Sessizliği ikizlerden biri böldü:
"Abla?"
Mavi gözlü adam konuştu:
"Ah merhaba Harry."
"Sen kimsin?"
"Hala beyaz şekerlerden istiyor musun?"
"İstiyorum."
"Sana bir tane verebilirim."
Korku dolu gözlerde adamın dediklerinden anlam çıkarmaya çalıştım. Zor durumda kalırsam -ki zaten zor durumdaydım- kendimi Nasıl kurtaracağımı düşündüm.
Harry:
"Eğer senin verdiğin şekerden yemezsem Olivia Ablam bana onlardan bir avuç verecek."
"Öyle mi?"
Bir sessizlik oldu. Tüm vücudum titriyordu. Kafamda planlar kuruyor, sakinleşmeye çalışıyordum. Bacaklarımı karnıma çekip kollarımı doladım. Ses çıkarmamak için direniyordum. Kapalı alanda olduğum için üzerimde ayrı bi rahatsızlık daha vardı. Eğer nefes almaya devam edersem buradaki tüm oksijenin biteceğini ve nefessizlikten öleceğimi düşünüp nefesimi tuttum. Bir süre sonra korkudan ağladığımı fark ettim.
Harry:
"O yüzden artık buraya bir daha gelme. Bana şeker vermek için geldiğini biliyorum. Ama artık bana şeker vermeni istemiyorum. Sanırım artık gitmelisin."
Daha uzaktan annemin sesi geldi:
"Harry? Kimle konuşuyorsun?"
Mavi gözlü adamın koltuktan fırladığını fark ettim. Pencereyi açtığını duydum.
Annem:
"Harry? Orda ne yapıyorsun?"
Mavi gözlü adamın artık gittiğinden emindim. Tuttuğum nefesimi verip derin derin nefes aldım. Yerimden kalktım. Artık sıkışıp kaldığımı hissettiğim koltuğun arkasından kendimi attım. Annem:
"Oli?"
Korkumun geçmesinden kaynaklanan bir rahatlık üstüme çöktü.
"Yine geldi! O adam geldi!"
"Tatlım... Neyden bahsediyorsun?"
"Bildiğini biliyorum. O adamı gördüğünü hatta o adamın sana zarar verdiğini biliyorum. Artık seni neyle tehdit ettiyse bilmiyormuş gibi davranıyorsun. Ama artık şunu yapmayı kes! Çünkü başımızda koca bir bela var. Hepimize zarar veren bi adam var anladın mı? Bundan kurtulmalıyız ve sen sanki o lanet adamı savunurmuşçasına susuyorsun!" Dedim. Sandığımdan daha hızlı ve tane tane konuşmuştum. Evin kapısı anahtarla açıldı.
"Olivia?"
Gelen Peter'dı. Rahat bi nefes aldım.
"O adam geldi baba. Yine geldi! Bir şaka yapmıyorum. Harry ile konuştu. Hatta annem yanımıza gelince pencereden atladı."
"Pencereden mi atladı?"
"Buradaydık tam burda. Hatta şu koltuğa oturdu." Dedim oturduğu beyaz üçlü koltuğu göstererek.
"Hala şu şakayı yapmaktan bıkmadın mı?" Dedi Peter.
Hayal kırıklığıyla bakakaldım. Neden inanmıyordu?
Annem:
"Şaka yapmıyor." Dedi.
"Bak şartelleri yine indirdi." Dedim.
Karanlıktan kimsenin yüz ifadesini göremiyordum.
"Ben indirmiş olamam çünkü o sırada senle ev telefonundan konuşuyordum. Annem üst katta uyuyordu. İkizlerin zaten oraya yetişmesi mümkün değil. Anla artık şunu Peter şaka falan yapmıyoruz."
"Pekala. Şuna bi çözüm bulalım. Ama önce şu ışıkları bi yakmalıyız." Dedi sakin bi sesle.
"Nasıl bu kadar sakin kalabiliyorsunuz? Başımıza neler gelebileceğinin farkında değil misiniz? Simon ve Harry'nin bahsettiği şeker, o adamın verdiği şeker, aslında bir şeker değil. Çocuklara ne olduğunu bilmediğim bir ilaç içiriyor." Dedim. Aklımdakilerin hepsini söylediğimde içimin rahatladığını hissettim.
"Ne!" Dedi annem.
"Tabi. Tuzlu şeker mi olur! Anlatsana Harry nasıldı?"
"Çok güzeldi."
"Bakın, bir çeşit bağımlılık yapan bir ilaç! Devam et Harry." Dedim.
"Beyaz, yuvarlak ve tekerlek gibiydi."
"Bahsettiği şey bir ilaç işte."
Peter şartelleri düzeltip gelmişti.
Annemin suratında endişeli bir ifade vardı.
Peter:
"Sanırım bu konuda en bilgilimiz Olivia. Bize en başından anlat. En ince ayrıntısına kadar."
Özgüven gelmişti:
"Adamın bize kafayı taktığı gün bir telefon aldım. Evde ikizlerle yalnızdım."
Herşeyi en ince detayına kadar anlattım.
"Ayrıca teorilerim var." Dedim. Gece boyunca uyumayıp bunları düşünmüştüm, şimdiyse bunları dışa vuracaktım.
Annem merakla baktı.
"Teorilerin nedir?" Dedi Peter.
"Harry odana gider misin tatlım?" Dedim.
"Hayır bende oturucam" dedi.
Peter'ın gözüne baktım. Peter onu odasına çıkarmak için bi bahane bulup gönderdi. Uygun Zaman'ı bulunca:
"Çocuklara şeker diye kandırıp bir hap veriyordu. Benim teorime göre bu bir çeşit bağımlılık yapan bişey. Yani... Benim teorime göre... Uyuşturucu."
"Uyuşturucu mu?" Dedi annem.
"Şimdiye kadar sadece bi tane aldırlar."
"Uyuşturucu olduğundan Nasıl bu kadar emin oldun?" Dedi Peter.
"Araştırmalarıma göre, uyuşturucu genellikle hap şeklinde olan, tadı tuzlu gibi kokusuz bir madde. İkizlerin anlattıkları da bunlarla uyuşuyor." Dedim.
"Bir başka teorin ne?" Dedi annem.
"Bizim evin anahtarının bir kopyasını çıkardı. Bu sayede eve kolayca girebiliyor. İstediği Zaman istediği yerde duruyor. Hatta biz farkında bile olmuyoruz." Dedim.
Annem cep telefonunu çıkarıp bişeyler yazdı. Cep telefonundaki notlarına yazmıştı. Peter'a ve bana yazdığını gösterdi:
'Evin içinde ses dinleme cihazları ve kameralar var.'
Annemin yüzü telefon ekranının ışığıyla aydınlanmıştı. Elinden telefonu alıp yazdım;
'Ensendeki şey ne?'
Okuyunca kaşlarını çattı. Cevap yazdı;
'Bu yanlış birşey yaptığımda bedenime elektrik veren bir cihaz. Adam evi kamerayla izliyor ve eğer yanlış bişey yaptığımı düşünürse bana elektrik çarptırıyor.'
Yüzündeki endişeli ifade beni korkutmuştu. Peter elini annemin ensesinde gezdirdi. Korkulu gözlerle anneme bakıyordu.
"Kim olabilir ki?" Diye fısıldadım.
Çaresizce birbirimize bakakaldık.
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Her sey mümkün
Mistero / ThrillerBir insan en fazla ne kadar tehlikeli olabilirdi ki? Hayatım, o kutuyu açmamla değişti. Çünkü artık çok tehlikeli bir adam peşimdeydi. Peki ama kimdi bu adam?