti. Tam bir haftadır okula gelmiyordu, mesajlarıma cevap vermiyordu, aradığımda da numaraya ulaşılamıyordu. Çıldıracaktım, zor günler geçiriyordum ve en yakın arkadaşım dediğim kıza günlerdir ulaşamıyordum.

Gerçi onun da güzel günler geçirdiğini söyleyemezdim.

Arabanın kapısını açıp arabaya bindim ve ağabeyimi öpmek için ona yaklaştım ki, ağabeyim yerine sarışın ve mavi gözlü birisinin oturduğunu fark ettim.

Dejavu.

Başa dönmüştük.

Bu sefer geçenki gibi geri çekilmedim ve yaklaşarak yanağına bir öpücük kondurdum. Geri çekilip kendi koltuğuma yerleştiğimde kemerimi taktım, o da arabayı çalıştırmıştı. Yüzümü bir süre sonra ona çevirdiğimde gülümsediğini fark etmiştim.

"İlk böyle tanıştık." diye konuştuğumda gözlerini o an bana çevirdi. "Ağabeyim beni alman için seni göndermişti ve ben seni ağabeyim sanarak az daha öpecektim."

"Bu yüzden Zayn beni gönderdi..." diye sorarcasına mırıldandığında sadece gülümsedim.

"Çocuklar nerede?"

"Sizin evdeler, ağabeyin sabah seni bıraktıktan sonra Louis'lere uğrayıp hepimizi sizin eve çağırdı."

"Şey..." diye mırıldandım, "Ne kadarını hatırlıyorsun?"

Beni yanlış anlamasından korkuyordum.

Bu sorum onu kırabilirdi ve onu kırmaktan daha çok korkuyordum.

"Yavaş yavaş hatırlıyorum," Parmaklarının direksiyonu sıktığını fark ettiğimde gözlerimi sımsıkı yumdum, gözlerim acıyorlardı. Her an ağlayabilirdim. "Mesela ilk tanışmamızı hatırlıyor gibiyim, bu dejavu sayesinde."

Başımı sallayarak onu dinlediğimi belli ettim. "Ama o gün beni öpmek yerine çığlık atmıştın." Cevabıyla yüzümde anında koca bir gülümseme oluştuyerimden kıpırdayarak ona yaklaştım ve yanağından öptüm. Bu seferki öpüşümde gözlerimi kapatmıştım ve öperken kokusunu da içime çekmiştim.

Kokusunu özlediğim adam...

Kokusundan öptüğüm adam.

Geri çekildiğimde gülümseyerek konuştum. "Niall, eve gitmek zorunda mıyız?"

☁️

Arabayı durduğunda çantamı da ayak uçlarımdan alarak arabadan indim. Niall da indiğinde arabayı kilitlemişti, sonrasında yanıma ulaştı ve ikimiz de önümüzdeki mekanda göz gezdirdik.

Renkli ışıklarla dolu, her bir ışığın farklı çocuğun içini aydınlattığı lunapark.

Bizim de içimizde birer çocuk olduğu gerçeğiyle buraya gelmemiz pek de yanlış değildi. Özellikle; aramızdaki şeylerin çoğunun burada başlamasıyla, hiç değildi.

Madem eskileri yaşadıkça hatırlıyordu, o zaman ben de hatırlatırdım.

Lunaparka girerken elimi eliyle kavuşturdum, parmaklarımız birbirine girmişti. Gözlerimi ellerimizden onun yüzüne çevirdiğimde yüzünü önüne eğmiş bir şekilde gülümsüyordu. Ona baktığımı hissettiğinde başını diğer tarafa çevirdi, yanaklarının kıpkırmızı olduğunu fark ettim.

Blue Breath | n.hHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin