(Mihri'nin ağzından)
Önümde ki renkli sıvıyı bitirdiğimde Mert eğilerek kulağıma
"Şimdi iyi misin?" dedi kıkırdayarak başımı salladım. Geri çekilerek güzel mavi gözlerine baktım.
"Gözlerinde okyanus mu öldürdün sen" başını arkaya atıp kahkaha attı.
"Evet prenses nerden bildin"
"Yanılıyorsun benim kabarık elbiselerim yok" hazar duysa sana kabarık elbise ne demek gösterir merak etme mihri. Böyle kafanı duvara vura vura. Kafamı sallayarak onun uyuduğunu ve gelmeyeceğini düşündüm. Sakin kızım. Büyücü, kötü, acı hazar yok. O şuan rüyasında karı kız peşindedir. Sakin ol yani.
"Sen içki içince daha tatlı oluyorsun"
"Evet evet biliyorum" dedim saçlarımı savurarak
"Ukala"
"Diyene bak. Bay ben mükemmel"
"Bay mükemmel?"
"Okulda ki kızların sana taktığı isim" sırıtarak üzerime eğildi.
"Başka ne diyorlar"
"Beni kullanıyorsun. Sarhoş halimden yararlanıyorsun. Egonu tatmin ediyorsun" dedim acıklı acıklı.
"Tek bardak içtin" elini yanağımda gezdirirken hayran hayran onu süzdüm.
"Ben çabuk kendimi kaybederim"
"Bir bardak daha istersin o zaman?" dedi sinsi sinsi sırıtarak gözlerime bakmak yerine ileriye bakıyordu.
"Hadi ama benimle ilgilen" diyerek nereye baktığını bulmak için arkamı döndüm. Bir an göz göze geldik. Sonra hazar içkisini püskürterek ayağa fırladı. 1-2-3 adımlarını saymayı bırakıp başıma gelecekleri düşündüm.
"Mihri! Senin ne isin var burada"
"Ha -ha -hazar" bahane bulmaya çalıştım. Yalan söylemeye... Uyuyordu hay salak kafam. Hazar'in böyle özel güçleri var. Mihri yasak bir şey yapıyor onu bulayım da kafasını patlatayım adı altında.
"Seni bu it mi getirdi buraya!" Diye bağırdı. Mert'in yakasına yapıştı.
"Çek pis ellerini üstümden." Hazar Mert'i ileriye itti.
"Hazar lütfen sakin ol onun bir suçu yok"
"Nasıl suçu yok Mihri? Senin böyle yerlere gelmen yasaktı hatırlatırım yoksa sözlerini tutmuyor muydun!"
derken yüzüne gelen yumrukla ilgisi dağıldı.
"Mert dur!" Diye bağırdım. Hazar Mert'i altına alarak yumruklamaya başladı. Kesin hapsane bunun sonu. Allahım.!
"Hazar nolur yapma" diye bağırdım. Her zaman ki gibi beni takmadı bile.
Görevliler gelip onları yaka paça dışarı atarken peşlerinden gittim. Mert ortalıktan kaybolmuştu. Çantamdan peçete alıp hazar'a yaklaştım
"Dudağın kanıyor" dedim sessizce. Tam silecekken bana çıkışmaya başladı.
"Senin burada olmaman lazımdı , özellikle yanında bu it varken!"
"Daha öncede kavga etmiştik hatırlasana! Bıktım artık seni korumaktan bir kerede akıllanmayacak mısın kızım sen." içindekini kustuktan sonra hızlı hızlı yürümeye başladı. Bir an duraksadım. Mert ve hazar kavga mı etmişti! Beyin error.
Hızla yetişip kolunu tuttum
"Hazar.." Beni geriye doğru itti. Gözlerinden suçlusun suçlusun suçlu bakışı geçiyordu. Bu demektir ki kendini en az 10 dakika sonra başka bir kavgaya atacak.
"Hemen eve gidiyorsun yoksa senin için iyi olmayacak." Buzu andıran ses tonu ile irkildim.
"Hazar..." İtirazımı duymamış olacak ki arkasını dönüp yürümeye devam etti. Sessizce hıçkırığımda ağladığımı fark ettim. Etrafıma bakımdım. Bomboş ıssız sokakta beni bütün suçlarımla bırakıp gitmişti.
"Benim suçum yok" diye bağırdım boş sokağa. "Bilmiyordum" beni dinlemeyecekti. Uzun bir süre.
"Mert'le kavgalı olduğunu bilmiyordum" diyerek yere çöktüm. Saatlerce kıpırdamadan orada ağladım.
Hep böyle olurdu. Hazar bana kızardi. Ama küsmez arkasını dönüp gitmez bıktım demezdi. Hazar benden bıkmazdı.
-şımarık bir cocuk gibisin sana bu kadar katlandığına dua et...
"Kes sesini" diye soludum iç sesime. "Ben şımarık falan değilim."
Ayağa kalkarak gözlerimi sildim. Şimdi bir çocuğun önüne geçip öcü desem travma geçirirdi. Buna emindim.
Eve sessizce yürürken Hazar'ın sözleri tek tek beynimde yankılandı. Bu zamana kadar ona hep bela olmuştum. Hiç bir zaman yararım dokunmamıştı. Kim bilir kaç kere dayak yemişti. Elimi kalbime götürüp bastırdım.
"Ya benden vazgeçerse..." Diye fısıldadım geceye doğru. "Onsuz ne yaparım"
Çalan telefonumla ne yapacağımı şaşırdım. Eğer hazar'sa... Ne diyecektim.
"Efendim" dedim kim olduğuna bakmadan
"Beni barda unuttun" dedi ablam oflayarak "hazar gelmiş"
"Evet Mert'le kavga ettiler"
"Niye!" Diye cırladı. Sakin be kızım kulak bu.
"Bilmiyorum açıkcası."
"Beni alsana" etrafıma bakımdım.
"Bekle nerde olduğumu bilmiyorum"
"Ne demek o"
"Ben eve gidiyordum abla... Burası neresi" diyerek etrafımda döndüm.
"Sakın başına bir şey gelmesin" diye tembih etti. Kuş beyinli bu kız. Özellikle yaratmış Allah bunu.
"Söylerim gelmez"
"Etrafında ne var"
"Ağaç. Ev"
"Çok güzel seni buldum zaten beyinsiz . Hazar'ı ara"
"Yapamam"
"Niye özürlü müsün"
"Bana küs"
"Başına birşey gelmesine izin verecek değil ya ara"
"Aramayacağım. Bir yerde oturur sabahlarım" telefonun kapanmasıyla kendi kendime dua ettim. Saat daha 2'ydı. Güneş doğana kadar 4 saat vardı. Benim etrafımı görüp yolumu bulmam için...
Kaç bölümdür kendimi tanıtmaya useniyorum arkdslr.Her neyse ben Eren bildiğiniz gibi, Ceren hikaye yazma fikrini sundugunda egleniriz diye kabul etmiştim.Fakat su an bolum yaziyim diyr Cerenden nerdeyse her gün düzenli dayak yiyorum yani.Öyle işte arkadaslar, umarim okurken eglenirsiniz hosunuza gitmesi dilegiyle.Bbbb
YOU ARE READING
Güneşin Öteki Tarafı
JugendliteraturBirbirinize mecbursunuz siz. Asla kopamazsınız.Ölümüne bağlı arkadaslarsınız.