Bölüm 20

14 5 0
                                    

Bu sabah Evan'ı beklemeye başladığım ilk sabahtı. Uyanır uyanmaz ilk işim belki o gelmiştir diye bir umutla pencereden bakmak olmuştu. Ama orda değildi.
Boy aynasının karşısına geçtim. Eski halimden eser kalmamıştı. Oldukça kilo kaybetmiş, eski fitliğimi, düzenimi, güzelliğimi kaybetmiştim.
Saate baktım. 06.19. Evdeki herkes uyuyor, gün daha yeni doğuyordu.
Yüzümü yıkadım. Aynaya daha dikkatli baktım. Yüzüm eski rengini kaybetmişti. Kendimden nefret ediyordum. Üstümdekileri çıkarıp Bi kenara atarak onlardan kurtuldum.
Üstümdeki yorgunluğu atmak için duşa girdim. Canımı yakacak kadar sıcak suyu açıp kendime gelmeye çalıştım. Tüm vücudumun yandığını hissettiğimde suyu sonuna kadar soğuğa getirip yıkanmaya başladım. Bu beni kendime getirmişti.
Olduğum yere çöktüm. Bacaklarımı karnıma çekip başımı dizlerime yasladım. Nefes alışlarım hızlandı ve ağlamaya başladım.
Tenimin nerdeyse buz tuttuğunu görünce ayaklandım. Suyu kapatıp kurulandım. Saçlarımı tarayıp kuruttum.
Elime ilk geçen şeyleri giydim ve pencerenin önüne oturdum.
Bir anda aklıma bugünün salı olduğu geldi ve okula giderken giyeceğim kıyafetleri seçip yatağın üstüne bıraktım. Hızla mutfağa inip dolaptan sütü ve Mısır gevreğini çıkardım. Saat 07.20 ydi. Yarım saat sonra okul başlayacaktı. Odama çıkıp üzerimi değiştirdikten sonra sırtıma çantamı atıp evden çıktım.
Koşarak okula gittim.
Saat 07.35 ti. 5 dakika geç kalmıştım. Müdür yardımcısından geç kağıdı alıp sınıfa girdim.
Sabrina bugün Mona'yla oturmuştu. Her zaman benle otururdu. Öğretmene geç kağıdımı verirken Sabrina'yla göz göze geldik. Gözlerini kaçırdı. Bir anlam verememiştim.
Kimya öğretmeni Bay Smith:
"Yerine geçebilirsin Olivia."
Tek boş sıra vardı o da George'un yanıydı. George, her zaman en önde oturan, ders çalışmayı hayat felsefesi edinmiş, okuldaki tüm öğretmenlerin gözde öğrencisi, gözlüklü, zayıf ve sivilceli bir tipti.
Mecburen onun yanına oturdum.
Oturur oturmaz kafasını bana çevirdi ve gözlerini hiç ayırmadan bana bakmaya başladı. Göz ucuyla ona baktım. Yüzümün tüm hatlarını inceliyor gibiydi. Başımı eğip saçlarımla yüzümü kapattım. Çantamdan kimya defterimi çıkardım.
George'un bakışlarından kurtulamayacağımı anladığımda:
"Bir şey mi söyleyeceksin George?" Diye sordum.
"Yüzünde bir farklılık var." Dedi.
"Nasıl bir farklılık?"
"Ah Tanrım! Sen hiç uyumaz mısın?" Dedi George.
Ona anlamsız bir bakış attım çünkü George bir ateistti.
"Neden bahsediyorsun?" Diye sordum.
"Boşversene."
Başımı öne eğip kaşlarımı çattım. Bir an önce eve gitmek için dua ettim.
Tenefüslerde Sabrina yüzüme bile bakmıyor, hep başkalarıyla konuşuyordu. Okul çıkışında kolundan tuttum.
"Sabrina."
"Kolumu bırakır mısın Olivia?"
"Pekala, bırakıyorum ama önce bi beni dinle." Dedim kolunu bırakırken.
"Evet?"
"Dünkü sert çıkışımdan dolayı özür dilerim. Acelem vardı."
"Ben ona bozulmadım ki Oli. Benden bu kadar önemli bir şeyi sakladığın için bozuldum."
"Sana yalan söylemiyorum Sabrina bundan emin olabilirsin."
"Kimle buluşmaya gittin o zaman?"
"Bak bu... Biraz özel ve detaylı Bi konu..."
"En yakın arkadaşına bile anlatamayacak kadar mı özel?"
"Anlatsam, anlamazsın. Çünkü ailevi bir durum."
"Peki."
"Anlatabileceğim bir şey olsa ilk sana anlatırdım Sab."
"Biliyorum."
"Hala küs müsün?"
"Hayır."
"Emin misin?"
"Eminim." Dedi gülerek.
Gülümsedim.
"Seni seviyorum" dedim sarılırken.
"Bende seni seviyorum." Dedi. Böyle şeylerden hoşlanmazdı Sabrina hemen geri çekildim.
"Birşeyler yapmaya ne dersin?" Dedim.
"Tabi ki. Neden gidip birşeyler içmiyoruz?"
"Hadi gidelim o zaman."
Okulun yakınındaki bir cafede içeceklerimizi yudumlarken çantamın yanımda olmadığını fark ettim.
Sabrina heyecanla hoşlandığı çocukla ilgili birşeyler anlatıyordu.
"Sabrina üzgünüm bölüyorum ama, çantam kayıp." Dedim.
"Okulda mı bıraktın?"
"Hayır buraya gelene kadar sırtımdaydı."
Yanımıza küçük bir çocuk geldi. Çantam elindeydi.
"Pardon? Bu sizin mi acaba?"
"Evet benim. Nerden çıktı?"
"Bir adam bana verdi. Sahibini bul ve ona ver Dedi."
Çantamı elinden aldım ve:
"Adam Nasıl biriydi?" Diye sordum.
"Bilmiyorum." Dedi ve gitti.
Sabrina'yla göz göze geldik.
Çantamın içine eksik var mı diye baktım. Her şey yerli yerindeydi fakat bana ait olmayan bir zarf vardı.
Zarfı elime alıp açtım. Sabrina:
"O da ne?"
Zarfın içinden birkaç fotoğraf çıktı. Bu da neyin nesi!
Fotoğrafta annem ve Tony Amcanın  samimi pozları vardı!
Sabrina:
"Ne oldu?" Diye ayaklandı.
Fotoğrafları hızlıca çantama koyup ayağa kalktım. Çantamı sırtıma asıp:
"Sabrina benim acilen eve gitmem gerekiyor. Üzgünüm. Hoşçakal." Deyip hızlıca cafeden çıktım.
Oysa sadece arkamdan bakakalmıştı.
Koşarak eve gittim. Kapıyı annem açınca fotoğrafları yüzüne fırlattım.
"Bunlar ne?" Diye bağırdım.
"Olivia... Bak... Açıklayabilirim..."
"Bunun neyini açıklayacaksın?"
"Çok üzgünüm." Diye ağlamaya başladı.
"O adamla ilişkin mi vardı?"
"Mecbur kaldım."
"Ne demek mecbur kaldım?"
"Eğer onunla birlikte olmazsam size zarar vereceğini söyledi."
"Eee?"
"İlk önce direndim. Peter'a bunu yapmamak için direndim."
"Sonra?"
"Sana zarar vermeye, ikizlere zarar vermeye başladığında kendimi bunu yapmam gerektiğine ikna ettim."
Yere çöküp ağlamaya devam etti. Bense sadece ona bakıyordum.
"Ne olur beni affet Olivia. Beni buna mecbur bıraktı."
"Bu pozlar ne o Zaman?"
"Çünkü lanet olsun ki onla birlikte olmaya başladığımda ona aşık oldum ben!"
"Ne!"
"Ona tamamen bağlandığımı anladığımda geri dönüşün imkansız olduğunu anladım. Kaçmaya çalıştım. Defalarca denedim Oli ama yapamadım."
Annemden nefret ediyordum. Karşımda diz çöküp ciğeri sökülene kadar ağlamasına rağmen yüreğim nokta kadar bile cız etmiyordu.
Arkamı dönüp uzaklaştım. Belki Evan'ı görürüm diye meydana gittim. Çünkü meydanın biraz ilerisinde basketbol oynadığını söylemişti. Basketbol sahası aradım ve bir tane buldum. Karşısındaki banka oturup bekledim.
Çevremde hiç kimse yoktu. Yaklaşık bir saat sonra bir çiftin gülüş seslerini duydum. Başımı çevirip onlara baktım.
Kızı tanımıyordum ama yanındaki erkeği tanıyordum. Şaşkınlıkla bakakaldım. Gözlerim aniden doldu. Evan'dı bu!
Kalkıp yanlarından geçtim. Evan bana baktı ama tepki bile vermedi.
Ağlayarak eve gittim. Var gücümle koşarak ve ağlayarak.
                              ...

Her sey mümkünHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin