bb :: seven

1K 112 106
                                    

Yeni bölüm!

Yazım yanlışım varsa affedin, okumadan kaçıyorum!

Öpüldünüz!

Nicole ve Maya bir süre sonra çocuklarla vedalaşıp mekandan ayrıldıklarında tekrardan biz bize kalmıştık. Cece'nin sakinliğinden sonra kızları göndermek bana yakışmasa da onların buradaki varlığı beni rahatsız ediyordu, fakat benim göndermeme gerek kalmadan Maya'nın telefonu çalmış ve acil durum diyerek gitmişlerdi. Bu en çok da benim işime yaramıştı.

Kızların gidişinin üzerinden çok geçmemişti ki Harry ve Liam da bir işleri olduklarını söyleyip gitmişlerdi. Şu anda Niall telefonuyla ilgilenmeye devam ediyor, Louis ile Zayn sessizce aralarında bir şeyler mırıldanıyorlar, Cece ve ben de sessizce oturuyorduk.

Bu sessizlik bana fazlaydı.

"Abi, bir şeyler mi yapsak?" Zayn Louis ile konuştuğu şeyi kesip bana döndü, birkaç saniye durduğunda sessizliğine anlam verememiştim.

"Benim bir işim var... Siz yapsanız olur mu?" İlk cümlesinden sonraki duraksamasına şaşırmıştım, kafası karışmış durumda gibiydi. Bir şey demedim, sadece başımı sallayarak onu cevapladım. Bir elini tekrardan omzuma getirip dudaklarını saçlarım ile buluşturduktan sonra sandalyesinden kalktı ve gitmeden önce Niall'a birkaç göz işareti yaparak mekandan ayrıldı.

Niall'ın ayağa kalktığını farkettiğimde gözlerimi mekanın kapısından ayırmıştım, Niall'ın ardından Louis de ayaklandı ve gözlerim Niall'ın gözleri ile buluştu.

Bu kahverengilere bu mavi fazlaydı.

"Hadi kızlar, biz de gidelim." dedi, gözlerimi Louis ile onun arasında gezdirdim.

"Abimin neyi var?"

Yanımdaki Cece'nin de ayaklandığını gördüm ve hemen ardından parmakları bileğimi sardı.

"Harry ve Liam'a söylemesi gereken şeyleri olabilir, hem abini bu kadar sıkmasana sen. Hadi, gidelim." Louis'nin sesiyle anlamsızca üçü arasında gözlerimi gezdirdim. Hiçbir şeye bir anlam veremezken oturduğum sandalyeden kalktım ve yerdeki çantamı omzuma takarak daha demin koluma giren Cece ile mekanın çıkışına doğru yürümeye başladım.

Bilmediğim şeyler vardı ve bunları tek bilmeyen bendim.

Cece ile mekandan çıktığımızda arkamızdan Niall ve Louis de gelmişti. Niall gözlerini gözlerime çevirdiğinde, gözlerimi kaçırmadan karşılık verdim. "Ne yapalım?" Louis'nin sesiyle gözlerimizin odağı Louis olmalıydı fakat gözlerimizi ayırmadık. Biraz zaman sonra Louis'nin "Hey!" diyerek elini gözlerimiz arasında salladığında başımı yana çevirerek çantamı düzelttim.

"Yaparız bir şeyler..." demesiyle beraber bir yöne doğru yürümeye başladı, Louis de peşinden giderken Cece'ye döndüğümde 'neler oluyor' bakışı atmıştı. Yüzümü 'bilmiyorum' biçimine soktuğumda bir yandan da durdurduğumuz zaman çıktığı kolumla bu sefer ben onun koluna girdim. Niall ve Louis'nin yanına ulaştığımızda onlar da Niall'ın arabasının yanındalardı.

"Bizi eve bırakabilirsiniz?" diyerek soru yönelttiğimde Cece'nin Louis ile daha fazla zaman geçirebilmesi gerektiği aklıma geldi. Cece'ye kalsa taksiye binip bile giderdi fakat benim onları birkaç saat da olsa beraber tutabilmem gerekiyordu.

Sahip olabildiğim tek arkadaşım için.

"Ya da..." diyerek konuşmaya devam ettim kimsenin konuşmasına imkan vermeden. "Lunaparka gidebiliriz, değil mi?"

Niall'ın gülümsediğini gördüğümde kalbimdeki karlar eridi, güneş açtı, içim ısındı. Louis de başını sallarken Niall direksiyona geçti, ben de Cece'yi çekiştirerek arka tarafın kapısını açtım. Büyük bir ihtimal Louis de kendi arabasıyla gelirdi. Cece ilk bindiğinde ben de arkasından biniyordum ki, Niall'ın sesini duydum. "Zoe, sen öne otur."

Benim için hava hoştu fakat Cece fazlasıyla çekingen görünüyordu, onu arkada yalnız bırakmak istemezdim. "Cece arkada yalnız oturmasaydı..."

"Louis de bizimle geliyor, sen yanıma otur." diyerek tekrarladığında Cece'ye özür bakışı attıktan sonra gülümseyerek hızlıca ön koltuğa geçtim.

Hem Niall ile ben, hem Louis ile Cece.

Bir taşla iki kuş.

Louis de Cece'nin yanına, arkaya geçtiğinde Niall arabayı çalıştırdı ve ben de emniyet kemerimi taktım. Taktıktan sonra arabayı süren Niall'a döndüm, kemerini takmamıştı.

"Emniyet kemerini takar mısın?" diye ona sorduğumda yola odaklanmış olan gözlerini bana çevirdi, gözleri üzerimdeki kemerde dolaştıktan sonra tekrar yola çevrildi.

Beni takmadığını anladığımda tekrar onu uyaracaktım ki ağzımı açamadan arabanın yavaşladığını farkettim. Kırmızı ışıktaydık. Kemerini sakin bir tavırla takmasından sonra gözlerini gözlerime çevirdi. "Onları nasıl kaybettiğini biliyorum," dedi. "Sana tekrardan o olayı hatırlattığım için özür borcu olarak ne yapmalıyım?"

"Biletler senden." diye cevapladığımda gülümseyerek "Biletler benden." dedi ve arabayı sürmeye devam etti.

Cece'nin eve gitme isteğini bastırarak zor bir yolculuk sonunda lunaparka geldiğimizde arabayı bir yere park etmiş veya lunaparka girişimizi yapmıştık. Niall sayısını bilmediğim kadar biletleri aldıktan sonra lunaparkın ortasında durmuştuk ve neye binmemiz gerektiğini konuşuyorduk.

"Hız treni ya da dönme dolaba binebiliriz."

"Hayır!"

Bana eşlik eden sese şaşkınlıkla döndüğümde o da bana bakıyordu. Niall da benimle beraber itiraz etmişti.

"Hız treni olmaz." diye mırıldandığımda Niall da, "Dönme dolap da." diye ekledi.

Cece'nin gülümseyerek bizi izlediğini farkettim, kaşlarımı çatarak ona döndüğümde, "O zaman ilk hız trenine biniyoruz." diyerek o da Louis'ye döndü. Louis onu onayladığında beraber hız treninin olduğu alana doğru yürümeye başladılar, ben ise itiraz edemeden Niall ile peşlerinden yürüdüm.

Hız treninin alanına geldiğimizde o an çalışıyordu. Bir süre onu bekledik, ben de o sırada Louis ve Cece'yi vazgeçirmeye çalıştım.

Korktuğumdan değildi. Bu hız trenine en son bindiğimde ablam yanımdaydı ve o her binişimizde elimi tutardı. O olmadan binemezmişim gibi hissediyordum.

Niall'a dönerek ellerimi önümde birbirine kenetledim. "Sen yanımda binsen olur mu? Yani... Cece ile ikimizin yanlarında birer erkek olsa daha iyi olur diye düşündüm... Tabii istersen..."

Gülümseyerek başını salladığında rahatlayarak istemsizce ben de gülümsedim ve yavaşlayan hızlı trendeki insanlar teker teker indikten sonra biz de yerlerimizi aldık.

Niall yanımda oturuyordu, Louis ve Cece ise arkamızdalardı. Kemerler ve diğer şeyler takılıp kontrolleri yapıldıktan sonra görevliler geri çekildi ve hızlı tren yavaşça çalışmaya başladı.

Vücudum kendini bir boşlukta hissediyordu sanki... Birazdan aşağı doğru hızla ineceğimizden değil de, elimi tutan olmadığı içindi bu.

"Niall!" diye bağırdım, aşağı inmemize az kalmıştı. Yavaşça yukarı doğru çıkıyorduk. "Elimi tutar mısın!" Ve aşağı doğru hızla gitmeye başladık.

Elimin üzerini kaplayan, sıcaklığına rağmen içimi ürperten eli ile.

"İyi ki varsın!" diyerek tekrardan ona doğru bağırdığımda ona döndüm, o da bana dönerek güldü ve elimi daha da sıkı tutarak eğlencesine benimle devam etti.

O, iyi ki vardı.

Blue Breath | n.hHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin