“Hey ezik! Sen hala bu okulda mısın?”
“Onunla yanı okula gidiyor olmak, çok aşağılayıcı.”
“Dikkat et de gözlüklerin kırılmasın.”
“Biyoloji ödevimi umarım yapmışsındır. Yoksa başına gelecekler için üzülmeye başlayabilirsin.”
Duyabildiklerim sadece bunlardı. Kulaklarımı tıkayıp kendimi tuvalete atmasaydım daha kim bilir neler duyacaktım.
Sadece bir aydır bulunduğum bu okulda herkesin alay ettiği bir tip haline gelmeyi çoktan başarmıştım. Etrafımda güzel kızlar ve yakışıklı erkekler doluydu. Sizin de bildiğiniz gibi dış güzelliği olan ve bunun farkında olan çoğu insan egoist oluyor,hele bir de zenginlerse.
Gözümden akan yaşı sildim. Toparlanmam lazımdı. Şu an tek istediğim kimsenin bana hakaret edişini duymadan, daha da önemlisi eğlenmek için benimle uğraşmadan koridordan geçip sınıfa girmekti. Saatime baktım. 7.58
Tam vakti. Saat sekizde derse giriyorduk. Eğer şimdi yola çıkarsam, başıma kötü bir şey gelmezse, Bay McCanney'den sadece beş saniye önce sınıfa girebilecektim Bu da sınıfta en az hakarete uğrama sürem anlamına geliyordu.
Evet, resmen saniyelere kadar hesaplıyordum. Fallon lisesinde olmak bana bunu mecbur kılıyordu. Okulun eziği bendim ve herkes benimle uğraşmak için can atıyordu. Tuvalette, umarım kapıda kimse yoktur, lütfen olmasın,lütfen biri beni buraya girerken görmüş olmasın diye dua ederken kapının koluna yavaşça asıldım.
Kapıyı aralayıp kafamı dışarı çıkartmıştım ki yüzümden başlayıp boynumdan aşağıya doğru ilerleyen bir sıvıyı hissettim. Tabii ya, bir ezik hiç başıboş bırakılır mıydı?
“Seni yüzsüz, hala bu okulda nasıl durabiliyorsun? Yüzlerce zengin insanın arasındaki tek burslu olmak seni yeterince alçak yapıyor zaten,yüzsüzlüğünle bunu taçlandırmana gerek yok.” Dikkat, dikkat! Okulun en popüler kızı konuşuyordu,Marcie Floyd.
Onlara bırakmaları için yalvarmaktan başka çarem yoktu. Yalvarmaktan nefret ediyordum, bu okula gelmeden önce en son babamın tabutunun üstüne babama geri dönmesi için yalvardım, sadece bu kadar. Ama babama bir söz verip bu okulu kazanmam gerekti. Yoksa bu lanet okulda bir gün daha çekemezdim.
Ağzımdan tek bir ses bile çıkaramamıştım. Asla onlara cevap vermemiş , hep beni ezmelerine izin vermiştim. Dişlerimle yanaklarımı ısırarak beni rezil etmelerine izin verdim. Ağzımda kan tadı alana kadar yanağımı ısırmaya devam etmiştim. Ağlamamı ancak bu şekilde durdurabiliyordum.
Sessizce günlerce uğraşarak yaptığım Kimya ödevimi alıp boyamalarını izledim. Kimya ödevimden sonra sıra ucuz ama babamın hediyesi çantamdaki diğer eşyalara gelmişti. Hepsini teker teker yırttılar.
Yeterince eğlendiklerinden emin olduktan sonra “Eğer okulu bırakmazsan, bu her gün başına gelecek. Küçük ezik.”
Marcie Floyd pembe elbisesinin içinde kıvırtarak ilerlerken yanında grubunun tamamlayıcısı olan iki kız vardı; Vanessa ve Lily. Bu okulda benimle en çok uğraşan grup onların grubuydu. Arkalarından onları izlerken çaresizce yerde duran üstüne pembe mavi çizikler olan gözlüğümü elime aldım. Kuruyan boyalara elimi sürttüm. Aslında bakarsanız fena da olmamıştı. Bir anlık yüzüme renklerden yansıyan bir gülümseme yerleşti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EMMA
Teen FictionEmma okulda burslu olduğu için dışlanan, amacı babasının tek isteğini yerine getirmek olan bir genç kızdır. Bu kız gün gelip kütüphanede favori kitabının arasına sıkıştırdığı notla tüm yaşamının değişeceğini nasıl bilebilir?