Kulaklarım uğulduyor, başım dönüyor gibi oluyordu. Korkudan gözlerim dolmuş bir şekilde yerde oturmuş kesici alet kutusuna bakıyordum.
Ağlamamak için kendimi kastım. Çünkü ağlamak, güçsüzler içindi.
Ellerimi yumruk yaptım ve güçlükle yutkundum. Boğazımda bir yumru vardı.
Hayır ağlamayacaktım. Daha fazla küçük düşmeyecektim. En fazla bugün ölürdüm. Ötesi yoktu.
Kulak çınlatıcı sesiyle konuştu mavi gözlü adam:
"Şimdi sana bir anahtar daha vereceğim. Eğer anahtarın sahibi olan kutuyu bulursan oyunun 2. Bölümüne geçeceğiz..."
Ne! 2. Bölüm mü? 1. Bölümün vereceği adrenalin yetmiyormuş gibi bir de 2. Bölümü mü oynayacaktım?
Devam etti:
"... ve eğer kutuyu bulamazsan parmaklarından birini kaybedeceksin. Oyunun adı üstünde ,e-lim e-lim ö-pe-nek."
Deyip bir kahkaha patlattı.
Tüylerim ürperdi.
"İşte bu anahtar ve bu da saat. Yelkovan 12 ye geldiğinde vaktin dolar." Dedi bir anahtar ve bir de saat uzatırken.
Bakır anahtarı elime alıp beyaz deri kol saatine baktım.
Yelkovanın 12 ye gelmesine 15 dakika vardı.
Tamı tamına 15 dakika!
Ya yetiştiremezsem?
Parmaklarımı kaybetmek istemiyordum.
Bu bir tehtidle kalan birşey değildi. Çünkü, söz konusu mavi gözlü adam olduğu için herşey beklenirdi. Ayağa fırladım.
Evin en uç odasına koştum. Odanın altını üstüne getirdim ama kutu yoktu. Hemen yan odaya girdim. Kutu yoktu. Bütün odaları tek tek dolaştım ama yoktu. YOK YOK YOK!
Saate baktım. 3 dakikam kalmıştı. Terlemiştim.
Ve kaybetmek üzereydim.
Parmaklarımdan birini kaybedecektim.
Düşünmesi bile tüylerimi diken diken etmişti.
Aralığı da kontrol ettikten sonra kendimi banyoya attım.
Küvetin önünü kapatan perdeyi sürükleyerek çektim.
Aman Allahım!
O da ne!
Küvette bir ceset vardı!
Kim olduğu bile anlaşılamayacak derecede hırpalanmış, yüzü dağılmıştı.
Korkuyla kendimi dışarı attım. Ama tekrar girmek zorundaydım;
Parmağımı kurtarmak için.
Midem bulanıyordu.
Cesedin elinde küçük bir kutu gördüm. Eğilip kilidine baktım. Büyüklüğü elimdeki anahtarla uyuşuyordu.
Titreyen ellerimle kutuyu almak için uzandım ama korkuyordum. Geri çekildim. Mide bulantım artmıştı.
Yanımdaki klozete eğilerek öğürdüm. Midem dışına çıkmış gibi hissediyordum. Hemen yüzümü yıkayıp saate baktım. 1 dakikam kalmıştı. Her saniyem değerliydi.
Bir süre çaba sarf ettikten sonra uzanıp kutuyu aldım. Kutuyu alırken baş parmağım cesedin soğuk eline değdi.
İçim ürperdi.
Koşarak oturma odasına gittim ve anahtarla kutuyu açtım.
Evet doğru kutu, doğru anahtardı.
Kutunun kapağını kaldırmamla çığlık atıp kutuyu fırlatmam bir oldu.
Çünkü kutunun içinde bir kalp vardı! Tahminimce banyodaki cesedin kalbiydi! Mavi gözlü adam alkışlamaya başladı:
"Tebrik ederim Oli. 1. Bölümü geçtin."
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Her sey mümkün
Mystery / ThrillerBir insan en fazla ne kadar tehlikeli olabilirdi ki? Hayatım, o kutuyu açmamla değişti. Çünkü artık çok tehlikeli bir adam peşimdeydi. Peki ama kimdi bu adam?