4.7

486 49 37
                                    

Tüm savunma sistemimi çökertebilen şeyin sadece 1 cümle olması benim acizliğimden başka bir şeyin göstergesi değildi. Normalde acizliğimi insanlara göstermeyi sevmez ve gülümsememin arkasına saklanırdım korkak gibi. Ama şuan sağlanacak kadar gücü bile kendimde bulamıyordum.

Yenilerinin geleceğini bildiğim için eskilerini silmeye yeltenmediğim gözyaşlarım gözlerimi yakmaya başlamıştı.

Odama geçtiğimde kızları gördüm. Uzun bir süre sonra beni ilk defa ağlayarak gören kızlar başıma üşüşmüşlerdi. Hiçbirini umursamadan önüme gelen ilk kişiye sarıldım. Bu Yuri'ydi.

"Özür dilerim. " dedi Boo.

Boo'dan gelen kelimelere beynimde anlam veremeyecek kadar yorgundum. İçime sıkışmış çığlıklar dışarı çıkmak istiyorlardı. Ilk defa onlara karşı koymadım.

Bağıra bağıra, sustuğum yılların acısını çıkararak ağladım. Saat gecenin 11'i olduğunda ağlamam durmuş ve başımı ağrıtmak için hazırda bekleyen düşünceler beynimi işgal etmişti.

Babam öyle çok fazla düşmanı olan bir insan değildi. Hatta babamın düşmanı yoktu denebilirdi. Türkiye'nin en iyi şirketine de sahip değildik. Uluslararası çapta çalışıyorduk. Ama yine de şirketimizi pek büyütememiştik. Kendi çapımızda çalışıyorduk. Babam da öyle hava atmayı seven, sert, iş dışında başka bir şey düşünmeyen insanlardan da değildi.

Kim bizden ne isterdi ki?

Dahası cinayet işlettirecek kadar ne yaşamıştı?

Ablam nasıl kurtulmuştu?

Diğerleri de kurtulmuş muydu?

Sadece 4 soru olmasına rağmen beynim kaldıramıyordu bu soruları. Ağır geliyordu benliğime.

Etrafıma baktım kızlar benim yanımda, bana sarılarak uyuyakalmışlardı. Çok fazla ağladığım için çatlayan sesimle konuştum.

"Kızlar hadi kalkın herkes yerlerine. "

"Bugün burası bizim yerimiz. " diye mırıldandı Hana. Onun lafını da Jessica tamamladı.

"Hepimiz burda uyuyacağız. "

Hala yerde, uyanmayı reddeden diğerlerinin aksine Boo hemen uyanmıştı. Ona yorgun bir gülümseme sunup ayağa kalktım.

"Hadi bu uyuşukları uyandıralım. "Dedim. Diğer kızları elimle dürterek uyandırmaya çalışırken Boo elimden tutarak beni durdurdu.

"Yapma, Her seferinde üzüntünü bir gülümsemenin arkasına saklama. Biz seni tanıyoruz. Her akşam bizden gizli ağladığını da biliyoruz, geceleri en az 2 saat onlar için dua ettiğini de. Ama sesimizi çıkarmıyoruz. Sırf sen üzülürsün diye. Bari bu sefer yanında olmamıza izin ver. Tek başına taşıma acıları. " dedi.

Bunları nereden biliyorlardı?

Gözlerim şokla açılırken sadece Boo'ya bakmakla yetindim.

"Tamam. "Dedim farkında olmadan. Onlara güvenyordum. Onlara kendimden daha çok güveniyordum.

"O zaman şimdi kızlarla birlikte burda uyuyacağız. Okey ?" Dedi bana bakarak. Yerde mi uyuyacaktık? Ama onların boynu tutulabilirdi ya da belleri ağrıyabilirdi ya da yerden soğuk kapıp hasta olabilirlerdi. Bunu göze alamazdım. Ama yine de onlara değer verdiğimi belli edemezdim.

"Yaa, niye yerde yatıyoruz? Benim belim ağrır. Yatmam ben orada. "Dedim.

"Üzgünüz Fransa Kraliyet ailesinin 53738525. Prensesi Jei, size kaz tüyü yatağı hazırlayamayacağız. Lütfen bizi affedin. " dedi Boo gözlerini devirirken, sonra lafına devam etti.

Kuzen // Park ChanyeolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin