Bölüm 10: Sağım Solum Dedektif

8.2K 678 227
                                    

Yeni bölüm geldi. Keyifle okumanız dileğiyle... Oy ve yorumu unutmayın lütfen 😘

****************

Bar her zamanki kalabalıklığındaydı sanırım. Bardan gelen uğultuyu personel girişinden bile duyabiliyordum. İçeriye adımımı attığımda benimle aynı anda dışarıya çıkan Annabeth'i gördüm.

"İyi akşamlar Jen."

Gülümsedim. "Sana da Betsy."

Nefes verdi. Oldukça yorgun görünüyordu.

"Bugün bayağı kalabalıktı. Celtics'in maçı varmış." Boynunu kütlettikten sonra devam etti. " Maç günleri çalışmaktan nefret ediyorum."

Kafamı salladım. "Bir de bana sor."

Takımları basket attığında anıran adamların boğuk uğultusu kulaklarımda çınlanken, suratımı buruşturdum. "Resmen şu an içeri giresim yok. Bu nasıl bir gürültüdür ya. Buradan bile duyuluyor."
Nefes verdim. "Sence Dyson hastayım bahanesini yutar mı?"

Yorgun yüzüne bir sırıtış yerleşti. "Şu Ucuz Sarışın da içeride. Girmek istemediğine emin misin?"

Ne demek Lydia'da geldi!? Bir o eksikti zaten. Eğer beni kızdıracak bir şey yaparsa, kafasının yerinde kalacağına güvence veremem.

Kafamda canlanan imgeyle gülümsedim. Kafasını koparıversem ne güzel olurdu. Her yer kan revan, insanlar çığlık çığlığa... Dyson'ın yüz ifadesi de imgemde yerini alınca, mutsuzlukla nefes verdim. Ama Dyson çok üzülür. Buna dayanamam.

"Ne işi varmış onun yine? Onunla uğraşacak enerjim yok. Gerçekten."

"Patronu elinden kapmaya gelmiştir. Bu havada minicik deri bir etek ve kırmızı büstiyer giymiş. Âdeta üçüncü sınıf bir korku filminden fırlamış gibi."

Güldüm. "Umarım sonu da öyle olur. Bilirsin, genelde en seksi gecelikleriyle evden gelen sesi aramaya yönelirler. Eğer gözlüklü ve şişman biri yoksa ilk ölen onlar olur."

Sırıtarak, onaylarcasına kafasını salladı. "Hayaller ve hayatlar ama işte, ne yaparsın."

Elini omzuma koydu. "Gitmem gerek. Çikolatalı dondurma yiyerek dizi izleyeceğim."

Kafamı salladım. "İyi eğlenceler o zaman sana."

Bara yaklaştığımda Dyson her zamanki gibi tüm heybetiyle oradaydı.

Basket kaçmış olmalıydı, yuhalamalar kulaklarımı çınlatırken Van Gogh olmayı diledim. Kulağımı kesmesem bile, en azından arada sağır olsam fena olmazdı.

"Selam Jen."

Uğultuların arasından duyulan ahenkli sesin sahibine döndüm. Parlayan gözleri ve bembeyaz dişlerini sergileyen gamzeli gülümsemesiyle bana bakıyordu. Ruhumun derinliklerini görebilirmiş gibiydi, okyanus mavisi gözleri. Elektrik saçıyordu sanki, tehlikeliydi. Şu tüm-gece-duvardan-duvara tehlikesinden.

İnsanın siktir et ruh eşini. Al adamı, kaç git diyesi geliyor.

"Jen?"

Koluma dokunmasıyla elektrik çarpmış gibi ürperdim. Bakışları değişmemişti.

Gözlerimi kırpıştırdım. "Kusura bakma, dalmışım..."

Güldü. Bir kurtun hırıltısı gibiydi. Oldukça seksi.

"Sorun değil. Büyüleyici bakışlarımın ilk kurbanı değilsin,"diye fısıldadı.

O diğer kızları var ya... Hafifçe burunumdan nefes verdim. Neyse. Sinirlenmeyeceğim.

İŞARETLENMİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin