♣️22♣️

410 35 13
                                    

Merhaba☺️☺️

Uzun bir aradan sonra bölüm geldi.

Güzel yorumlarınız olmadan yazasım gelmiyor ne diyeyim. Lütfen yorumsuz bırakmayın.

Vücudum tamamen bağımsızlığını ilan etmişti. Beynim durmuştu, şu an öne doğru attığım adımların sahibi ben değilmişim gibiydi. Ayaklarım doğruca Martin ve Keith'in bulunduğu yere doğru yol alıyordu.

Keith.

Onu karşımda görmek çok, çok garip bir duyguydu. Bende ağlama hissi bile uyandırıyor diyebilirim. Her zaman için içimde Keith'e karşı beslediğim bir merhamet vardı. Bu ağlama hissi de sanırım oradan geliyordu.

Hiçbir şey söyleyemiyordum çünkü söyleyebilecek gücüm kalmamıştı. Keith gerçekten büyümüştü ancak gözlerinde hala o, "Tuttum seni Em." diyen çocuğu görebiliyordum.

Tully kolumu çekip, "Bir saniye," dedi. "Bir saniye bu yakışıklı da kim?"

Gözlerimi devirdim. Tanımamıştı. Nasıl tanıyabilirdi ki zaten?

"Keith.." diye fısıldadım. Sesim zar zor çıkmıştı.

"Keith...Keith.." kelimenin beyninde bir sima bulması bana bir ömür uzunluğunda gelmişti. Sonunda, "Yok artık, değil değil mi?" diye durdu.

"O..."

"Vay be, ne kadar da büyümüş."

Tully çoktan bacaklarını harekete geçirmiş, Keith'e hoşgeldin diyebilmek için yanlarına gitmişti. Tully için her şey böyle yüzeyseldi işte. Olur ve biter, duygusal anlamlarına çok takılmazdı.

Ayaklarım beni onların yanına ulaştırdığında gözlerimi yerden ayırıp Keith'in suratına çevirdim.

"Merhaba Emma." dedi. Değişen tek şey sesi olmalıydı. Hatırladığımdan çok farklıydı.

"Merhaba Keith."

Elini sıktım. Elleri sıcaktı.

Martin boğazını temizleyerek konuşmaya başladı.

"Evet, hoş geldin merasimi sona erdiyse... Millet bu Keith. Bundan böyle bizim okulumuzda olacak."

"Bizim okulda mı? Sadece ziyarete geldi sanıyordum." Bunu söylediğim anda ellerimi ağzıma kapadım. Sözcükleri ağzıma geri tıkmak isterdim. İnsan böyle şeyleri ortalık yerde söyler miydi?

Keith alaycı bir ses tonuyla,

"Hiçbirimiz burada bir seneden fazla kalmayacağız unuttun mu Emma? Son sınıftayız. Bana uzun süre katlanman gerekmeyecek."

Ellerimle oynamaya başlayarak, mırıldandım, "Şey öyle demek istemedim ben.."

Elini önemli değil dercesine omzuma koydu. Bu biraz beni şaşırtmıştı ancak hala eskisi gibi yakın olabileceğimizi de düşündürmüştü.

Zilin sesini duyduğumuzda herkes dersinin olduğu sınıfa doğru yola koyuldu. Tarih sınıfına doğru ilerledim. Yerime oturdum. Cam kenarı, her zamanki gibi. Okula başladığımdan beri burası benim için bir numaralı yerdi. Dersten sıkıldıkça gökyüzünü izlerdim. Yakalanmamak için de değişik teknikler geliştirmiştim. Belki de okul bu işe yarıyordu, bazı şeyleri gizli saklı yapabilmek için teknikler geliştirmeye. Başka bir işe yaradığını düşünmek zordu.

Tarih dersinden hep nefret etmiştim. Bu yüzden öğretmenimin adını ezberlemeye tenezzül bile etmemiştim. Böyle söyleyince çok burnu havadaymışım gibi görülebilirdi. Ne kadar sevmesem de öğretmenime karşı saygım vardı elbette. Her neyse, adını bilmedğim öğretmenimi beklerken yine gökyüzünü seyrediyordum.

EMMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin