"Masa otuz dokuza bir bira."
Göz göze geldiğim Daniel kafasını salladı. "Bu arada şunları otuz yedi numaraya götürebilir misin?"
Daniel'ın tepsiye bardakları dinmesini beklerken, "Beni ondan ayırırsan istediğin bir şeyi yaparım,"dedi Hayalet Marc. Aksanına bakılacak olursa İspanyol olmalıydı.
"Nasıl olacağı hakkında bir fikrim yok," diye fısıldadım.
Daniel tepsiyi bana doğru kaydırırken, hayaletin bakışlarını üzerimde hissediyordum.
Otuz yedi numaraya doğru ilerlerken, "Deneyebilirim ama tekrar söylüyorum, bu nasıl olacak hiçbir fikrim yok. Kıza böbreğinle bağlısın, bu ' kolyeyi alayım, tuzlayıp yakayım da hayalet serbest kalsın' kolaylığında bir şey değil,"dedim.
"En azından onunla konuş. Yarın buraya gelmesini sağla. Lütfen."
Durdum ve hayalete döndüm. O çaresizlik hissini bilirdim. Eline bir şans geçti mi, kullanmaktan başka çaren yoktur. En küçük umut kırıntısına bile sımsıkı tutunursun. "Tamam,"diye mırıldandım. "Onunla konuşacağım."
Kötü çocuk Marc bana gülümserken, yine kendimi nasıl bir belaya bulaştırdığımı düşünüyordum.
Otuz yedi numaradaki çılgınca zıplayan üçlü kız grubuna içkilerini bıraktıktan sonra boş görünen dört bira şişesini tepsiye dizdim. Asi hayalet hâlen peşimdeydi.
"İşimi yapmama müsaade edecek misin? Sen bir mağaza satış elemanı gibi sürekli beni izlerken geriliyorum."
"Cadı mısın? Ya da ölüm meleği? Ya da vampir?"
Boş şişeleri bara bıraktıktan sonra bana gülümseyen Tasia'ya aynı şekilde karşılık verdim.
"Bunlar da on dört numaranınkiler." Ben Tasia'nın boşalan tepsiye koyduğu bardaklara bakarken, hayalet de sinir bozucu bir şekilde bana bakmaya devam ediyordu.
"Bence vampirsin. Senden daha çok vampir enerjisi aldım nedense. Gerçi şu suratsızlığınla ölüm meleği de olabilirsin."
Tepsiyi alarak sola döndüm ve onu umursamadan ilerlemeye başladım.
"Beni umursamamaya çalışsan da buradayım. Ve sen işimi halledene kadar da peşinden ayrılmam. Kusura bakma güzelim."
Tepsiden yayılan burun sızlatan viski kokusuyla birlikte ilerlerken; Sol tarafımdaki masada dans eden üç kişilik kız grubunu adeta gözleriyle yemekle meşgul olan yirmilerinin sonunda görünen esmer yırtıcılar, masaya bardakları bırakmamla birlikte bana döndüler. Hormonları tırmanışa geçmiş abazalar şimdi sırıtıyorlardı. "Teşekkürler. Adın ne?"
Üzerindeki buruşuk gömlekle bana sırıtan adamın gözleri alkolden kaymıştı bile. Hepsinin takım elbiseli olduğundan çıkarım yaparsam, buraya iş çıkışı gelmiş gibi görünüyordular. Bakışlarım adamın sol eline kaydı. Yüzük parmağındaki iz kendini belli ediyordu. Yüzümü buruşturmamak için dişlerimi sıktım. Iyy! Evli olduğunu saklayarak sarhoş kız avlayan bir abaza. Vahşi doğada en çok bulunan cinslerden. Üzücü fakat gerçek...
"Adam içine düşecek gibi bakıyor. Fena da değil hani, yine iyisin."
Sinir bozucu hayaleti umursamamaya çalışmak giderek zorlaşmaya başlıyordu.
Düz bir sesle, "Başka bir şey ister misiniz?"diye sorduğumda, adamın bakışları bir an göğüslerime kaysa da tekrar yüzüme döndü. "Yan taraftaki bayanlara altı tane tekila söylemek istiyorum. Benden geldiğini de söyler misin?"
Kafasıyla işaret ettiği masaya bir bakış attım. Kızlar kıkırdaşıp müziğin ritmiyle salınmaya devam ediyorlardı. "Tabii,"diye mırıldandıktan sonra arkamı döndüğümde, kollarını göğsünde bağlamış çatık kaşlı hayaletle burun buruna geldim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İŞARETLENMİŞ
FantasiaRuh eşini arayan ölümsüz bir kızın trajikomik hikayesi... Bir lanet... "Sen elimden ruh eşimi aldın. Tek aşkımı. Seni ruh eşini bulana kadar ölememekle lanetliyorum." Kazık tenimi zedelemeye başlamıştı. Ve ben bun...