[S-3] Bölüm 35 - Atlantis ve İkizler

2.4K 257 98
                                    

Önceki Bölüm Hakkında Ufak Bir Özet

Jian, Atlantis'in Gücü Akademisi'nden bir davetiye almıştı.

Daha sonra aldığı kartı kırarak ejderha ile birlikte yola çıktı.

O sırada Xue klanına ulaşmıştı.

Ve griffinin de yardımı ile klanından onay almıştı.

Gene o sırada Atlantis'in imparatoru bir tören yapıyordu.

Ve oğlunu, kahraman için bir öğrenci olarak göstermişti.

Fakat kahramanın himayesinde olan adam reddetmişti.

Ve öğrencinin çoktan seçildiğini söylemişti

-------------------------------------------------------------------------

Dün geceden kalmış felaket habercileri olan siyah bulutlar çoktan dağılmış ve ortaya "Merak etmeyin, hepinize yeterim ben!" şeklinde gelen güneşe yerini bırakmışlardı.

Güneşin altında beyazımsı bulutların içinde seyahat etmekte olan bir ejderha vardı. Ejderhanın ihtişamlı görünümü ile etkileşime geçmiş olan bulutlar sanki ejderhaya değmekten zevk alıyorlardı. Bulutların içinden uçmakta olan ejderhanın sırtında ise suratındaki maske ile birlikte sanki ejderhanın bir parçası gibi gözüken biri vardı. Bu kişi, son derece sakin bir şekilde ejderhanın sırtında bağdaş kurmuş ve alem gücünü arttırmaya uğraşıyordu.

Ejderha bulutların içinde yüzerken daha iyi görebilmek için gözlerini tamamen açtı ve hafif kırmızı olmaya yaklaşmış olan turuncu gözleri ile ileriye bakmaktaydı. Bir süre daha tamamen açık olan gözleri ile ileriye baktıktan sonra kudretli sesi ile "Hazırlan! Geldik sayılır, seni burada indireceğim ki şehirdekiler beni görmesin." dedi.

Dış dünyadan gelmekte olan sesi duyan Jian hiç hareket etmeden başını sallarken "Tamam." dedi.

Jian'ın sesi ile birlikte ejderha bir anda kanatlarını gövdesinde katladı ve kafasını yere doğru eğerek aşağıya doğru yüksek bir hızla inmeye başladı. Bunu görenler açık bir şekilde hakimiyetini kaybetmiş bir uçağın yere çakılacağını zannedebilirdi. Ejderha yere yaklaşınca kafasını düz bir şekilde ileriye doğru uzattı ve bir anda kanatlarını açtı, bu hareket bir nevi paraşüt görevi görmüştü çünkü yüksek hızda yere inerken açılan devasa kanatlar sayesinde hızı bir anda düşmüş ve oldukça zarif bir şekilde yere inmişlerdi.

Ejderha yere indikten sonra bedeni biraz oynatarak Jian'ın inmesini söylemişti. Daha fazla kalmak isteyen Jian istemeye istemeye gözlerini açmış ve havaya kendini bırakarak zarif bir şekilde yere inmişti.

Ejderha yere inen Jian'a bakarken "Seni burada bırakacağım, dümdüz bir şekilde ileriye doğru hareket edersen şehre varmış olacaksın. Bugün akademiye kaydolmak için son gün bu yüzden gider gitmez  kaydolman lazım. Akademiye girdikten birkaç gün sonra seni davet eden kişi seni bulacak. Neyse çok konuştum, hadi sana iyi yürümeler..." dedi ve bir anda devasa kanatlarını tekrardan açarken havalandı ve yüksek hızda uçarak ufukta kayboldu.

Jian önce bir of çektikten sonra ejderhanın sırtında seyahat etmekten kaskatı olmuş bedenini biraz esneyerek açtıktan sonra şehre doğru dümdüz hareket etmeye başladı.

Bir süre sonra havada ışıl ışıl parıldayan güneşin de yardımı ile birlikte koskocaman şehir duvarlarının silueti ufukta belirmişti. Beliren yere ilerledikçe siluet daha çok belirmiş ve kısa bir zaman sonra ise şehir tamamen kendini ortaya çıkarmıştı.
Şehir kapısının yarısından fazlası açık bir vaziyetteydi. Bunun sebebi ise tabii ki de en iyi ve en ünlü akademinin alım zamanı olduğu içindi. Fakat gene de kapılar neredeyse tamamıyla açık olduğu halde başında iki ya da üç muhafız bekliyordu.

Tekrardan En Tepeye (TEP)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin