♣️6♣️

988 66 15
                                    

Gözlerimi bir hastane odasında açtım. Aslında çok hasta olan bir insan değildim, hastaneye en son gelişim babamın kazasına denk gelen süreçteydi. O zaman da hastaneden ayrılmamıştım uzunca bir süre.

Kafamı sağ tarafa çevirerek etrafıma baktım. Annem başını yatağımın kenarına koymuş uyukluyordu. Üstümdeki örtüyü kaldırıp bacaklarıma bakma cesareti gösteremiyordum. Karşım çıkacak manzara beni ürkütüyordu. Hala bacaklarımda yanma hissi vardı. Beyaz örtüyü yavaşça kaldırdığımda çiziklerle ve kanlarla dolu bacağımın yerini beyaz bandajların aldığını gördüm.
Annem yerinde huzursuzca kıpırdandıktan sonra gözlerini açtı. Uyandığımı görünce hafif bir heyecan dalgasına kapılarak bana uzunca bir süre sarıldı. Bıraktığında,
"Sanırım bacaklarımın acısı seni tatmin etmedi, kollarımı kırarak acımı arttırmak istiyorsun."

Bu onu gülümsermişti, o gülünce istemsiz olarak ben de gülüyordum.

"Nasıl hissediyorsun?"

"Belimden aşağısını saymazsak süperim."

Bir an yüzü kaskatı kesildi ve fısıldadı,
"Bunu sana onlar mı yaptı Em?"

Annemin yüzüne uzunca bir süre baktıktan sonra,
"Ah, hayır. Doğrusunu söylemek gerekirse, kayboldum. Nereye gittiğimi bile hatırlamıyorum. Sonra bilirsin işte düştüm , yuvarlandım. Şimdi de bu haldeyim."

Onları neden koruduğum hakkında hiçbir fikrim yoktu. Vicdanımın sesine kulak vermiş onlardan şikayetçi olmak istememiştim. Şikayet etmemem onlardan korktuğum anlamına gelmiyordu.

"Doktor, uyandığında çıkabileceğimizi söyledi."

"Yaralarım o kadar kötü durumda değil miymiş? O taşın kemiğime kadar battığını hissetmiştim."

"Sadece bir tanesi dikiş atılacak kadar kötüydü, diğerleri o kadar derin değilmiş ama çok fazla kanamışlar. Bu panik yapmana sebep oldu herhalde."

"Sanırım." Sırtımı dayadığım duvardan yavaşça kaydım ve yatağın içine girdim. Bir anda üşümüştüm. Yorganı boğazıma kadar çektim. Dışarıda yağmur yağıyordu. Cama düşen damlaları izledim.

Küçükken babamla damlaları yarıştırırdık. Ben hep hangisi hızlıysa onu tutardım. Çoğunlukla başta hızlı olan sonradan yavaşlardı. Diğeri hızlanır ve o damlayı geçerdi. Ben hep kaybederdim.

Ben düşüncelere dalmışken annem odadan çıkmıştı. Gittiğini yeni farkederek, yatağımdan çıktım. Yapmam gereken bir iş vardı. Kütüphaneye gidecektim. Bakalım küçük oyuncumuz bana yeni bir not bırakmış mıydı?

Hastane kıyafetlerimden kurtulup, annemin benim için evden getirdiği giysileri geçirdim üstüme. Bol bir eşofman giymiştim. Bandajlarıma değip canımı yakmaması için bunu getirmişti annem. Dünyada beni düşünen tek insan diye iç geçirdim.

Annem dışarıda beni bekliyordu. Yanına gidip kütüphaneye uğrayacağımı söyledim.

"Bu halde bile kütüphane mi düşünüyorsun Em? Delirdin mi?"

"Bir saate gelirim." diyip yanağından öptüm.

Yağmur hızını arttırmıştı. Damlalar yanağıma geliyor ve boynuma doğru süzülüyordu. Islanmayı seviyordum. Tenime değen su hep beni temizlerdi. Hem ruhen hem de bedenen.

Birden gök gürültüsü gelince yerimde zıpladım. Üstü kapalı bir yerde beklemeye koyuldum.

Biraz sonra yanıma bir çocuk geldi. Burnu kalkıktı ve çok sevimli gözüküyordu. Elleri ceplerindeydi ve komik bir surat ifadesi vardı. İstemsizce gülümsedim.

EMMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin