'SANA GİTMEK YASAK'

91 7 7
                                    

"Gir" Sınıfa umursamazca girdim. Sınıfta hoca da benden böyle bir şey beklemedikleri için şaşırmıştı. Ama alışsalar iyi olurdu. Çünkü bundan sonra öyle biri olmuycaktı. Ben son sevgi, acıma duygumu da kaybettim. 

"Nerdesiniz siz?" Bakışlarımı hocaya çevirdim. "Evde." Sınıftan kıkırdama sesleri geldi. Benim asıl şaşırdığım hiç kimse benim şu ölme olayım hakkında konuşmuyordu. Sahi acaba neden?

"Çabuk otur yeri-" Sinir ile bakışlarımı hocaya çevirdim. Cümlesini tamamlamasını önlemiştim. Hocaya doğru yaklaştım. Hoca korkmuş geri bir adım atmıştı. Bir adım daha atıcaktı ama öğretmenler masası önledi. Yüzüne yaklaşıp tısladım.

"Bana.Emir.Veremezsin!" Hoca irkilip tamam anlamında kafasını salladı. Sınıfa baktığımda onlar da hem korkmuş, hem şaşırmıştı.

"Bundan sonra. Bana emir vermeye kalkan, bir şey yaparken engel olan olursa. Kendini ölü bilsin." Sınıfta kafasını salladı.

Bakışlarımı Kıvanç'a çevirdim. Kaşlarını çatmış rahat bir tavır ile bana bakıyordu. Sanki... neden bunu yaptığımı veya nasıl bu hale geldiğimi anlamaya çalışıyordu. bilmiyordu ki beni bu hale getiren oydu. Hızlı adımlar ile sırama geçtim. Kızlar şaşkınlık ile donakalmışlardı.

"Gelicek misiniz?" Sakin tavrım ile kızlar kendilerine gelip sıralarına oturdular. En arka cam kenarındaki yerimize geçtik. Kızlar bu okula gelmişlerdi. 

Ben ve Derin, Deniz ve Doğa oturmuşlardı. "Ned-"  "Kızlar evde konuşalım?" Kızlar sadece kafalarını salladı. Hangi derste olduğumuzu çözmek amacı ile hocanın tahtaya yazdıklarına baktım. Iyyy TARİH. Şaka şaka benim tarihim iyiydi hatta çok iyi ama şu an hiç dersi dinliyecek halim yoktu.

Kafamı sıraya koydum. Gözlerimi kapadım ve oha lan bu sefer karanlık yok. Anaa uzun zaman sonra rüya görüyordum.

"Anniş, babiş." Babam ve annem bize doğru koştu. Dizlerinin üstüne çöktü. Babama ben anneme abim sarıldı. İkisi de saçlarımıza küçük buse kondurdular. Geri çekildik. Ellerimizi tutup her zamanki parka yönelttik adımlarımızı. Park birden karşımızda belirdi. Abim ile hızla parka koştuk. Bir salıncağa ben bir salıncağa abim oturdu. Annem ve babam bizi sallamaya başladı. 

Salıncaktan inip kaydıraklara koştuk bu sefer. Biz eğlenirken etrafımıza baktık. Annem ve babam yoktu. Abim de bana baktı korku ile. Gözlerim doldu. Abimin de dolmuştu ama çaktırmıyordu. Kollarını açıp beni kolları ile sarmaladı. Ben hıçkıra hıçkıra ağlarken abim de ağlıyordu ama sessiz sessiz.

Birden bir yerde bulduk kendimizi. Hava karanlıktı. Su sesi geliyordu. Etrafımıza baktığımızda bir köprü deydik ama küçük bir köprü değil. İki arabanın yan yana gidebileceği Deniz gibi bir yerin üstünde olan köprü. Dikkatlice baktığımda buranın annem ve babamın kaza yaptığı köprü olduğunu gördüm.

Kısa süre içinde farları yanık bir araba geldi. İçine dikkatlice baktığımda annem ve babamın olduğunu gördüm. Bizim ile konuşuyorlardı telefondan. Kocaman gülümsedim.

 Hemen ardından başka araba belirdi. Arabasını bizim arabanın üstüne kırdı. Annemin korku ile gözleri açıldı. Gülümsemem yüzümden silinmiş. Şaşkınlık ile gözlerim açılmıştı. Ve korku ile gözlerim dolmuştu. 

Araba bize doğru yaklaşıyordu. Bize 2-3 metre kala araba annem ve babamın arabasına çarptı. Babam direksiyon hakimiyetini kaybetti. Ne kadar toparlamak için uğraşsa da araba köprüden aşşağa uçtu. 

Gözlerimde annem ve babamın ellerini tutuşu birbirilerini öpüşü geldi aklıma. Hemen köprünün köşesine gittim. Araba yavaş yavaş suya batıyordu. Babam annemin dudaklarına yöneldi. Öptü onu. 

Ben köprüden atlıyacakken belime sarılan bir çift kol sardı bedenimi. Abimdi. Kokusundan anlamak mümkündü.

 "Hayır abi hayır. Bırak. Onları kurtaralım abi. Bırak ne olur bırak. Abi gidiyolar. Abi. Abi lütfeen. Abi bırak abi. Abi gidiyolar. Anne, baba" Çığlıklarım ve haykırışlarım dolduruyordu sessiz köprüyü. Göz yaşlarım köprüden aşşağa damlıyordu. Ben abimin kollarından sıyrılmaya çalışırken o da hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.

Annem ve babama çarpan araç durdu. İndi arabadan. Ama karanlıktan yüzü gözükmüyordu. Annem ve babamın olduğu arabaya baktı. Yüzünde kırgınlık vardı. Sanki buna mecburmuş gibi. Araba tamamen gömülmüştü suya. Adam telefonu çıkardı cebinden. "Patron iş tamam." Telefonu kapatıp koydu cebine. Son kez baktı ve arabasına bakıp gitti. 

Bir süre abim ile aynı pozisyonda kaldık. Sonra siren sesleri doldurdu etrafı. Sevinç ile güldüm bu sefer. Belki kurtarırlar annem ve babamı diye. Heyecan ile bekledim. Vinç arabayı sudan çıkardı. 

Köprüye geri bıraktı. Bir kaç polis arabanın kapılarını açtı. Annem ve babam el ele tutuşmuştu ve gülüyorlardı ama gözleri kapalıydı. Bir kaç kişi daha geldi ve bir şeyler yaptılar. Ve iki kişi ellerinde siyah torba ile geri döndüler. Annem ve babamı siyah torbaya koydular. Elleri o zaman ayrıldı. 

Torba yüzlerinde durmuştu. Ve kapandı. Ne olmuştu öyle. Ben ve abim ne olduğunu idrak etmeye çalışıyorduk. Bir kaç sağık görevlileri konuşurken duyduk.

"İkiside Ex. Morga götürün." Gözlerim korku ile açıldı. Ö-ölmüşlerdi. Hemde gözümüzün önünde. 

"Hayııır. Bırakın. Onlar ölmedi bırakın." Yerde duran iki torbanın yanına gittim. Torbaları açtım. Yüzlerini öptüm. Saçlarını öptüm ikisinin de. Islaklardı. Ben onlara sarıldım. Kokularını içime çektim. Beni annem ve babam da ayıran bu sefer güçlü kollardı.

İstemiyordum Onlardan ayrılmak istemiyordum. Beni tutan kollara vurmaya başladım. "Hayır bırak beni. Bırak. Bırak dedim sana bırak. Beni onlardan ayırma. Hayır, hayır olmaz." Torbaları kapattılar ve annem ve  babamı götürdüler.

"Hayır götürmeyin. Hayır, hayır."

Çığlık atarak uyandım. Yüzüm göz yaşlarımdan dolayı ıslaktı. Bütün sınıfın gözleri, öğretmen de dahil. Bana bakıyordu. Kızlar da korkarak bana bakıyorlardı. Hızla çantamı omzuma asıp montumu alıp hızlıca sınıftan çıktım. 

Göz yaşlarım yüzünden önümü göremiyordum. Koşa koşa okuldan çıktım ve abimin yeni hediyesi olan arabama bindim. Hızlıca çalıştırıp mezarlığa sürdüm. 10 dakikalık yolu 2 dakikada gelmiştim. Arabadan indim. 

Bu sefer büyük adımlar yerine küçük adımlar atıyordum. Mezarlığın önün geldim. Tuttuğum göz yaşlarımı serbest bıraktım. Ve zar zor ayakta durmak için tuttuğum ayaklarım serbest bıraktım. Mezarlığın önünde hıçkırıklarım ile birlikte dizlerimin üstüne düştüm.

Sesim her zamankinin aksine çok zayıf ve sessiz çıkıyordu. "Özür dilerim. Sizi koruyamadım özür dilerim. Keşke o gün şımarıklık yapıp sizin ile gelseydim. Ben dayanamıyorum anne, ben dayanamıyorum baba. Size güçlü *hıçkırık olucağım için *hıçkırık söz vermiştim. Ama *hıçkırık. olamıyorum. Yapamıyorum* hıçkırık. O kadar güçlü değilim. Alın beni. *hıçkırık. Ne olur alın beni *hıçkırık yanınıza. 'Neden?' diye sorarsanız. Çünkü güçlü hissetmiyorum" 

Yere yığılmamak için mezar taşına tutundum. Kafamı dayadım soğuk taşa. Hıçkırıklarım ve göz yaşlarım dur durak bilmiyordu. Sonunda vücudum halsiz düşmüştü. Ben bedenimi yere çarpmaya hazırlarken kafamın altına koyulan el ile kafamı yere çarpma mıştım. Kolun belime koyulması ile havalandım. Gözlerimi açmak için direnmedim. Sadece kafamı beni taşıyan kişinin boyun girintisine gömdüm.

Burnuma dolan koku ile bu kişinin Kıvanç olduğunu anlamıştım. Yüzümde şapşal bir gülümseme belirmişti. En son duyduğum Kıvanç'ın "Sana gitmek yasak Issız Kız"

*

Bölüm kısa oldu biliyorum ama ben ayağımı çatlatınca ve alçıya alınınca bir an öne yb atıyim beklet miyim dedim. Ama kısa oldu kabul ediyorum. O yüzden kısa sürede yb atmaya çalışıcam.

Bu arada inşallah karneleriniz iyi gelir. Çok çok belge alırsınız inş.ssdsds

*Bölümü beğendiniz mi?

*Sizce Duru gitsin mi?

*Peki ya sizce anne ve babasının ölümüne sebep olan o p*ç kim?

Issız Kız Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin