3.Bölüm-Kabus

462 32 6
                                        

"Sanki sevdiklerim hayattalarken hâlâ.. Akşama doğru azalırsa yağmur,kız kulesi ve adalar. Ah burada olsan çok güzel âlâ, İstanbul'da Sonbahar."

Tabiki de kahvaltıyı hazırlarken şarkı söylüyordum. Son krepi de pişirip tabağa koydum ve masaya yerleştirdim. Kendime de bir tabak koyup,demlediğim çayın altını kapattım. Kendi bardağıma çayımı koyduktan sonra oturup yemeğe başladım. Krepime çikolata sürüp hızlı hızlı yedim. Hemen odama çıkıp ders çalışmam gerekiyordu ve tabiki Çağan'la karşılaşmamam..

Karnımı doyurduktan sonra yerimden kalkıp kirlileri makineye attım ve mutfaktan ayrıldım. Merdivenleri hızlıca çıktım ve odama gitmek için sağıma döndüğüm anda... Ah. Benim minik tatlı burnum. Bir kayaya çarpmıştı.

"Kırıldı,vallaha burnum kırıldı."

"Ne abarttın be bücür. Alt tarafı bir taşa çarptın."Ben hâlâ burnumu tutup acı içinde kıvranırken o karşımda pis pis sırıtıyordu.

"Egon yakında Allahuekber dağlarını aşacak söyleyim. Negolamal."

Kaşlarını çatıp " Negolamal?" diye sordu.

"Ne kadar egolu,ne kadar malın birleşimi." Kaşları yukarı doğru kalkarken bana bir adım daha yaklaştı. Başını beni daha rahat görebilmek adına eğdiği anda nefesimi tuttum.

"Sana bu özgüveni ben verdim değil mi? Mesela kitaplardaki kızların bir mafyayı gördüğü anda korktuğu yazıyor. Ama bizim bücür kalkmış bana mal diyor. İlkler kalır iliklere kadar. İlk kez dövdüğüm kadın olarak tarihe geçmek istemezsin?" dedi soru sorar gibi.Sonra bir süre durdu.   "Pardon pardon. Ne kadını. Küçük bir kız çocuğu diyecektim." Dudaklarını yana kıvırarak küçümseyici bir gülüş attı ve yanımdan geçip gitti.

Odama girip yatağıma oturdum. Başımı yastığa gömüp kendime küçük küçük hakaretler yağdırdım. Tabi ki adamın bana darp etmeyeceğini öğrendiğimde çenem açılmıştı. Gerçi darp edeceğini bilsem bile konuşurdum o ayrı bir mesele.

Çağan belki çıkmıştır umuduyla kapımı açıp koridorda sessizce yürümeye başladım. Birden aşağıdan bir telefon melodisi yükseldi.

"Ne var Emir?" Çağan o mükemmel edasıyla telefonu açmıştı. Ama Emir de kimdi yahu?

"..." Karşı tarafı tabiki duyamıyordum. Lanet olsun.

"Dün geldi kız eve. Çok sinir bozucu bir şey. Hayriye Sultanın tedavi süreci için dinlenmesini istemesem kesinlikle yanıma almazdım."

"..."

"O benim eşyam resmen. Paramın karşılığı lan o benim. Güzel de bir şey. Sürtüklük yolunda emin adımlarla ilerliyor."

"..."

" Tamam şimdi kapatmam lazım. Toplantı var. Burak şerefsizi yine arkamdan döktürmüş. Çenesini kapatmam lazım. Zaten çok battım patronun gözünde."

Devamını dinlemeden odamın kapısını açtım ve olabildiğince sert bir şeklide kapatarak yatağa koştum. Yine sessiz sessiz firar etmeye başladı minik damlacıklar gözlerimden. İnsanın içindeki duygulara göre değişecek olsaydı göz yaşları,benim göz yaşlarım rengi kesinlikle siyah olurdu. Korkutucu ve karamsar. Böyle bir iç yapısına sahiptim aslında ben. Çok sakin görünürdüm ama kimsenin içimde ne kıyametler koptuğundan haberi bile olmazdı.

Mahkumdum ben. Acı çekmeye mahkumdum. On bir yaşında annesiyle babasını kendi elleriyle ölüme götüren bir kızdan da ne beklenirdi ki zaten? Ne kadar mutlu olabilirdi? Nasıl başlarsa öyle devam eder sözü yılbaşı için kullanılmamalıydı bence. Her insan ağlayarak doğardı. Acıyla başlardı bu dünyaya,acıyla devam ederdi ve acıyla bitirirdi. Sonrası ise bir muamma. Şimdilik acıyla devam ederdi sözünden hiç şaşmamıştım. Üzülmeye tam gaz devam ediyordum.

Ölümcül Saklambaç (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin