5.3

484 41 349
                                    

*Jungkook'un ağzından*

Boo'nun gözlerinin doluşunu izlerken bıçaklanıyormuş gibi hissediyordum. Eli titrerken elindeki telefon yavaşça yerle buluşmuştu. Bir süre sonra kendisi de yere, telefonunun yanına düşerken onu belinden kavradım. Cidden ne olmuştu bu kadar endişelenecek?

İçimi endişe kaplarken Jei için endişeleniyordum. Bu üniversiteye geldiğimde edindiğim ilk arkadaşlarımdan biriydi. Bu da beni onun için endişelenmeye sürüklüyordu. Ama şuan gözlerimin önünde ağlayan Boo benim için daha ön plandaydı şuan.

"Boo, güzelim. Sakin ol. Ağlama. " ben konuşurken beni takmayarak ağlamaya devam etti. Onu kucağıma alıp odadaki koltuklardan birine oturttum. Ona sarıldım ve başımı göğsüme gömdüm. Tüm kızlar etrafımıza doluşurken Boo göz yaşları arasında konuştu.

"Jei. O-onu, Moon Byul me-merdiven-merdivenlerden itmiş. *hıck* Şi-şimdi hastanedelermiş *hıck*. "

Kızlar daha da endişelenirken tekrar Türkiye'ye gitmeye kalkıştılar.

"Bu böyle olmayacak. Gidiyoruz Türkiye'ye. " Hana konuşunca bakışlarım ona döndü. Tüm kızlar Hana'yı onaylayıp bavullarını hazırlamak için ayağa kalktıklatında Boo'yu kolundan tutup kendime çektim.

"Kızlar bir sakin olun! Şuanda Türkiye'ye gidemezsiniz. Zaten siz yoldayken Jei uyanmış olacak. " Jimin Hyung konuşurken bir yandan da Lurr Ah'ı kendine çekiyordu.

"Ulan erkek değil misiniz? Hepiniz aynısınız! Bencilsiniz! Sadece kendi özleminizi düşünün zaten! Bizim burada ne yaşadığımızın önemi yok sizin için! "Yuri bir anda atarlanınca şaşırdım. Çünkü ben ve Boo'nun en büyük destekçisi oydu. Kızların hepsi Yuri'ye destek çıkarken onlarla onlarla baş edemeyeceğimizi anladım.

Kollarım arasındaki Boo ayağa kalkıp kızların yanına geçtiğinde Jimin Hyung yanıma geldi.

"Eğer durdurmazsak Türkiye'ye gidecekler. " dedi. Onu başımla onayladım. Türkiye'ye gitmelerini istemiyordum. Tamam Jei merdivenlerden yuvarlanmış ve oradaki olaylar karışmış olabilirdi. Fakat oraya gidince 2 haftadan erken buraya gelmeyeceklerini de biliyordum.

"Artık bavullarımızı toplayalım . Yarın saat 8'de uçakta olucaz. " Lurr Ah konıtuğunda derin bir iç çektim. Cidden nasıl bu kadar organize oluyorlardı bilmiyordum ama onları hiç bir şeyin durduramayacağını biliyordum.

"Sıçtık. " diye mırıldandım.

》》》》》》》》》》》》》

*Suga'nın anlatımından *

Dağılmış salona bakarken sinirlerimi yatıştırmaya çalışıyordum. Jin Hyung beni tutmaya çalışınca daha da sinirlendim ve televizyona tekme attım. Arkadan Rap Monster'ın küfürlerini duyduğumda daha da sinirlenip koltukları, sehpaları devirmeye başladım.

Ona bir şey olduğu düşüncesi beni çıldırtıyordu. Ona karşı sevgimi göstermemiş olabilirdim ama bunun cezası bu olmamalıydı. Sonunda odada dağıtabileeğim bir şey kalmadığında dizlerimin üzerine çöktüm. Kendimi çok boş hissediyordum. Ve bu boşluğu doldurabilecek tek kişi Jei'ydi.

Ondan bir haber gelir düşüncesi ile elimden düşürmediğim telefona bakarken düşünüyordum. Şuanda benim onun yanında olmam gerekiyordu. Bu düşünce beni öfkemi alevlendirirken bir kez daha aradım Jei'yi. Diğer aramalarım aksine 'meşgul' sesi gelmemişti. Bir umutla ekrana baktım. Hala çalıyordu. Açılmayınca umudum biraz kırılmıştı ama yılmayarak tekrar aradım. Açıldığında heyecanla kulağıma götürdüm ama duymak istediğim ses yoktu. Sadece aptal bir kız ingilizce konuşuyordu. Yine de konuşan Jei'nin arkadaşı olduğu için dinledim. Belki Jei hakkında bir bilgi verebilirdi. Ingilizce konuştuğunu anladığımda ne dediğini anlamak için dikkatimi verdim.

Kuzen // Park ChanyeolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin