[S-2] Bölüm 22 - Yavruların Dövüşü

3.7K 364 227
                                    

Önceki Bölüm Hakkında Ufak Bir Özet

Önceki bölüm yazar size büyük bir şaka yaptı.

Jian mağaraya gidip içeride kimlerin olduğunu araştırdı.

Daha sonra yavruları seven kızı esir olarak aldı.

Ve bir kaç kurnaz hamle yaptı.

Sonunda ise mağaradakilerin Shé klanı olduğunu anladı.

Daha sonra onlarla anlaştı.

----------------------------------------------------------------------

Her zamanki gibi gene ortaya çıkan güneş, dünkü gibi Jian'ı hissedememişti. Fakat, her ne kadar daha çok parlasa da hala hissedemiyordu. Adeta içine bir sıkıntı oturmuştu. Onu görmek istiyordu. Işınlarının onun bedenine değmesini istiyordu. Bir kez daha onun baştan çıkarıcı bedenini sarmalamak istiyordu.

[Yn: Ben işi bozdum gidiyorum...]

Jian'ın karanlıkla sarmalanmış bedenin üstünde iki yavru yatıyordu. Jian gözlerini yavaşça aralarken, üstünde yatan iki yavruyu hafifçe dürtükleyerek uyandırdı.

Yavruların o kadar uykusu hala var gibi gözüküyordu çünkü "Beş dakika daha anne..." şeklinde cevaplar veriyorlardı.

Bu cevap ise Jian'ın alnında damar çıkartmıştı. Daha sonra iki eliyle yavruların kuyruklarını tuttu ve yavaşça fakat canlarını acıtacak kadar çekti.

İki yavru acı içinde dünyaya geri döndükten sonra Jian'a sinirli sinirli bakıyordu. Jian ise yüzünde sıcak bir gülümseme ile "Anneler hem sever hem de döver." dedi.

İki yavru hala sinirliydi fakat tartışmanın anlamsız olduğunu bildikleri için konuyu fazla uzatmadılar.

Jian yavaşça oturur pozisyona geçerken, deposunda tuttuğu yenilebilir bitkilerden birazını çıkartarak paylaştırdı. Bu onların açlığını bir nebze dindirir ve iyi bir performans göstermelerine olanak sağlardı. Çünkü boş bir mide ile dövüşülemez ve aynı zamanda dolu bir mide ile de dövüşülemezdi.

Yemekleri yedikten sonra, yavaş yavaş ışık olan tarafa geçtiler daha sonra ise aydınlık tarafta olan insanların arasından beyaz bir kuğu gibi sessiz ve narin bir şekilde süzüle süzüle aralarından geçtiler ve mağaradan çıkmayı başardılar. Arkalarında ise hala uyuyan bir grup insan vardı.

Jian mağaradan çıkar çıkmaz büyük bir özlem ile güneş ışınları tarafından bedeni sarmalanmıştı. Sanki güneş ışınları onun bedenini yokluyordu. Ama maalesef bilmiyordu daha güneşin kötü fantezilerine ortak olmuştu.

Bir süre gerinerek katılaşmış bedenlerini açtıktan sonra sabah egzersizlerini yapacağı yeri aramaya başladı. Güzel, sakin ve en önemlisi güvenli bir bölgeyi görünce hemen oraya doğru yola çıktılar.

Daha sonra hep beraber büyük bir ağacın altına geçtiler ve yan yana oturarak meditasyon yapmaya başladılar.

Jian, yavrulardan daha önce meditasyon durumundan çıkmıştı çünkü onun sadece alem gücünü geliştirme işi yoktu aynı zamanda elementlerini daha iyi kontrol edebilmeliydi. Bu yüzden meditasyonunu daha erken kesmek zorunda kalmıştı.

Önce esen rüzgarı hissediyor ve onu kontrol ederek kendi bedeninde döndürüyor daha sonra bir top haline getiriyor ve ileriye doğru fırlatırken gene eski haline bürünmesini sağlıyordu. Ardından tekrar esen rüzgarı kontrol ediyor ve rüzgarı bir çember şeklinde döndürüyordu. Daha sonra rüzgarı tekrar kontrol ediyor ve hemen yanına getiriyor daha sonra kendi etrafında dönecek şekilde kontrol ediyordu. Jian o zaman bir şey fark etmişti. Rüzgarı döndürdükçe rüzgarın gücü daha da artıyordu. Bu demek oluyor ki, rüzgar döne döne yeni rüzgarlar oluşturuyor ve bu rüzgarı kendi bünyesine katıp daha da güçleniyordu. Belki de bunu bir kaç ay boyunca yapsa bir şehri yerinden tamamen sökecek kadar rüzgar üretebilirdi. Fakat o kadar uzun bir zaman boyunca manasını kontrol edemezdi.

Tekrardan En Tepeye (TEP)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin