Bölüm 2: (Mihri'nin ağzından)
"O nerede...!" diye bağırdım çocukların dağılmış hallerine bakarak.
"Odasında" diyerek işaret etti Berk. Odaya girdiğimde beyefendi iki seksen yatakta yayılmış rahatsız bir şekilde uyuyordu. Biraz daha yaklaşarak yüzünde hasar tespiti yaptım.
"İyi olmuş" dedim sinirle banyoya gidip ilk yardım malzemelerini alarak "bir gün kavga etmekten falan ölecek geri zekalı. Hayır dövemiyorsun kıyak kafayla bırak" pamuğu yüzüne bastırdığımda hafif bir şekilde inledi.
"Dokunmasana ya acıyor"
"Yine ne haltlar yedin sen!"
"Ahhh...! Acıyor" acısın acısın oh olsun . Sen bir daha kavga eder misin!
"Anlaşıldı sen yine kavga ettin" dedim alayla. Eğer canı yanmasaydı alay ettiğimi anlardı.
"Ee anlatmayacaksın herhalde"
"Kendime gelseydim önce" kız tribi bakışını attıktan sonra devam etti "su getirsene"
"Öküz seni. Getiriyorum" kalkıp mutfağın yolunu tuttum. Küçük odada Burak'a pansuman yapan Melisa'yi gördüm.
"Ben sana daha ne diyeyim Burak"
"Seni seviyorum de"
"Sen git dayak ye... Bende sana ilan-ı aşk edeyim"
"Aynen öyle" diyerek melisa'nin dudaklarına eğildi. Öksürerek onları durdurdum
"Hadi o bir salak. Sen niye o kadar içtin"
"Arada dağıtıyoruz sonra sizde bizi dağıtıyorsunuz. Can dayanmaz"
"Siz daha durun şu yaralar geçsin. Ben iyi dağıtacağım sizi"
Odaya girip Hazar'a bardağı uzattım. O tek dikişte bardağı bitirirken açıklama istediğimi belirtmek icin ayağımı yere vurdum.
"Sarhoştum en son sonrasını fazla hatırlamıyorum zaten"
"Tahmin ettiğim gibi."
"İyisinden dayak yedik , çok hoş olmadı.Başım çok ağrıyor."
"Yat hadi" dedim sert tavrımı kenara bırakarak. Elimi uzatarak onu doğrulttum. "Bekle"
Dolabı açıp bir t-shirt alıp karşısına geçtim. Üzerinde ki kan lekeli t-shirtü çıkartarak kollarını bana kaldırdı.
"Çocuk gibisin Hazar" omuz silkti. Yatağa girmesine izin verip üzerini örttüm.
Eğer Hazar olmasaydı şu havalı gerizekalı tiplerden olabilirdim. Ama o benim güçlü yanımdı. Akıllı adaletli. Sevimli. Hazar benim hiç sahip olmadığım ailemdi. Yaşadığım yalan dünyada tek gercegim...
Hazar uyuyunca oturduğum yerden kalkıp mutfağa girdim.
"İyi mi?" dedi melisa
"Güzel dayak yemişler"
"Bencede. Gidecek misin?"
"Bekliyorlar..." Hazar'in yemesi icin bir seyler hazırlayıp odasına çıkarttım ve masanın üzerine koydum.
"Efendim baba?"
"Nerdesin..."
"Ben... Geliyorum dışarıdaydım"
"Seni bekliyoruz"
"Yarım saatten evdeyim"
"Acele et"
"Pekala" telefonumu kapatarak hareketsiz yatan hazar'a baktım.
Çantamı alıp odadan çıktım ve melisaya çıktığımı haber verdim.
Hızlıca eve yürürken koluma giren biriyle irkildim.
"Korkmana gerek yok benim"
"Dayak yiyecektin" dedim kıkırdayarak
"Fark ettim" mavi gözlerini kısarak kahkaha attı "nereye?"
"Eve gidiyorum ailecek iş yemeğine gidiyoruz"
"Benim ailemle" dediğinde içimi bir sevinç kapladı.
"Ciddi misin" ellerini saçlarının arasında gezdirdi.
"Saka yapıyor gibi miyim?"
"Hayır"
"Buna sevindim. Tek başıma o yemeklerde süs bebeği gibi oturuyorum"
"Benim odamda sus bebeği olmanı isterdim" dediğinde omzuna vurdum
"Aksam görüşürüz"
"Bekleyeceğim" bahçe kapısından girerken dönüp ona gülümsedim
"Abla baba ben geldim"
"Elbiseni astım güzelim"
"Pekala" yukarı çıkarak önce banyo yapıp saçlarımı sardım. Elbisemi giyip makyajımı yaptım.
"Kızım daha hazır değil misin sen?"
"Yok hazırım da rol yapıyorum gel şunları aç" diye çemkirdim ablama.
O saçlarımı açarken beni nasıl kabullendiğini bir kere bile evlâtlık olduğumu yüzüme vurmamasını düşündüm. Onun olan herşeyin benim de olmasını kıskanmamasını...
"Ee neredeydin?"
"Hazar'in yanına gittim"
"İyi mi" dedi endişeyle. Ablamın hazar'a olan merakı almış başını tek başına halay çekiyordu.
"Evet evet. Sadece dayak yemiş "
"Dayak mı yemiş" kafamı salladım.
"Göz çevresi morarmış... Dudağı falan patlamış klasik hazar kavgası"
"Uslanmayacak mı bu"
"Bunu en son sorduğumda beni takmamıştı. Ve hayır o uslanmaz"
Biz küçükkende böyleydi. Hazar yurtta oğlanlarla kavga eder bir de bakıcıdan dayak yerdi. Gece herkes uyuyunca ona gizli gizli yemek götürüp ağlamamasi icin sarılırdım .
Tek fark artık ağlamamasıydı. O benim kadar şanslı değildi. Onu kimse istememişti. Beni evlat edinen aileye (aileme) yalvarmıştım. Onu almaya gittikleri gün babam onun bir serseri olduğunu söylemişti. Kavga edecek günü bulmuştu salak.
"Neden kavga etmiş"
"Hatırlamıyor" dedim dalgın dalgın. "Yemeği Günsorlarla yiyecekmişiz"
"Yakışıklı seninle yaşıt bir oğulları var"
"Mert" dedim hayranlıkla
"Birileri tanışıyor mu ne"
....
Yemekten sonra Mert ailemizi ikna ederek bizi bir bara götürdü. Hazar görse beynimi duvara vura vura parçalardı.
"İyi misin?" Diyerek elimi tuttu Mertx
"Evet ... Ben sadece şekerim düştü sanırım"
"Sana içecek bir şeyler alalım"
"Pekala" o beni bara sürüklerken etrafa baktım.
"Bu" diyerek renkli sıvıyı önüme itti "sana iyi gelir"
YOU ARE READING
Güneşin Öteki Tarafı
Fiksi RemajaBirbirinize mecbursunuz siz. Asla kopamazsınız.Ölümüne bağlı arkadaslarsınız.