Bölüm 16: "Gözüm üzerinde."

8.6K 689 254
                                    

Öncelikle günlerdir gelemeyen yeni bölüm için özür dilerim. O kadar yoğunum ki şu iki haftadır...
Ama bir daha bu kadar bekletmeyeceğim söz veriyorum 💕

Bu arada 10 K yı geçmişiz💃💃💃
Hepinizi seviyorum, çok teşekkürler 😘

*********
Yine kan içmem gerekecek. Ravi'nin stoklarını da tükettim resmen ama eve kadar dayanabilirim diye umuyorum. Kendime huzur verici bir küvet dinlencesi de armağan ettim mi, tamamdır. Geceyi rahatlıkla geçirebilirim.

Morg'a geri indiğimde Ravi bilgisayarının başındaydı.

"Yazın Doktor Bey.  Hasta aşırı Mojo kullanımından dolayı infilak etmiş."

Gözlerimi devirdim. "Çok komiksin Frankenstein."

Hemen yanındaki tabureye çöktüğümde, ekrana bakmak yerine tüm dikkatini bana verdi.

"Kamyon çarpmış gibi görünüyorsun."

Nefes verdim. "Şube Müdürü zorlu çıktı. Adamı boşuna başa geçirmemişler demek ki."

"Crane'den mi hoşlanıyorsun sen? Polislerle iş birliği fikri nereden çıktı?"

"Ne?"diye haykırdım. Ne alaka yani? Neden hoşlanayım ki?

Ravi gülerken yavaşça omzuna vurdum. "Ondan hoşlanmıyorum, Ölü Doktoru. Şu çakma vampir konusunda bildiği her şeyi öğrenmem lazım. Narkotik köpeği gibi tüm sokakları koklayarak katili bulamam sonuçta."

"Yakışırsınız da, ha?"

Gıcık ev arkadaşımın beni dinlemek gibi bir isteği yoktu. Sadece sinirimi bozmak, benimle uğraşmak istiyordu.

"Ben eve gidiyorum. Sen de az hava falan al. Beynin kulaklarından akıyor gibi."

Güldü. "Ama bilimsel açıdan ele alacak olursak, bu-"

Her zaman yaptığı gibi, söylediğim bir "takılma "cümlesinin neden mümkün olamayacağını bilimsel bir şekilde açıklayıp beynimi patlatmak üzereydi.

Bugünün tüm saçmalığına bunu da eklemek istemediğim için son hız Morg'dan tüydüm.

"Güneşte yandın falan sandım! Nerelerdeydin? Ravi'de dönmedi."

Ne bekliyordum ki, eve gelir gelmez huzur içinde banyoya çıkıp küvet sefası süreceğimi mi?

"Uzun hikaye Tony. Bak... Gerçekten yorgunum ve kendimi küvette boğmak istiyorum. Sonra konuşalım. Lütfen."

Cevap vermek içini ağzını açtı fakat sonra vazgeçti.

Minnettar bir şekilde merdivenlere yöneldiğimde fikrini değiştirmiş olmalıydı ki, önümde belirdi.

"On beş dakikan var. Sonra geliyorum. Tüm gün canım sıkıldı be! Bayan Orakçı pek arkadaş canlısı değil, biliyorsun."

Banyoya varmam ile üzerimdekilerden kurtulmam bir oldu. Musluğu sonuna kadar çevirip suyun dolmasını beklerken, sütyenimden ve pantolonumdan da kurtulduğumda derin bir nefes aldım. Ciğerlerimde oluşan yanma hissi garip bir şekilde iyi geliyordu. Zihnim insan olduğu zamanları hatırlayıp, vücudumdan endorfin salgılamasını istiyor gibiydi.
Ama zavallı ölü vücudum bunu başaramıyor gibiydi. Evet mutlu hissettiğim anlar çok oluyordu fakat kalbim atmadığı için bu bile garip bir duyguydu. Alışkanlık gibi.

Hormon salgılayamadan alışılmış duygularla yetinmek...

Mutluluk da, aşk da buruktu. İliklerime kadar hissettiğim tek gerçek duygu öfke. Ve susamışlık. İnsanla canavar arasındaki ince çizgide benliğini korumaya çalışmak gerçekten yorucu oluyor. Bunu yüzyıldan fazla bir süredir korumaya çalışmak daha  da yorucu.

İŞARETLENMİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin