♣️8♣️

784 55 10
                                    

Kapıda uzun bir süre bakıştıktan sonra misafirlerimiz sonunda içeri girdiler.
Martin'in suratında ben seni nereden tanıyorum? der gibi bir ifade vardı. Hep birlikte masaya oturduğumuzda annem ve Martin'in annesi konuşmaya başladı. Martin'in de benim gibi babası yoktu. Ama o babasını daha doğmadan önce kaybetmişti. Belki de babamla vakit geçirirken yanımıza gelip dikilmesinin sebebi buydu. Kıskançlık.
Bir süre sadece tabağımla ilgilendikten sonra kafamı kaldırdım. Martin'in düşünceli gözlerle beni izlediğini görmemle kafamı yeniden eğmem bir oldu.
Yemekten önceki düşüncem aklıma gelince nedensizce güldüm. O çocuğu elde edeceğim! Tully'ye ve anneme gününü göstereceğim.

Sanırım sesli gülmüştüm. Annemler "Senin sorunun ne?" dermişçesine bana bakıyorlardı. Bu gibi durumlar başıma çok gelirdi. Aklıma oldukça komik bir olay gelir, fakat sesli gülerim. Olay böyle olunca da çevremdekiler ne olduğunu anlayamaz tabii.

Yemeğimizi bitirdikten sonra hep beraber oturup sohbet etmek amacıyla salona gittik. Martin hala gözlerini suratımdan ayırmıyordu. Hala ürkünç yanını insanlara göstermeye bayılıyordu anlaşılan. Bir anda oturduğu koltuktan hareketlendi ve ağzını açtı,

"Elbiseni çok beğendim Emma."

Kafamı kaldırınca bana doğru sırıttığını gördüm.

Yutkunarak gülümsedim. "Teşekkürler."

Annem yanımda oturduğu koltuktan bana yan bir bakış gönderdi. Bunun anlamı "Seninle ilgileniyor." bakışıydı. Aslında bakarsanız Martin hiç fena sayılmazdı. Ama benim gözümde sevgili potansiyeline sahip olan ve dost potansiyeline sahip olan iki erkek türü vardı. Martin kesinlikle ikinci gruba dahil olacak tipte bir çocuktu. Sohbete girme düşüncesiye, aslında Tully ve anneme karşı verdiğim savaşı kazanmak üzere olduğumu belirtmek amacıyla, Martin'e çok merak ettiğim bir soruyu sordum.

"Kitap okur musun Martin?"

"Evet hem de çok. Geçenki karşılamamızda kitapçıdan çıkmıştım."

Annem bu cevap üzerine tek kaşını kaldırarak ikimize baktı.
"Görüştüğünüzden haberim yoktu."

Kafamı hızla sağa sola doğru sallayıp yutkunamadan konuştum,
"Görüşmüyoruz, asla görüşmedik. Sadece yolda birbirimizi gördük, değil mi Martin?"

Martin ise sırıtmaktan başka bir şey yapmadı. Annem de ben cevabımı aldım der gibi keyifle başını salladı.

Bu çocuğun sorunu neydi? Cidden ne yapmaya çalışıyordu?

Hızlıca yerimden kalkarken,
"Müsaadenizle." dedim. Banyoya gitmem sessiz bir ortamda neler olabileceğini kafamda tartmam gerekiyordu. Not arkadaşımın Martin olma ihtimali birden fırlamıştı. Bir kere çok uyuz hareketleri vardı ve sanki... sanki benim hakkımda birçok şeyi biliyormuş gibi konuşuyordu.

Tam banyo kapısına uzanacaktım ki arkadan gelen sesle yerimde donup kaldım.

"Seni hatırladım."

"Farkettim."

"Hayır, geçenki görüşmemizden bahsetmiyorum."

"Şuna görüşme demekten vazgeçer misin? Annemin yanında neden sustun? Her şeyi yanlış anladı."

"Belki de yanlış anlamasını istemişimdir." Yanağındaki gamzeyi belli ederek gülümsedi. Sonra da devam etti,

"Küçükken, bizim çiftliğe geliyordunuz. Babanla şarkı söylediğiniz zamanları hatırlıyorum."

"O zamanlar da çok ürkünçtün, formundan bir şey kaybetmemişsin anlaşılan." diye mırıldandım.

"Efendim?"

"Diyorum ki, banyoya önce gireceksen gir ben beklerim."

"Ah, teşekkür ederim." diyerek önüme geçti. Kaba, küstah yaratık.

Hışımla odama gittim. Bu çocuğa daha fazla katlanamayacaktım. Yatağıma oturup sakinleştikten sonra aşağı inmek için hareketlendim. Merdivenlere ulaşmıştım ki arkamdan gelen birini işittim. Ah tabii ya peşimden gelmese olmazdı. Annemin kafasını karıştıracak ya.

Annem merdivenlerden beraber indiğimizi görünce mutlulukla yerinde kıpırdandı.
Yerimize oturmuştuk ki, annem söze başladı.

"Biliyor musun Em, Martin de Fallon Lisesi'ni burslu kazanmış. Gitmeye niyeti yokmuş ama geçenlerde garip bir şekilde fikrini değiştirmiş. Acaba neden?" hafif bir kıkırdamadan sonra devam etti. "Sanırım okulda tek başına takılma dönemini atlatacaksın."

Anneme seninle sonra konuşacağız anlamına gelen bir bakış attım. Martin'in annesine sevecen bir şekilde,

"İlk gün ona okulu gezdiririm, yalnız kalmaz." Tabii diğer öğrenciler bizimle uğraşmazsa diye ekleme yapmak istiyordum ama yapmadım.
Annesi memnun bir şekilde kafasını salladı. Martin'in annesi oğlunun tam tersi bir şekilde çok sevecen gözüküyordu. Belki Martin de zamanla düzelir diye iç geçirdim.

Az sonra zil çaldı. Zilin çalmasıyla direkt saate bakmam bir oldu. Çünkü hava karamıştı ve geç bir saat olmuştu. Kim bize bu saatte gelebilirdi ki?

Yerimden kalktım. Kapıya doğru yöneldim. Kapıya ulaşıp açmamla ağzımın bir karış açılması bir olmuştu. Gelen Ben Hudson'dı. Hani şu egoist Ben Hudson. Bu saatte kapımın önünde dikiliyordu.

"Sanırım senden almam gereken bir şey vardı."

Gözlerini kararlılıkla gözlerime diktiğinde, arkamdan birinin geldiğini gördüm. Martin sağ tarafıma geçmiş, Ben Hudson'a bakıyordu. Martin gelince Ben'in de gözleri ona doğru kaydı.

Martin inanamayacağım bir şekilde,
"Ben dostum nasılsın?" diye dordu. Ben'in ise bakışları daha da sertleşti.

Merhaba :D
Okuduğunuz için teşekkürler yorumlarınızı eksik etmeyin. Diğer hikayemi askıya aldığım için buna daha çok yoğunlaşacağım ve daha sık bölüm ekleyeceğim. Sizi seviyorum ☺️😍💗

EMMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin