final için tam olarak kaçıncı bölüm aklımda bir fikir oluşmaya başladı. En fazla yirmi bölüm civarı daha devam eder ve sonra final yaparım diye düşünüyorum. iyi okumalar ☺️
BÖLÜM 20
Nasıl da unutabilmiştim. Martin ile Tully'nin birbirini eskiden tanıdığı nasıl da aklımdan çıkardı?
Biz neredeyse beraber büyümüştük. Tully, Martin ve benim olduğun arkadaş grubunu nasıl unuturdum ki?
İçimden Martin neden çevremdeki herkesi tanımak zorunda diyerek iç geçirdim. Daha sonra bu konuşmayı fırsat bilerek Martin'e,
"Tully'yi hatırlıyorsun değil mi?" diye sordum. Bir yandan da Marcie'nin kıkançlık dolu bakışlarına sinsi sinsi gülüyordum.
"Nasıl unutabilirim ki? Yıllarımızı beraber geçirdik."
Birbirlerini kucakladıktan sonra biz Tully'yle farklı yönlere, Marcie ve Martin de farklı yönlere gitti. Okuldaki çoğu kişinin Tully'yi süzdüğünü görebiliyordum.
Tully'ye okulu gezdirmeye başladım. O kadar çok yer vardı ki bazen ben bile karıştırabiliyordum. Önemli bir okul olmanın dezavantajı da buydu. Sosyal görünmek için olur olmadık her şeyin odasını yapıyorlardı.
Biz gezmeye devam ederken Tully bana sorular soruyordu.
"Martin de buradaymış demek. Kız arkadaşı mıydı yanındaki?"
Gözlerimi devirerek, "Hayır sadece kıçından ayrılmayan bir süs köpeği." dedim. Bunu kısık sesle söylemiştim ki anlamadığını belirten bir ses çıkardı. "Hah, evet aynen öyle sevgilisi."
Saatime baktığımda derse beş dakika olduğunu ve bizim derslerimizin olduğu sınıflara bir hayli uzakta olduğumuzu fark ettim. Tully'nin ders seçimi çoktan yapılmıştı. Hem de onun bir fikri olmadan, babası tarafından. Elinde sadece küçük bir kağıda yazılı bir program vardı. Sınıfların nerede olacağını, öğretmenleri bile tanımıyordu.
Elindeki küçük kağıdı alarak sınıfına baktım. Kimya dersine girmesi gerekiyordu. Benim de İngilizce. Neyse ki sınıflarımız yakındı ben de bu kısa süre içerisinde hem kendi dersime yetişebilir hem de ona sınıfını gösterebilirdim.
Birlikte sınıfımızın bulunduğu kata doğru ilerlemeye başladık. Sınıfının önüne geldiğimizde içeriden Ben'in bize doğru baktığını gördüm. Küçük bir gülümseme göndererek Tully'yle konuşmaya devam ettim.
"Ders bitişinde kapının önünden ayrılma tamam mı? Burada buluşup diğer dersinin olduğu sınıfa gidebiliriz."
Tully yanaklarını şişirerek,
"Tamam Em. Çocuk değilim, bir kez göstermen yeterli. Görüşürüz."
Kendimi anne gibi hissediyordum. Okulunun ilk günü onu uğurlayan bir anne gibi. Birbirimize sarılıyorduk ki Ben yanımıza geldi.
"Emma görmeyeli nasılsın? Yanındaki bu güzel bayan da kim?"
Bir sen eksiktin diyerek iç çektim. "Çok eski bir arkadaşım. Artık bu okula gelecek."
Ben kafasını çevirip Tully'ye baktı. Tully'nin surat ifadesi bu o çocuk mu diye bağırıyordu sanki. Ben de unutmuşum gibi kafamı sallayarak onları birbirleriyle tanıştırdım.
"Pardon. Bu Tully, bu da aynen tahmin ettiğin kişi Ben."
Birbirleriyle el sıkıştıktan sonra hepimiz sınıflarımıza gittik. İçimde bir huzursuzluk vardı. Ne yapsam geçemeyecek türden bir huzursuzluk..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EMMA
Teen FictionEmma okulda burslu olduğu için dışlanan, amacı babasının tek isteğini yerine getirmek olan bir genç kızdır. Bu kız gün gelip kütüphanede favori kitabının arasına sıkıştırdığı notla tüm yaşamının değişeceğini nasıl bilebilir?