KAMP ATEŞİ

666 147 47
                                    

Kang Dae'den

Bana yaptığının cezasını en iyi bu şekilde verirdim tabi. Fakat amacım yanlızca onu korkutmak.

"Melis!"

"Dae! Kalk hemen üstümden."

"Anı değerlendirmek Melis. Anı değerlendirmek."

Melis'ten

Onun şuan tam üzerimde olması beni hayli endişelendiriyordu. Hatta onu bunu bırak belki korkudan her an iki saattir tuttuğum tuvaletimi bile salabilirdim. Ama sonra diline düşmemek için kendimi sıktım.

"Korkuyorum Dae bak valla bağırırım sapık var diye."

Laflarım ağzımdan çıkar çıkmaz kafamdan aşağı bi su döküldü. Kafamı kaldırdığımda Dae elinde boş bir şişe sallıyordu.

Salak kafam! Bende bişey yapacak sandım ya. Neyse su dökmesine gerçekten şuan sevindim.

"Anı değerlendirmek Melisciğim,"

"Aptal. Zaten hava soğuk üzerimde ince senin yüzünden hasta olucam. Ben gelmiyorum kampa falan. geri dön."

"Üzgünüm yarım saat sonra kamp yerinde olucaz dönemem."

Hapşırmaya, öksürmeye ve de titremeye başlamıştım. İşte hasta oluyordum.

"İyi misin?"

"İyim tabi canım alt tarafı bu soğuk havada başımdan aşağı su döküldü ve şuan hastayım."

"Üzgünüm."

Onunla  yol boyu konuşmadım. Kamp alanına geldiğimizde herkes oturmuş yemek yiyordu. Dae beni arabanın önünde bırakıp yanlarına koştu.

"Selam millet. Afiyet olsun."

"Gel Dae sen de ye."
Bu cevabı veren kişiyi size tanıtmamıştım. O Dong Hyuk. Sınıfa ilk girdiğimde bana arkadaşlık teklif eden çok tatlı iyi kalpli bir çocuk. Bende onun samimiyetine güvenerek kabul ettim ve şuan bayağı iyi anlaşıyoruz.

"Sağol Hyuk. Biz yolda Melis ile bir şeyler yedik."

"Aa o da mı geldi. Ee nerede?"

"Arabanın önünde. Çantasını alıyor."

"Ben gideyim de yardım edeyim."

,,,

Dong Hyuk yanıma geldi. Elimden taşımış olduğum valizimi aldı.

"Naber Hyuk!"

"İyi sen? "

"İyiyim sağol."

"çadırlarımız önceden kurulmuş bak seninki tam karşıdaki yeşil olan. Gördün mü?"

"Ah, evet harikaymış."

Çadırımın önüne kadar çantalarımı koydu. Ona teşekkür ettikten sonra yolladım. Sonra çadırımın içine girdim. Yine geleneklerimden birini yapıp İrem'i çaldırıp kapattım. O beni aradıktan sonra uzun bir muhabbete girdik.

Cidden yani kıza yazık  bir buçuk saattir dış hatta benimle konuşuyor."

Telefon konuşmamızı çadırımdan gelen 'Kamp ateşi başlıyor' bağırışmaları kesti. İrem'e veda edip hemen dışarı çıktım. Ama sonra Ga Eul ve Dae'yi yan yana görünce geri içeri girdim.

Beni merak etmiş olmalılar ki Dong Hyuk yanıma geldi.

"Melis? Sen titriyor musun?"

"Önemli değil sadece biraz üşüdüm."

"O zaman ateşin başına gelsene. Hadi Melis lütfen."

"Ama ben,.."

Daha sözümü bitiremeden kolumdan tutup beni ateşin yanına sürükledi.

Herkes ateşin etrafında toplanmış oturuyordu. Ben Hyuk'la yan yana oturdum tam karşımızda da Dae vardı.

Bir ara Hyuk çadırından battaniye almaya kalktığında yerini hemen Dae doldurdu.

"Sen hayırdır Dae'ciğim?"

"Birazdan korku hikayeleri anlatacaklar korkma diye geldim Melis'ciğim."

"O korkan sen olmayasın?"

Cevap vermedi. Yanıma biraz daha yaklaştı ve kolu koluma değdi.

"Sen niye bu kadar soğuksun?"

"Çünkü hasta oluyorum senin yüzünden."

"Bak ya şimdi kendimi suçlu hissettim."

Dedi ve üzerindeki ceketi sırtıma örttü.

"İstemiyorum."

"Eminmisin?"

"Evet."

Üzerimden ceketini aldı yere koydu sonra da yanımıza Hyuk geldi. Elindeki battaniyeyi Dae'ye uzattı ve gülümseyip başka bir yere oturdu.

"Sağol Hyuk!!"

"Rica ederim dostum!!"

Bir süre Dae'ye bakakaldım. Ne yani battaniyeyi alması için Hyuk'a istekte mi bulunmuştu. Vay be!

Battaniyeyi açıp üzerine örttü. Ne yani? Benim için istememiş miydi onu? Pislik! Süzme Salak! Lanet olası! Düşüncesiz! Kaba herif!

Kalkıp çadırıma girdim. Kendi battaniyeme iyice sarılıp yattım. Tabi ilk önce çadırımın fermuarını kapattım. Ne olacağı belli değil demi?

Sonuçta beni otuz iki yerimden bıçaklayıp,  gözlerimi kaşıkla oyup , üzerime gelinlik giydirip sonra da denize atabilirler. Jsjsjsj

Bunları düşünmek yerine uyumaya karar verdim.

Alnımda ıslak bir bezle uyanmıştım. Ve de başımda iki adet çekik!

"Melis iyi misin sen?"

Bu ses Hyuk'a aitti.

"İyidir iyidir. Ona bir şey olmaz."

Bu ses te Dae'ye aitti. Tabikiii

"Bi saniye siz onu bunu boşverin de. Benim çadırıma nasıl girdiniz siz? Ne yaptığınızı sanıyorsunuz?

"Şeyy, Dae bir bıçakla fermuar yerini yırttı çünkü senin çadırından bağırma sesleri geliyordu,"

Bağırma? Ne bağırması ya? Ben mi bağırdım? Ben?  Uykudayken?

"İyi de ben hiç bağırmadım ki?"

"Rüyanda bağırdın sanırım. Çünkü bayağı çığlık gibiydi."

Utanmıştım.

"Hadi onu anladım. Ama bu kafamdaki bez ne acaba?"

"Kızım ne salkasın ya! Anlayamadın mı hasta olduğun için kötü bir rüya görmüşsün sonra da ateşin çıktı işte."

Ahaa, profesor doktor Kang Dae konuştu.

"Şşey, Teşekkürler. Ama gidin!"

"Sağ ol ya(!)"

İkisi de gittiler artık rahat rahat oturabilirdim. Gerçi çadırım biraz yırtıktı ama neyse.

Telefonuma bir mesaj gelince baktım gizli numaradan gelmiş.

Gönderen: Gizli numara
Bir daha asla ona yaklaşayım deme kötü olur Türk kızı.

***

Bu bölümde bittiii...
Artık her gün bir bölüm yazıyorum bana Bi ilham patlaması geldi :))

SINIR 15 VOTE 10 YORUM

KORE Mİ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin