1.Bölüm-Kazablanka

1.6K 117 10
                                    

Kazablanka,Ağustos 2016

Rosalie artık kavurucu sıcağa daha fazla dayanamıyordu. Topluluğa daha kolay karışabilmek için taktığı şalı biraz gevşetti ve akmakta olan kalabalığa baktı. Günün bu saati için havaalanı fazlasıyla kalabalıktı. 

Sıkıntıyla nefesini vererek bilgi ekranına baktı. Uçağına daha iki saatten fazla vardı ve tam gücüyle çalışan havalandırmaya rağmen sıcağa daha fazla dayanabileceğini sanmıyordu. Bıkkınlıkla gözlerini kapadı. Tanrı aşkına bunun basit bir iki günlük bir iş olması gerekiyordu oysa Rosalie 1 haftadır buraya hapsolmuştu!

Faslı bir milyarderin sergisi için gelmişti. Adamın elinde bir çok değerli eser vardı. Ünlü resimler, heykeller, klasiklerin ilk basımları... Ancak Rosalie bunların hiçbiri için gelmemişti. Aradığı şey çok daha kişiseldi ve ISS'in burda olduğunu bilmesine aldırmadan gelmişti. Geldiğine de değmişti. Sonunda dedesine ait olan günlüğü almıştı ama bu ona oldukça uzun bir zamana, 5 kez ölümle burun buruna gelmesine ve çatlak bir kaburgaya mal olmuştu! Kaybettiği zaman ve kaburgası nedeniyle yavaşlaması ISS'in de ona fazlasıyla yaklaşmasına neden olmuştu ve saatler içinde buradan ayrılmayı başaramazsa bu zamana kadar onlardan kaçmak için yaptığı her şey boşa gidecekti.

Yeniden gözlerini açıp panoya baktı ve küçük çantasını da alarak güvenlik noktasına ilerledi. Prensipleri gereği yanında asla silah taşımıyordu ve çaldığı şey de yalnızca bir günlüktü. Güvenlikte bir sorun çıkmayacağından emin olarak ilerledi. Kendinden emin bir gülümsemeyle X-ray cihazından geçti ve adamlara ''İyi günler.'' dileyerek uçağının olduğu bölmeye ilerledi. Yaşadığı onca aksiliğe rağmen şimdilik her şey yolunda gidiyordu. Yine de Rosalie, uçağın tekerlekleri havalanmadan rahatlamayacaktı. Kendini bekleme salonuna attığında kaburgası onu fazlaca zorluyordu.
''Ah benim burda ne işim var?'' diye düşünmekten kendini alamadı. ''Kanadalı iş adamlarından biriyle gitmeliydim ya da belki de Ruslar...''
Yıllardır yaşadığı hayat, onu öylesine kuşkucu birine çevirmişti ki işine yarayabilecek fırsatları bile geri çeviriyordu artık.

Kendini kamufle etmek için aldığı dergiyi çıkarıp okumaya başladı. Tek bir kelimesini bile anlamıyordu! Yeniden elini şalına attı ve onu biraz daha gevşetmeye çalıştı. Buna hiç alışkın değildi ve sıcaklık onu kırık kaburgasından da fazla zorluyordu.

Sonunda hostesler kapıda belirip insanları uçağa almaya başladıklarında ise rahat bir nefes aldı. En azından eve gidiyordu.

Uçağa giden koridoru yürürken içinde izlendiğine dair bir his oluşmaya başlamıştı. Genç kadın kendine sakin kalması gerektiğini telkin etti. ''Arkana bakma... Normal hızda yürü... Nefesini kontrol et...''

Uçağa girdiğinde bileti gösterip ona gülümseyen hosteslere gergince gülümsedi ve dar koridorda yerini bulmak için ilerledi. Sonunda bulduğunda şalını çıkarıp ince ceketiyle beraber üstteki dolap kısmına koymak için yukarı uzandığında beline uzanan elle donakaldı.
''Oyun bitti,sarışın.''

Jason, kadını kıskıvrak yakalamıştı. Hem de çok kolay olmuştu. Hatta o kadar kolay olmuştu ki Jason bunun onun planı olup olmadığından bile emin olamamıştı. Ama şimdi yıllardır peşinden koştuğu dolandırıcı ellerindeydi.

Yani gerçekten ellerindeydi. Hatta kollarında bile denebilir çünkü kadının kaçmasını önlemek için ona arkasından sarılmıştı ve hostesleri şüphelendirmemek için sanki sevgilisine sarılıyormuş gibi başını genç kadının omzuna getirip yıllardır kurmayı beklediği cümleyi genç kadının kulağına fısıldamıştı.

Rosalie ise donmuş gibiydi. Nasıl farketmemişti?!

Adamın kendisini saran kollarından çıkmak için hamle yaptığında ise Jason onu daha sertçe kendine çekmişti.

''Çığlık atıp hostesleri başımıza toplamayı düşünüyorsan seni öldürme yetkim olduğunu hatırlatırım.''

Rosalie'nin boğazı tamamen kurumuştu. Tam da yıllardır aradığı şeye ulaşmışken...

''Beni burada tutuklayamazsın. Fas'ta bir suçlu değilim.''

Jason ona ürpertici bir şekilde gülerek karşılık verdi.

''Uçak havalandığı andan itibaren Amerikan toprağı sayılacak. Bildiğim kadarıyla Amerika'da yıllardır aranıyorsun.''

Rosalie'nin aklından aynı anda binlerce düşünce geçiyordu. O sırada hostesin ''Koridoru kapatmayalım,lütfen!'' ikazı duyuldu.

Jason genç kadını kollarında döndürüp ilerletirken Rosalie hala karşı koyamayacak kadar şaşkındı. İçinden kendine defalarca kendine gelmesini söylese de bir plan oluşturana kadar kendini riske atacak bir şey yapmaması gerektiği için sessiz ve hareketsizdi.

Jason, genç kadını uçağın tuvaletine itip dışarıya dolu yazısını asıp kapıyı kilitledi. Daha sonra da tek eliyle tuttuğu kadını sanki alev almış gibi hızla bıraktı.

Rosalie, adamın onu tutan kolunun çekilmesiyle dengesini sağlayamayarak sendelediğinde kaburgası fazlasıyla acımıştı. İnlemesini bastıramadı.

''Yapma, sarışın. Aciz kadın numaralarını yemiyorum. Aynı anda 4 ajanı hareket edemeyecek hale getirmeni hala unutmadım.''

''Ajanlarınızın görevde alkol almasına izin verdiğiniz sürece bu kaçınılmaz.'' dedi Rosalie huysuz bir sesle. Diğer yandan da bir elini kaburgasının olduğu tarafa koymuştu.

Jason, kadına bir bakış atıp gülümsedi. ''Şimdi bunu kolay ya da zor yoldan yapabiliriz. Uçak inince ya benimle uslu uslu gelirsin ya da ben seni sürükleyerek götürürüm. Eğer uslu bir kız olursan idam cezası olmayan bir eyalette yargılanmanı sağlayabilirim.''

Rosalie ise büyük bir memnuniyetsizlikle adama bakıyordu. ''Ne kadar yüce gönüllüsünüz.''

''Övünmeyi sevmediğim bir özelliğim. Düşünmek için 12 saate yakın süren var.''

''Beni uzun zamandır kovalıyorsun,Jason. Şimdiye kadar onlarca kez kişilik analizi yapmış olmalısınız. Kendi isteğimle gelmeyeceğimi biliyor olmalısın.''

Jason, kendine oldukça güvendiği belli olan kadına baktı. Kadının ismini söylerkenki ses tonu içinde bir şeyleri ateşlerken kendini gülümsemekten alamadı. Gerçekten onlarca kez kişilik analizi yapmıştı ve biri bile tutmamıştı.

Uçağın hareket ettiğini gösteren bir sarsılmayla birbirlerine çarptılar. Rosalie yine acıyla inlerken ''Dikkatli olsana!'' diye bağırmaktan kendini alamadı.

Jason ise kadının canının yanmasına anlam verememişti.''Daracık bir alanda ne kadar dikkatli olabilirim?!'' diye homurdandı.

''Bizi buraya sen getirdin!''
''Diğer seçeneğim kokpitti! İnan bana şu durumda seni asla uçağın kontrollerinin olduğu bir yere sokmam.''

Uçağın tekerlekleri yerden kalkarken yeniden sarsıldılar ve bu sefer Rosalie ileri doğru sendeleyerek adamın üzerine düştü. Jason da buna hazırlıksızdı ve genç adamın sırtı kapıya çarpsa da Rosalie'yi tutmayı başardı.

Genç kadını kollarıyla sıkıca kendine bastırmış tutarken kadının mavi gözlerine baktı.
''Rosalie Ashford, hükümeti dolandırma, tarihi eser kaçakçılığı ve saymakla uğraşamayacağım kadar çok suçtan dolayı tutuklusun. Söylediğin her şey...''

''Evet evet aleyhimde kullanılabilir vesaire vesaire.'' dedi Rosalie bıkkınlıkla.

''Haklarını saymamı ister misin?''
''Cehenneme kadar yolun var.''
''Eh, cehenneme gideceksem de seni tutuklamış olarak gideceğim. Ben kazandım, Ashford.''
Rosalie adamın kendini beğenmiş haline o kadar sinirlenmişti ki kontrolünü tamamen kaybetmişti. Başını usulca kaldırıp baştan çıkarıcı bir ifadeyle Jason'a baktı. Dudaklarını sakince adama yaklaştırıp aralarında yalnızca bir nefeslik mesafe kalana kadar yaklaştı.

''Daha hiçbir şey bitmedi,Jason.'' diyip adamın dudaklarıyla kendi dudaklarını birleştirdi.


Bu benim yazın tatildeyken yazıp büyük oranda tamamladığım bir hikaye. Varlığını unutmadan paylaşmak istedim. Görüşlerinizi dört gözle bekliyorum :)


OYUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin