3.1

659 58 19
                                    

*Suga'nın anlatımından*

Sabahları uyanmak ne kadar zor olsa da uyanıp aptal okul formasını giydim. Üniformayı her ne kadar giymek istemesem de grup menajerimiz Song Joon Hyung okuldaki her kurala uymamamız konusunda bizi uyarmıştı. O uyarmasaydı okulun sadece yurt kısmından çıkcağımı sanmıyordum zaten.

Daha liseye giden oda arkadaşlarım ise çoktan uyanmıştı. Bu yüzden odada tektim. Her zamanki gibi. Bu iyi bir şeydi. Çünkü hiç bir oda arkadaşımı sevmiyordum.

Uyuşuklukla çantası aldım ve okul binasına doğru yürümeye başladım. Sınıfa girip en arka sıraya çantamı attım ve sırada oturup kafamı sıraya yasladım. Hoca derse girince bu pozisyonda kalmaya devam edecektim ama bu hoca her boka bağırıyordu yani uyumak zordu. Bu yüzden kafamı kaldırdım ve pencere kenarında olmanın faydalarını kullanarak camdan dışarıya bakmaya başladım.

Herkes aynıydı. Kendini havalı sanan ergenlikten çıkmamış erkekler ve suratlarında makyaj ve kıçlarını örten bir etekle okula gelen kızlar. Okulun kapısına bakarken Jei (Sude)'nin arkadaşını gördüm. Neydi bu kızın adı ? Boo (Belinay). Diğer kızların aksine sadece önüne bakarak gülmeden ve başka insanları süzmeden geliyordu. Normalde yanında hep Jei(Sude) olurdu ama şimdi yoktu.

Için düşen hüzün ile önüme dönüp boktan bilgiler yazan tahtaya odaklandım. Her 5 dakikaya bir bağıran hoca yüzünden uyumaya da başaramıyordum zaten. Madem uyuyamıyordum bende ders dinliyormuş gibi yapardım. Bir süre sonra ders bitince öğle molası gelmişti. Bizimkilerin yanına gidip Jimin yanına oturdum. Saçma hareketler yaparak benim dikkatimi çekmeye çalışan Taehyung'a baktım. Elindeki kalemi havaya atıp tuttu ve konuştu.

"Suga Hyung bak şimdi dilimde kalem durdurcam. "Dedi. Işte bu iyiydi. Taehyung bunu kesinlikle yapamıycaktı ve ben onu aşağılayarak kendi moralimi düzeltcektim.

Önce dilini çıkardı sonra kafasını geriye yatırdı. Ardından elindeki tükenmez kalemin arka kısmını -ön kısmını koymayacak kadar zekası olması beni mutlu etmişti - diline koydu ardından onu dik tutmaya çalıştı. Ilk 1 saniye dik dursada geri düşmüştü. Ve kalemin ucu kafasına doğru düşmüş ve alnını çizmişti. Bu benim ve grubun gülmesini sağlamıştı.

"Gerizekalı" diye mırıldandım gülüşümün içinde.

"Jungkook ne oldu? Gerginsin" Jin Hyung konuşunca hepimiz dikkatimizi Jungkook'a vermiştik. Jungkook bir şey demeden elindeki telefonu bize doğru tuttu. Telefonun ekranında sevgilisi Boo (Belinay ) ile konuşmaları açıktı. Bunu isim kısmında yazan 'My sweet love' yazısından anlamıştım. Suratımı buluşturdu ve asıl okumam gereken şeye odaklandım.

'Jungkook : Günaydın sevgilim
My sweet love:Günaydın
Jungkook : Ne yapıyorsun?
My sweet love : Diğer kızlara ulaşmaya çalışıyorum
Jungkook : Ne oldu ki?
My sweet love : Bilmiyorum
Dün akşamdan beri onlara ulaşmaya çalışıyorum ama hiçbirine ulaşamadım
Jungkook : Belki telefonlarını unutmuşlardır ya da şarjları bitmiştir.
My sweet love : Hepsinin aynı anda mı?
Jungkook : Haklısın
Peki sen iyi misin ?
Yanına geleyim mi?
My sweet love : Bunu ben de isterim fakat senin de bildiğin gibi okulda birisi bizi o şekilde görürse biteriz. Senin fanların falan beni yolar. '

Konuşma içime bir şüphe uyandırmıştı. Ayrıca sabah içime düşen hüznün büyümesini ve tüm aklımı ele geçirmesini sağlamıştı. Hepimiz birbirimize bakıyorduk. Jin Hyung Jungkook'un elinden telefonu aldı ve bir şeyler yazıp Jungkook'a geri verdi. Jungkook da okuduktan sonra bize doğru tuttu telefonu. Ekranda aynı mesajlar dışında yeni atılan bir mesaj daha vardı.

' Şimdi 345 NO'lu yurt odasına gel ben de oraya geliyorum biz grupla birlikte. ' hepimiz mesajı okuyup ayağa kalktık. Her ne kadar onlarla pek yakın olmasak da arkadaştık. Bu yüzden bizimde içimize şüphe düşmüştü. 345 NO'lu oda benim odamdı. Bu odaya pek girip çıkan olmazdı -sabah dediğim gibi diğer oda arkadaşlarım liseliydi ve sabah gidip akşam geliyrlardı-. O yüzden bizi fanların yakalayamayacağı en güvenli yerlerden biriydi.

Mesajları gördüğümden beri aklımda olabilecek tüm ihtimaller gözümün önünden geçmişti ve bunların hiçbiri benim için iyi bitmiyordu. Çünkü hepsinde Jei (Sude) gidiyordu. Bu düşünce bile başımı döndürmeye yetmişti. En fazla 5 aydır tanıdığım bu kıza ne ara bu kadar bağlanmıştım ? Neyse bu aklımdaki sorulardan en önemsiziydi. Aklımı en çok kurcalayanı da onun nerede ve ne yaptığıydı. Kafamdaki sorular gittikçe artarken benim tek yaptığım tek şey umudunu kaybetmekti. O anda kalbim öyle bir ağrıdı ki istemsiz elim kalbime gitmişti. Aşırı derecede ağrıyordu. Belki de tam 5 ay önce açılan yara biraz daha derinleştiğinden olmuştu. Kalbimdeki ağrıyı geçiremesem de ağrıya alışınca elimi çektim ve etrafıma baktım.

Boo (Belinay) gelmişti. Suratında her an ağlayacakmış gibi bir ifade vardı. Ve gözleri de tüm gün ağladığını ele verecek kadar şişmişti. Jungkook vakit kaybetmeden na sarılınca o da ağlamaya başladı. Jungkook sevdiği kızın sırtını sıvazlarken surat ifadesi Boo (Belinay)'ın acısının hepsini kendisinin yüklenmek istediğini gösteriyordu. Sevdiği kızın böyle ağlamasına dayanamıyor olmalıydı. 'Keşke benim de sevdiğim kız yanımda olsa da ben de onun ağlamasına dayanamasam' diye düşündüm... Ama benim sevdiğim kız daha burda bile değildi. Benim Madam Şapşalım yanımda yoktu!

TEOGcu yazarınız geri döndü!!!

Biliyorum çoğunuz 'bu hangi hikaye la ' diye düşünce çünkü çok büyük bir ara verdim ama artık geri döndüm. 2.sezona da burdan devam etmeye karar verdim. Yepyeni fikirlerele geri döndüm. Arkadaşlar haberiniz olsun şöyle bir şey yapmaya karar verdim. Bölüm yayınlayacağım günün sabahı 1. Sezondan bir bölümü düzenleyip tekrar yayınlayacağım akşam da bölüm yayınlayacağım.

Hepiniz 2.sezona hoşgeldiniz!!!

Medya : Suga

Kuzen // Park ChanyeolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin