"Elizabeth'ten önce sınıfa gitmeliyim..." diye mırıldandım sırıtarak.
"Bu derse girmeyebilirsin..." diye fısıldadı ve tekrar dudaklarımızı birleştirdi.
Onu geri ittim ve sırıttım.
O bazen fazla arsız olabiliyordu.
"Uyarı alacağım Mike."
Dudağıma küçük öpücükler kondurup geri çekildi ve sorarca "Çıkışta burada?" diyip göz kırptı.
"Zamanım yok. Eve gitmeliyim." dedim önünden geçip kütüphane deposunun çıkış kapısına yönelirken.
"Hadi ama!" dedi Mike arkamdan sitem ederce.
"Richard önemli bir şey söyleyecekmiş. Bugün evde olmalıyım." dedim ve kapıyı açıp "Benden sonra çık. Bay Jhon'un kameralarına yakalanmasak ikimiz içinde iyi olur." diye ekleyerek hızla dudağına küçük bir öpücük kondurup tozlu kitaplarla dolu karanlık depodan çıktım.
Kapıyı kapatıp üstüme çeki düzen verirken çevrede göz gezdirdim. Tehlike olmadığını sezdiğimde kitaplarabakaninektopluluğunun arasından umursamazca geçerek kütüphanenin çıkış kapısına yöneldim.
Neredeyse sürekli bu kaçamakları tekrar ettiğimiz için bu riskli işlere alışmış sayılırdım. Ve eğer biraz dikkatli olursanız herşey fazla kolay oluyordu.
Koridora çıkıp adımlarımı hızlandırarak merdivenlere yöneldiğimde siyah şortumun cebinden telefonumu çıkardım ve ekran kilidini açıp saate baktım: 15.03.
Teşekkürler Mike. (!)
Koşar adımlarla merdiven basamaklarını indikten hemen sonra koridorun sonundaki dolabıma yöneldim. Dolabımı açarken tabii ki zihnimden geçen lanetlere ve küfürlere engel olmaya çalışmıyordum.
Edebiyat kitabımı çıkardım ve dolabımın kapağını istemsizce sertb kapattım. Çıkan ses nedeniyle istemsizce yüzümü buruşturarak dolabımın 2 adım ilerisindeki kapının önüne geldiğimde içimden bir küfür sıraladım.
Bayan Elizabeth derse Mike ile sevişme süremizi göz önünde bulundurarak biraz daha geç girse ne kaybederdi ha?
Ah. Tamam tamam.
Kapıyı tıklattım ve yavaşça açıp içeri bir adım attım.
"Üzgünüm." dedim Elizabeth'in gözlerine bakarak.
Gözlük çerçevesini özen ile tuttu ve her zamanki gibi aşağı indirip göz ucu ile beni süzdü.
"Bir daha olursa-"
"Peki." dedim sözünü bölüp umursamazca.
Bunu yapmamalıydım ama karşımda duran aptal kadından gerçekten hiç hoşlanmıyordum.
Derin bir nefes alarak gözlerini masanın üstündeki kağıtlara kaydırdı ve "Geç yerine." dedi sinirle.
Ona dil çıkardığımda sınıfta gülme seslerinden oluşan bir uğultu çıkmıştı. Elizabeth önce sınıfa ardından da bana bakınca anlamamışça kaşlarımı kaldırıp omuz silktim ve en arkadaki sırama yöneldim. Sıramda oturan çocuğu fark ettiğimde yüzümü buruşturdum. Onu daha önce bu okulda hiç görmemiştim. Yeni olmalıydı.
Kimdi bu aptal?
"Burası benim yerim." dedim ifadesizce.
Yüzüme bakıp beni yavaşça süzdü ve omuz silkti.
"Sana diyorum." dedim ciddi bir şekilde.
Yeşil gözlerinin önüne düşen bukleyi geri itti ve tekrar gözlerime baktı.
"Artık benim." dedi sırıtarak.
Tek kaşımı kaldırarak anlamamışça ona baktım.
Sanırım sınıfımıza özgüven patlaması yaşayan yeni bir çocuk dahil olmuştu.
Ah, ne iyi.
"Problem ne?"
Elizabeth'in sesi duyulduğunda "Çok sahiplenici bir arkadaş." dedi yeni çocuk sırıtarak.
Elizabeth'e bakarak "Yerime oturmuş." dedim.
Elizabeth gözlerini devirdi ve ''Konuyu uzatma. Şu sıraya otur." dedi benim sıramın yanındaki boş sırayı gösterirken.
"Ama-" diye itiraz ederken sözümü kesti ve "Çabuk ol!" dedi ciddi bir şekilde.
Tanrım.
Derin bir nefes aldım ve "Tanışmamız hiç de iyi olmadı yeni çocuk." dedim.
Ukalaca sırıttı ve "Harry Edward Styles." dedi.
"Nanci Butcher."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAD GIRL (Harry Styles Fanficton)
FanfictionHayatının çıkmaz yoluna 18 yaşında girmeyi nasıl hayal edebilirdi ki?