Biraz geç geldi biliyorum ama ufak bir rahatsızlık geçirdim bir de hafta sonu sınavım vardı o yüzden geç geldi onun için özür diliyorum.
Üstümdeki ağırlığın ne olduğına bakmak için gözlerimi araladım. Görüntümün netleşmesini yağmur damlaları engelliyordu.
Burnuma dolan müthiş koku ile bu kişinin Kıvanç olduğunu anladım. Bu kokuyu en son Kıvanç'ın kollarında iken almıştım, çekmiştim doya doya içime.
Bir bilseydi benim neler yaşadığımı.
"Bilerek yaptın değil mi? Seni kurtarıyim diye?" Kalbime bir ağrı saplandı. Beynim durmuşa döndü. Dudaklarımdan sadece "Ne" kelimesi dökülmüştü.
Üstümdeki baskı azalınca, üstümden ittirmek için omuzlarına baskı uyguladım "aaaah" korku ile gözlerimi bir kaç kez kırpıştırdım.
Kıvanç gözünü tutuyordu. Ayy çocuğun gözüne parmağımı soktum ya ben. "Özü-" "özür felan dilemiyorum"
Gözlerini bir kaç kez kırpıştırdı. Gözlerini gözlerime dikti. Yaa ben eridim ama. Zaten şu an bütün baklavalarını hissediyorum. Ya bi insan nasıl hem yakışıklı olup, hem kaslı olup, hem de nasıl bu kadar tatlı olabülüür.
Oha Duru yavaş Duru. Unutma sen ondan uzak durmalasın. Hem biraz önceki dediklerini nasıl unutursun 'Bolorok yopton doğol mo? Sono kortoroyom doyo?' Salak şey.
Uzattığı elini görmezden gelip yerden destek alarak ayağa kalkmaya çalıştım ama dikkat edin 'çalıştım'. Belimde bir çift kol hissedince ilk irkildim ama sonra Kıvanç olduğunu anladım.
Kollarını ittirip o anki sinir ile ayağa kalktım. "Senin yardımına ihtiyacım yok!"
"Hem unuttun mu? Ben kendimi sen kurtar diye arabanın önüne attım." Sabır dilercesine kafasını yukarı kaldırdı. Bu hareketi ile vücuduna yapışan tişortu kaslarının gerildiğini gün yüzüne sundu ve köprücük kemiği gerildi.
Artık Kıvanç'ı kesmeyi bırakıp arkamı döndüm. Adımımda bileğime öyle bir ağrı girdiki kendimi yerde buldum. Eee tabi acı dolu bağırmamızı unutmayalım.
Kıvanç hemen yanıma gelip ellerimden tuttu ve beni ayağa kaldırdı. Kendimi dikkeştirip şu tutamadığım çenemi devreye soktum. "Demin söylediğim gibi, yardımına ihtiyacım YOK!" Son kelimeyi bağırarak söylemiştim.
Ellerini ellerimden çekti ve arkasını döndü. "Aman iyilik de yaramıyor" Elini hızlıca çektiği için dengemi kaybettim ve yeri boyladım. Bu sefer küçüklükten beri zorlayınca ve baskı uygulandığında ağrıdan beni kıvrandıran bileğim devreye girdi. Hay çikolatalı pastanı satiyim.
Kıvanç arkasını döndü ve bana baktı bir an o muhteşem kahveleri pişmanlık ile doldu ama yanılmıştım. Bir hışım ile önüne döndü. Bir kaç adım sonra arkasını döndü ve o zaman görüş alanıma Çağlar girdi.
"Duru iyi misin?" Kafamı salladım ama iyi değildim. Ne bileyim ağrıyordu nede başka yerim. Beni en çok yıkan kalbimin acısıydı. Her nefes alışımda bir kere daha batıyordu kalbimin kırık parçaları. Bir kez daha kesiyordu nefesimi. Bilmiyordu ki ondan fazla acı çekiyorum.
Havalandığımı anladığımda korkmak yerine aksine kendimi bıraktım. Yorulmuştum, artık ayakta kalacak gücüm yoktu. Hem ruhen hemen bedensel yorulmuştum. Yaşadığım şeyler geldi aklıma.
PlayBack
"Aaaah" tenimi kavuran sigara izmariti her bastırıldığında daha fazla yakıyordu canımı. "Yeter, yeter artık. Ne kadar uğraşırsan uğraş asla kabul etmiycem."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Issız Kız
Roman pour AdolescentsKötü bir geçmişi ile kalbini kapatmış bir kız. Kendi dünyasını kuran bir kız. ÖLDÜRMEK isteyen bir kız. Canını yakanların Canını yakmak isteyen bir kız. İNTİKAM almak isteyen bir kız. Tam hayata olan inancını kaybetmişken, hayatın gerçek olduğunu ha...