Bölüm 27: Köşeye sıkışma

6.9K 453 337
                                    

Acısı hâlen tazeydi. Hâlâ kabuslar görüyor, bu onu büyük ihtimalle uyutmuyordu. Tek kaçış olarak gördüğü işini savunma kalkanı olarak gördüğünü yadırgamamak gerekirdi. Davaları çözdükçe öç alıyordu belki de.

"Nick... Ben..."

Masaya bakmaya devam ederken yutkundu. "Babanın başına gelenlere çok üzüldüm,"dedim anlayışlı ve yumuşak bir tonda. "Sevdiklerini kaybetmek nasıl bir şeydir bilirim."

"Onu kurtarabilirdim,"diye mırıldandı. Daha çok kendi kendine konuşuyor gibiydi. "Daha dikkatli olmam gerekiyordu. Ama elebaşına o kadar konsantre olmuştum ki, yanımda neler olduğunu fark edemedim."

Tam uzanıp elini tutacaktım ki, Cooper'ın içeri girmesiyle vazgeçtim. Onun geldiğini görmem için bakmama gerek yoktu. Onu her gördüğümde çevremi sarmalayan tarçın kokusuyla kaplanmıştı ortalık.

"Ward gölünde bir kurban ihbarı aldık. Görgü tanığı göğsünde bir hançer olduğunu söyledi."

Bu da hiç şüphesiz Ronda'nın sevgilisi Morgan olmalı. Bir hafta içinde iki ölü Nonnatie...

Crane kendini toparlayarak ayağa kaktığında ben de masanın üzerinden aşağı indim.

"Gidelim,"dedi boğazını temizledikten sonra.

Deri ceketini giyerken hızlı adımlarla odadan çıkan Crane'i takip ederken, Aiden'a durumu anlatan bir mesaj atmayı da ihmal etmedim.

************

İhbarın geldiği yer Ronda'nın bulunduğu yerden yürüyerek sadece yedi dakika mesafedeydi. Yol boyunca birbirini izleyen fosforlu sarı renkteki plastik işaretçilerin yanından geçerek Ward gölüne doğru yürümeyi sürdürdük.

"Yerdeki kan damlalarına bakılacak olursa ölüm nedeni belli gibi,"dedi Crane. "Bıçaklanmış veya vurulmuş olmalı."

Kurumuş olmalarına rağmen keskin koyuyu alabiliyordum. Morgan Seaward'ın kendine has Merman kokusunu yani. Şerefsizler Ronda'yı gömmek üzerelerken büyük bir öfke patlamasıyla ortaya çıkmış, onlara saldırmış ve kargaşada bıçaklanmış olmalıydı. Ward gölüne doğru düz bir hatta kaçmaya, canını kurtarmaya çalışmış ve bunda başarılı olamamıştı. 

Gölün etrafını çevrelemiş üniformalı adamları izlerken nefes verdim. O zaman onun da insan olmadığını anlamış olmalıydılar. Yoksa cesedini bulamazdı polisler. Bir deniz kızı veya deniz erkeği diye tabir edilen Merman öyle insanlar gibi kolayca ölmez. Onu da hançerleyip işi garantiye almışlar.

"Beni izle."

Yürümeye devam etmeden önce bana dönen yeşil bakışlara kafamı salladım. İki tane hançeri nasıl elde etmiş olabilirler ki? Güçlü bir cadı bile öyle kolayca iki taneyi lanetleyemez.

Crane, kahverengi ceketinin üzerine siyah olay yeri inceleme yeleği giymiş adamın yanına geldiğinde, siyah saçlarını minik bir topuz yapmış adam doğruldu.

"Brody,"dedi Crane selam vermek için başını hafifçe eğerken. Brody de aynı şekilde selam verdikten sonra gülümsedi. "Maalesef pek bir şey söyleyemeyeceğim."

Crane'in yanına geldiğimde bir zamanlar oldukça yakışıklı olan Morgan'ın beyaz mumumsu bir şeyle kaplanıp çamura bulanmış cansız bedeni ile karşılaştım.

Kısık mavi gözleri solmuş, morga her gün gördüğüm bedenlerdeki gibi boş boş karşıya bakıyordu. Uzun ve dalgalı saçları çimlerin üzerine saçılmış, bir kaos oluşturmuştu. Eskiden dolgun olan dudakları artık görünmüyordu. Onlarda muhtemelen birkaç gündür suda kalmanın getirdiği mumumsu kabuk gibi şeyle kapanmıştı. Buğday teninden eser yoktu. Eskisi gibi görünen tek şey uzun sakallarıydı. Zavallı Morgan...

İŞARETLENMİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin